4 Şubat 2014 Salı

Skandal Arsızı Olduk - NİLGÜN CERRAHOĞLU

12 Haziran seçimleri arifesinde konuştuğum bir taksi şoförünü hatırlıyorum. “İsterse diktatör olsun ablacığım!”demişti: “Yeter ki bize hizmet etsin. Erdoğan hizmet ediyor. Yollar, havaalanları, hastaneler, sağlık hizmetleri… saymakla bitmez. Ben Erzurumluyum. Erzurum’a döndüğümde memleketi tanıyamadım...” 

17 Aralık’tan beri o şoförü düşünüyorum. 
Oyunu AKP’ye veren kemik seçmenin bu defa; “İsterse yolsuzluk yapsın ablacığım!”diyeceğine eminim… 
Demokratik ve etik değerlendirmeler kaygı unsuru olmaktan çıktıktan sonra armudun çöpü, üzümün sapı ne fark eder ki? 
“Ben çıkarıma ya da çıkarım diye algıladığım şeye bakarım!” diyor özetle adam:“Ötesi beni ilgilendirmez!” 
Ülke, başka nasıl bu kadar skandal arsızı olabilir ki? 
Bir buçuk aydır, hiç gün geçmiyor ki bir yeni skandal ortaya çıkmasın… 
‘Havuz problemi’ de sarsmıyor 
Ayakkabı kutuları, para sayma makineleri çok gerilerde kaldı. 
Umut Oran’ın soru önergesine konu olan son “havuz problemine” bakın! 
Böylesine çetrefil bir “havuz problemi” ile karşı karşıya olan bir iktidar partisi, değil iki ay sonra yeni sandık sınavından geçmeyi; koltuğunu bir gün koruyamaz. 
Problemi” biliyorsunuz… 
Başbakan’a yakın işadamlarından 100’er milyon toplanıp “havuz” oluşturuluyor. 
Havuza akıtılan milyonlarla yandaş medya yaratılıyor… 
Havuza oluk oluk kaynak aktarılacak imkânı olmayana kamu bankasından kredi temin ediliyor… 
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez misali… fedakârlığın karşılığı ihalelerle ödeniyor. 
Böylece bir yandan ballı börek ihaleler yandaşlara giderken; bir yandan “yancebime/bonus” yandaş basın yaratılıyor. 
Bonus kart” reklamlarındaki bedava puan hediyeleri var hani… 
Onun gibi… 
İktidarın yandaş medyası da bir nevi ihale bonusu şeklinde yaratılmış oluyor. 
Bunlar yetmezmiş gibi soru önergesiyle bu kural dışı antidemokratik sistemi mimarisini göz önüne seren milletvekili, hodri meydan sansürleniyor… 
İhale yolsuzluğu bir yanda… 
Bonus medya” inşansı beri yanda… 
Muhalefeti hiçe saymak, milletvekili üzerinde baskı kurmak ve ifade özgürlüklerini sınırlamak başka yanda…. 
Daha ne olabilir? 
Ama bakıyorsunuz iktidar bir teflon tava gibi! 
Skandalların tek bir tanesi dahi üzerlerine yapışmıyor. 
Sanki bunlar TC’de değil de, Okyanusya’da ya da Gambiya’da oluyor… 
Sokağa çıktığınızda hayat, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. 
Bu yüzden iktidar yandaşları “bonus medya”da çekinmeden şöyle yazabiliyorlar: 
Başbakan ‘bağımsız yargıyı yok ediyorsun’‘polisi dağıtıyorsun’ gibi eleştirilere, değişik gelen tepki ve baskılara aldırmadan yoluna devam ediyor… 11 yıllık yıpranmışlığa, yolsuzluk dosyalarına, ekonomideki sarsıntıya rağmen hükümet darbe girişimini atlatmış görünüyor. İnisiyatifin esas olarak hükümetin eline geçtiği’tespiti yapılabilir. Halkın önemli bir kesiminin, ekonomideki durumun faturasını,esas olarak, ‘paralel yapı’ya kestiği söyleniyor.” 
‘Fren-dengeler’ yerine propaganda 
Neden böyle? 
Neden inisiyatifi-hâlâ, her şeye rağmen hükümetin elinde? 
Çünkü ‘fren-denge’ler adına Türkiye’de artık hiçbir şey kalmadı. 
İktidarın bir elde toplanmasını kurumsal anlamda denetleyecek/engelleyecek tüm güçler devre dışı. 
Türkiye; “denge-fren mekanizmaları devreden çıktığında bir ülkede neler olur/olabilir” sorusu karşılığında artık öyle ki bir “vaka çalışması/case study” örneği olarak sunulabilir. 
Teflon” gibi kimsenin üzerine yapışmayan bu skandal arsızlığı iktidarın, muhalefetten ayrıca zerre kadar çekinmediğinin kanıtı… 
Anayasa, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı, muhalefetin işlevi toptan derin dondurucuya kaldırılmış görünüm arz ederken, sistem fiili bir “tek parti-tek adam”dinamiği ile çalışmakta… 
Skandallar bir TV dizisi gibi birbirini izlerken, hesap verilebilirliğin garantisi olan muhalefet ve denge-frenler çalışmayınca; meydan salt “tek adam/tek parti” sisteminin propagandasına kalıyor. 
Erdoğan hologram olarak -misal!- beliriyor… 
Darbe teşebbüslerine girişen “paralel yapılar”, dış güçlerin emrine giren şer eksenlerine karşı yeni bir “istiklal savaşı” vaat ediyor. 
Türkiye’yi şöyle dönüştürdük. Böyle dönüştürdük. Dünyanın 17. ekonomisi yaptık!” diye caka satıyor… 
Geliyoruz başta sözünü ettiğim gözü kapalı güce tapan, “bonus basın”la beyni yıkanan ortalama “tek parti” seçmeni mantığına: 
İsterlerse yolsuzluk yapsınlar valla! Onlar yapmazsa başkaları yapmayacak mı? Yeter ki bize hizmet etsinler!” dendi mi… tamam! 
Erdoğan itiraf edelim ki “tek parti seçmeninin” dinamiğini ve düşünce sistemini avcunun içi gibi tanıyor. 

NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder