Üşenmedim, tek tek saydım:
“Vergi affı” diye yola çıkılan, Soma katliamı kurbanları için makyajlanan, “O da olsun, bu da olsun” diye diye, üç ay-bir mevsim 145 maddeye sündürülen son torba kanun, kaç kanunda değişiklik yapıyor biliyor musunuz?
Tamı tamına 70.
Bırakın son yılların otoriter tahakküm aracına dönüşmüş “torba kanunlar”ı; hayatımızın yalnızca tek bir alanında sınırlı değişiklik yapan olağan yasalar bile bugüne dek Meclis’te kabul edilir edilmez Köşk’e hemen gönderilmezdi.
“İnsandır, hata yapar” kabilinden, her yasa metninin en az bir-iki gün süren ve Meclis’te bu iş için istihdam edilen uzmanların yerine getirdiği ve “karşılıklı okuma”adı verilen redaksiyon (düzeltme-düzenleme) işlemine tabi tutulurdu.
Dahası, “redaksiyon” işleminin ardından Köşk’e gönderilen kanunların, 15 günlük anayasal sürenin, daha ilk saatlerinde imzalanıp Resmi Gazete’ye gönderilmesi ise çok ender rastlanan bir durumdu.
10 Eylül akşamı Meclis’ten geçen torbanın, aynı gün Köşk’e gidip ertesi günün“mükerrer” Resmi Gazete’sinde yayımlanması, eğer fiili rejim değişikliğinin işaretlerinden biri değilse, şöyle bir durum var:
Bu düzenleme, kanun yapma tekniği açısından öyle mükemmel; Türkçe açısından da öyle hatasızdı ki redaksiyona zerrece ihtiyaç duyulmadı.
Haliyle bu kadar mükemmel bir metin için Çankaya Köşkü’nün hukukçu ve bürokratlarının çalışma yapması gereksiz olduğundan, koşar adım imzaya sunuldu.
“Vergi affı” diye yola çıkılan, Soma katliamı kurbanları için makyajlanan, “O da olsun, bu da olsun” diye diye, üç ay-bir mevsim 145 maddeye sündürülen son torba kanun, kaç kanunda değişiklik yapıyor biliyor musunuz?
Tamı tamına 70.
Bırakın son yılların otoriter tahakküm aracına dönüşmüş “torba kanunlar”ı; hayatımızın yalnızca tek bir alanında sınırlı değişiklik yapan olağan yasalar bile bugüne dek Meclis’te kabul edilir edilmez Köşk’e hemen gönderilmezdi.
“İnsandır, hata yapar” kabilinden, her yasa metninin en az bir-iki gün süren ve Meclis’te bu iş için istihdam edilen uzmanların yerine getirdiği ve “karşılıklı okuma”adı verilen redaksiyon (düzeltme-düzenleme) işlemine tabi tutulurdu.
Dahası, “redaksiyon” işleminin ardından Köşk’e gönderilen kanunların, 15 günlük anayasal sürenin, daha ilk saatlerinde imzalanıp Resmi Gazete’ye gönderilmesi ise çok ender rastlanan bir durumdu.
10 Eylül akşamı Meclis’ten geçen torbanın, aynı gün Köşk’e gidip ertesi günün“mükerrer” Resmi Gazete’sinde yayımlanması, eğer fiili rejim değişikliğinin işaretlerinden biri değilse, şöyle bir durum var:
Bu düzenleme, kanun yapma tekniği açısından öyle mükemmel; Türkçe açısından da öyle hatasızdı ki redaksiyona zerrece ihtiyaç duyulmadı.
Haliyle bu kadar mükemmel bir metin için Çankaya Köşkü’nün hukukçu ve bürokratlarının çalışma yapması gereksiz olduğundan, koşar adım imzaya sunuldu.
***
“Taşeron işçiye müjde”, “Yeni öğretmen kadroları”, “SGK borçlarına af” diye duyurulan bu kanun ile başka neler olacak, bakalım:
- Başta Rıza Sarraf olmak üzere, elmas, pırlanta gibi kıymetli taşların ticaretini yaparak “cari açığı kapatan” müteşebbislerden alınan yüzde 20 ÖTV kalkarken ekmek için KDV ödemeye devam edeceğiz. Buzdolaplarımız ise hâlâ “lüks”. Ola ki raflarına inci elmas koyabilelim diye.
- “Bir gün başımı sokacak bir ev yaparım belki” yahut yatırım amacıyla edindiğiniz tek arsanız için Yüce Devlet, “Altından metro geçireceğim” dediğinde, kamulaştırma bedeli talep etmeyi aklınızın ucundan bile geçirmeden, “Hay hay buyrun. O nasıl söz?” diyeceksiniz.
- Tek geçim kaynağınız olan üç-beş büyükbaş hayvanı otlattığınız mera, günün birinde “kentsel dönüşüm alanı” ilan edildiğinde, büyük şehre göç edeceksiniz. TOKİ’nin dar gelirliler için yapacağı eve para biriktirmek için, o meraların yerine dikilecek plazalarda “işçi” adıyla köleliğe razı olacaksınız.
- Zaten kısıtlı tüketebildiğiniz et ve süt ürünlerinin fiyatı aniden yükseldiğinde, bunun plazaların yok ettiği meralardan kaynaklandığı ise belki aklınıza bile gelmeyecek.
- Ülkenizin enerji ihtiyacının dörtte birini karşılayan TKİ elindeki linyit sahaları, özel şirketlere açıldığında ve madenlerde “yaşam odası” yapma yükümlülüğü bile olmayan özel iş güvenliği önlemlerini ihmal ettiğinde, “Soma kurbanlarına destek diye çıkarılan bir kanun vardı. Bu da mı o torbanın içine atılmıştı acaba?” diye hatırlamaya çalışacağız.
Torba kanun, “Yeni Türkiye’de” torba torba hak ihlalinin yeni adıdır.
- Başta Rıza Sarraf olmak üzere, elmas, pırlanta gibi kıymetli taşların ticaretini yaparak “cari açığı kapatan” müteşebbislerden alınan yüzde 20 ÖTV kalkarken ekmek için KDV ödemeye devam edeceğiz. Buzdolaplarımız ise hâlâ “lüks”. Ola ki raflarına inci elmas koyabilelim diye.
- “Bir gün başımı sokacak bir ev yaparım belki” yahut yatırım amacıyla edindiğiniz tek arsanız için Yüce Devlet, “Altından metro geçireceğim” dediğinde, kamulaştırma bedeli talep etmeyi aklınızın ucundan bile geçirmeden, “Hay hay buyrun. O nasıl söz?” diyeceksiniz.
- Tek geçim kaynağınız olan üç-beş büyükbaş hayvanı otlattığınız mera, günün birinde “kentsel dönüşüm alanı” ilan edildiğinde, büyük şehre göç edeceksiniz. TOKİ’nin dar gelirliler için yapacağı eve para biriktirmek için, o meraların yerine dikilecek plazalarda “işçi” adıyla köleliğe razı olacaksınız.
- Zaten kısıtlı tüketebildiğiniz et ve süt ürünlerinin fiyatı aniden yükseldiğinde, bunun plazaların yok ettiği meralardan kaynaklandığı ise belki aklınıza bile gelmeyecek.
- Ülkenizin enerji ihtiyacının dörtte birini karşılayan TKİ elindeki linyit sahaları, özel şirketlere açıldığında ve madenlerde “yaşam odası” yapma yükümlülüğü bile olmayan özel iş güvenliği önlemlerini ihmal ettiğinde, “Soma kurbanlarına destek diye çıkarılan bir kanun vardı. Bu da mı o torbanın içine atılmıştı acaba?” diye hatırlamaya çalışacağız.
Torba kanun, “Yeni Türkiye’de” torba torba hak ihlalinin yeni adıdır.
ÇİĞDEM TOKER
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder