16 Ocak 2014 Perşembe

Siyaset İslamı Kirletiyor... - ŞÜKRAN SONER

Söylemek benim haddim değil... İktidarları sürecinde giderek daha etkin, şeyhülislamlık gibi yaşamın her alanına, olup bitene ilişkin fetva vermeyi alışkanlık haline getirmenin ötesinde yasal görevleri arasında sayan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklaması... Geçen hafta iktidar ortaklığını on yıl başarılı paylaşmış Erdoğan-cemaat cephelerinin birbirini tasfiye savaşlarında ve birbirlerine karşı ağır suçlamalarla bir aydır sürdürdükleri sınır tanımaz operasyonlar karşısında yapmak gereğini duyduğu, satır arası haberler içinde kaynayan inanmış Müslümanlara yönelik bir uyarısından alınma... Diyeceksiniz ki son birkaç gündür Erdoğan yani fiili iktidarları cephesinin yargı, Emniyet içindeki soluksuz operasyonları ile zaten denge bozuldu. Cemaat cephesi en azından kısa dönemli yenik gözüküyor... İktidarlarının fetva makamı gibi çalışan, iktidar gücünün tüm kamu alanlarını ele geçirme, kadrolaşmasında geçiş yolu olarak kullanılan, kamu kaynakları, bütçesinden, dolayısıyla bizim vergilerimizden en büyük payların toplandığı Diyanet İşleri’nin zaten doğrudan iki taraf arasındaki bu kıyasıya, ölümüne savaşlara bulaşmak haddi değil... Diyanet’in, içerik anlamını bozmamaya çalıştığım, üç sözcükle başlığa taşıdığım, inanmış Müslümanlara yönelik uyarısı elbette çok dikkatli bir dille kaleme alınmış. Temiz, inanmış Müslümanların besbelli camilerde çok fazla tartışıyor, sorguluyor, belki de doğrudan Diyanet’e danışıyor olmaları bağlantılı dini değerlerinin sarsılmamasına yönelik bir uyarı... Dini bütün, inanmış Müslümanların iktidarları ile cemaat arasında yaşanan çatışmalar, suçlamalar,operasyonlar bağlantılı, inançlarından soğumamaları, sarsılmamaları, dinlerine olan bağlılıklarından kopmamaları isteniyor sadece...
Ülkemizin dinine bağlı inançlı Müslümanlarının bu çatışmadan nasıl bir ders çıkaracakları bilinmez ama ülkemizde ve dünyada dinin siyasette kullanılması, insan hakları, hukuk devleti düzenleri, demokrasi, laiklik ilkeleri çiğnenerek, değişik yorumlarla dinin siyasete alet edilmesi, din üzerinden siyaset yapılması üzerinden yaşananlar fazlası ile sarsıcı, ürkütücü... Başka dinler üzerinden yaşanan kanlı sonuçlar, din üzerinden siyasetin akıl almaz boyutlardaki kirliliğinin, yaşamı karabasana çeviren kirliliğinden alınan derslerle “laiklik” insan haklarının olmazsa olmazını oluşturmuştu. Gelin görün ki, bilimsel teknolojik devrim çağında öngörülemeyen bir geriye, uçuruma çekilişe, bataklığa sürükleniş sonucunu getiren siyasal İslam karabasanı yaşanıyor. Milyarlarla Müslüman dini değerlerinin kirlenmesinin çok ötesinde, ırklar-mezhepler üzerinden bataklıkta battıkça batılan kirli savaşları, siyasetin, dini inançlarının kirletilmesi sürecini kanıyla ödeyerek yaşıyorlar...

***
Umalım ders vericilikte gelecek için yararlı sonuçlarını görür, olmazsa olmaz laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması zorunluluğu üzerinden uyarılarımızı, derslerimizi almış oluruz... Müslümanların azınlıkta kaldıkları zengin Kuzey dünyasında insan hakları, demokrasi, hukuk, devleti düzeni, laiklik ilkeleri arasındaki bağlara göreceli özen gösteriliyor, sınırların aşılmaması bir biçimde sağlanıyor. Oralarda bile en yoksul,yoksun, bedel ödeyenler, ağırlıkla Müslümanlardan çıkıyor... Nedenlerini sorgulamayacak mıyız? Ama asıl sorgulamamız gereken milyarlarca Müslümanın çoğunlukta, yönetimlerde belirleyici oldukları yoksul Güney dünyalı damgasından kurtulamayan, üstüne üstlük enerji yatakları üzerinde yaşayan ülkeler olmalı değil mi? Emperyal düzenin çarklarının işleyişinin sahipleri onlardan önce radikal İslami örgütlenmeler, sonra da ılımlı İslam projeleri ile çok yararlandılar. Onlarsa giderek yoksullaşıp yoksunlaşmakla kalmayıp aynı dine ve peygambere bağlı olarak birbirlerine düşman, aralarında çıkar savaşları yaparak siyasi bataklığa battıkça battılar...
Geçen hafta, Irak ve Suriye’de mezhepler ve iç savaşlar bataklığında dünyada en çok insanın, Müslümanın birbirlerini öldürmesinin haberleri vardı... Dün bir gün içinde Irak’ta bir önceki günlerin taziye çadırına yapılan baskında onun üzerinde olmak üzere 50’nin üzerinde, Suriye’de 100’e yaklaşan karşılıklı çatışmada ölü sayısı haberleri verildi... Hem de sözde Esad’a karşı savaşanların içinden dışardan gelmiş radikalİslami cephe örgütleri ile Suriyeli muhalefet de bir diğerini hedef almış olarak. Çivisinin çivisi çıktı halleri başka nasıl olur?
Bizde ulusal kurtuluş savaşı, Cumhuriyet devrimleri, laiklik, en kötüsüyle de olsa demokrasi, laik hukuk devleti düzeni varlığı sayesinde durumlar bataklıktakiler kadar kanlı, iç karartıcı değilse de... Aynı mezhepten, dışardan desteklenmiş ılımlı siyasal İslamcı gelenek üzerinden on yıl boyunca iktidarları ortaklığını paylaşmış olanların, kavgaları üzerine çıkan tabloya bir bakın hele... Başbakan Erdoğan iki gün önce halka, dün dünya ülkelerinin elçilerine seslenişinde, iktidarlarının içine sızmış terör örgütü niteliğini kazanmış çetenin nasıl olabilirse, temizlenmesiyle sözü açıyor.. 

ŞÜKRAN SONER
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder