14 Mayıs 2014 Çarşamba

Faili Meşhur Cinayetler! - MUSTAFA BALBAY

Türkiye, özellikle 1990’lı yıllar boyunca faili meçhul cinayetlere pek çok kurban verdi. Bundan daha kötüsü olabilir mi diye düşünürdüm. Meğer olabilirmiş; faili meşhur cinayetler! 
31 Ocak 1990’da Prof. Muammer Aksoy, 7 Mart 1990’da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990’da Turan Dursun, 6 Ekim 1990’da Doç. Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993’teUğur Mumcu, 21 Ekim 1999’da Prof. Ahmet Taner Kışlalı, 18 Aralık 2002’de Dr.Necip Hablemitoğlu alçakça saldırılar sonucu katledildiler. 
Ölüm yıldönümlerinde atılan sloganların başında şu geliyordu: 
Katiller bulunsun, hesap sorulsun! 
Bu konuda ne yazık ki kamuoyunu tatmin edici bir sonuç alınamadı. Yıllarca devam eden soruşturmalar sonucunda kimi zanlılar yakalandı ama, tetiği çekenlerden öteye geçilemedi. Operasyonların bir adım ötesi gelmedi. 
Meclis’te kurulan Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu da kimi üyelerinin olağanüstü çabalarına karşın çalışmalarını derinleştiremedi. Nedense ciddi çaba harcayan üyeler de bir dönem sonra seçilemedi.
***
Gezi Direnişi ile birlikte başlıkta vurguladığımız bir süreç başladı; faili meşhur cinayetler. 2013 yılı Mayıs ayı sonunda başlayan Gezi Direnişi sürecinde EthemSarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, MedeniYıldırım, Ahmet Atakan, Mustafa Sarı, Berkin Elvan, Mehmet İstif yaşamlarını yitirdi. 

Bu olaylarla ilgili başlatılan soruşturmalarda önceki dönemlerden farklı olarak kamera kayıtları önemli rol oynadı. Bazıları gizlense de ortaya çıkarılan kamera görüntüleri ve tanık ifadeleriyle bu cinayetlerin hemen tümünün failleri ortaya çıkarıldı. 
Çıkarıldı ama, faillerin çoğu yargı önüne çıkarılmadı! 
Yargı ve adli kolluk olayların üzerine ciddi gitseydi, bu cinayetlerin tümü aydınlanırdı. 
Bunun somut örneği önceki gün Ali İsmail Korkmaz’ın davasında yaşandı. Güvenlik nedeniyle Kayseri’de görülen davada Eskişehir’de meydana gelen cinayetin tanığının verdiği ifade yürek burkan olayın tüm vahşetini ortaya koymaya yetiyor. 
Tanık Semih Berkay Yapıcı’nın anlatımları, Ali İsmail’in planlı bir şekilde, elbirliğiyle katledildiğini ortaya koyuyor. Ali İsmail’in annesi Emel Korkmaz, oğlunun nasıl linç edildiğini dinlerken bayılıp yere yığılmış. Yere yığılan anne Korkmaz değildir; adalet sistemimizdir, iç barışımızdır...
***
Gezi Direnişi’nin yıldönümü yaklaşırken, aradan geçen bir yıla bakınca şunu görüyoruz: 
Türkiye’yi sarıp kuşatan hukuksuzluk Gezi’ye ilişkin davalarda da kendini gösterdi. O dönem meydana gelen olaylarla ilgili onlarca dava açıldı; biri ötekine benzemiyor. Kimi darbe davasına dönüştü, kimi daha iddianame hazırlanmadan beraatla sonuçlandı, kimi devlet malına zarar vermeye indirgendi, çete kapsamına alınanlar da vardı. 
Salt bu dağınıklık bile yargı sistemimizin şaşılığını ortaya koymaya yetiyor. 
Bütün bunların ötesinde Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük’te olduğu gibi cinayetlerin hâlâ toplum vicdanını tatmin edici biçimde aydınlatılıp davaların sonuçlandırılamaması utanç vericidir. 
Failler bu denli meşhur hale gelmişken, tanıklar olayları tüm ayrıntılarıyla anlatırken böyle bir tablonun yaşanması ortaçağla bile karşılaştırılamayacak bir körlüktür. Gezi Direnişi’nin yıldönümü vicdan sahibi insanlara susmama sorumluluğu yüklemektedir. 
Bu zulme karşı susmak, zulme ortak olmaktır!

MUSTAFA BALBAY
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder