7 Ekim 2014 Salı

Asker Neden Korkuyor?-ALİ SİRMEN

Askerin korkusunu dile getiren herhangi bir söylemin, Türkiye gibi bir ülkede olmadık eleştirilere, suçlamalara, hakaretlere, tehditlere maruz kalmaya yol açabileceğini bilerek yukarıdaki başlığı attım. 
Çünkü biliyorum, asker endişeli, asker korkuyor. 

“Asker” ve “korku”yu toplumumuz bir araya gelmeyen iki kavram olarak kabul eder. 
Oysa başta akıllı askerler, hepimiz biliriz ki, herkes gibi asker de korkar. 
Aslında cesaret korkuyu tanımamak değil. Onun üstesinden gelebilmektir. 
O da irade ve akılla olur. 
Yani cesaret akılsızlık değildir. 
1990 aralığında, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, Irak bataklığına saplanmak sorumluluğunu üstlenmemek için Genelkurmay Başkanlığı’ndan istifa ederken, korktuğu için değil, çıkması girmesinden bin kez güç bir belaya bulaşmak istemediği için çekiliyordu ki, buna da akıllılık demek gerekir. 
Tezkere kabul edildiğine göre, şimdi asker bir kez daha gündemde.“Cumhurbaşbakanı”nın da belirttiği gibi, “asker böyle zamanda lazım”. 
Asker böyle zamanda lazım, bazı görevler de yüklenecek ama asker korkuyor. 
Sakın “Türk askeri korkmaz” demeyin! Siz de biliyorsunuz ki, endişeli ve korkuyor. 
Merak etmeyin! Terörden, düşmandan değil, nahak yere harcanmaktan, kullanılıp suçlanmaktan korkuyor asker.
***
Bölgede doğmasında, palazlanmasında, güçlenmesinde, en büyük tehdit haline gelmesinde birçok gücün sorumlu olduğu pisliğin temizlenmesinin salt kendi sırtına yıkılmasından korkuyor asker. 
Bölgede çıkılması girilmesinden bin beter zor mezhep çatışmasına gırtlağına kadar batmaktan korkuyor asker. 
Kırk yıldır “terörle mücadele”ye odaklandırılmış olan asker, şimdi değişen koşullara ayak uydurmaya çalışırken, kimi kaygılara düşüyor. 
Ya görevleri doğrultusunda, emir komuta zinciri içinde yerine getirdiği emirler yarın öbür gün suç sayılırsa ne olacak? 
Daha önce Balyoz davasında emir komuta zinciri içerisinde oluşturulmuş eylemler de suç sayılarak kovuşturulmadı mı? 
Yaşananları hatırlayınca, bu kaygıları haksız görebilir misiniz? 
Bütün bunlardan sonra, askerin “çözüm süreci”nde MİT’e sağlanan güvencenin kendilerine de sağlanması yolundaki talebini yadırgayabilir misiniz? 
Şimdi çıkıp, bu yargının alanının daraltılmasıdır, demek kolay. 
Asker için yargının alanını daraltmak olarak algılanan bir düzenleme sivil için neden öyle sayılmıyor?
***
Bütün askeri görevlerin yerine getirilmesinde, askerin cesareti kadar, sivil iradenin sonuna dek onun arkasında durma dirayetinin de rol oynadığını herkes bilir. 
Çözüm üretmeden, askeri terörle mücadele diye cepheye sürüp, sonra da bayrağı indirilirken, taş yağmuruna tutulurken, eylemsiz kalmalarını söyleyerek ortada bırakan iktidarlara nasıl güvensin asker? 
Kuşku yok, terörle mücadelenin de belirli sınırları vardır. 
Kuşku yok, geçmişte yasal güvenceler denerek, faili meçhullere göz yumulmuştur. 
Kuşku yok, güvenlik ile özgürlük arasındaki dengenin kaybolması halinde, terörle mücadele terörle mücadele olmaktan çıkıp, cinayete dönüşür.
Ama bütün bu demokratik endişeler, geçmişte yaşadıklarımızın ışığında, yine de kullanılıp, ortada bırakılma endişesinin duyulmasını haksız göstermez. 
Askerin korktuğu terörle mücadelede, sınırın aşılması halinde sorumlu tutulacak olması değil, ama TSK’nin görevleri doğrultusunda, emir komuta zinciri altında, yapılanlardan dolayı da suçlanmaktır. 
Daha açık deyişiyle asker, kendisine “kumpas kurulmasından” korkuyor. 
Askere geçmişte kumpas kurulduğunu yalnız ben mi söylüyorum? 
En yüksek makamda dile getirilmedi mi bu gerçek? 
Bu durumda asker, ortada bırakılmaktan, “kumpas”a maruz kalmaktan korkuyor. 
Tek kelimeyle asker, iktidardan korkuyor. Korkan asker ise mütereddit askerdir. 
Bu da böyle kritik bir dönemde en büyük zaaf unsurunu oluşturuyor.  

ALİ SİRMEN
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder