24 Temmuz 2016 Pazar

Yeniden Lozan ruhu - CUMHURİYET

“Diplomasi” ile “utku” kavramları birbiriyle bağdaştırılamaz;ancak Lozan’da, diplomasi masasında Türklerin Birinci Dünya Savaşı’nda kendini yenen güçlere hiçbir ödün vermeksizin kabul ettirdikleri gerçekten diplomasi tarihine bir utku olarak geçmiştir.
 
Lozan Barış Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’nı sonuçlandıran antlaşmalardan bugün hâlâ yürürlükte olan tek barış antlaşmasıdır. Bunun nedeni ise, Lozan Barış Antlaşması’nın “yenen”ve “yenilen” devletler arasında değil de, iki “yenen” taraf arasında akdedilmiş olmasıdır. (1)
Eşitler arası diplomasi

Lozan’da, “eşit”ler arasında bir diplomasi savaşımı söz konusuydu . Lozan’da taraflar arasında sağlanan bu denge bu antlaşmayı kalıcı kılmıştı. Oysa 1919’dan sonra imzalanan öteki barış antlaşmaları,20 yıl sonra daha da büyük bir savaşa yol açacaktı. Lozan Barış Antlaşması, 1919-1939 arası dönemde savaşa değil, barışa hizmet etmiş bir belge olarak tarihe geçmiştir.
Lozan’ın, Birinci Dünya Savaşı sonrası dünyası açısından önemini bir tarihçi-yazar şöyle özetlemektedir:“1918 Kasım’ın da herhangi bir kimse çıkıp da, bu ölüm döşeğindeki devletle (Türkiye’yle) nihai barışın ancak beş yıl sonra yapılabileceğini söyleseydi; sözlerine inanan olmaz, gülünür geçilirdi. Fakat işte o inanılmaz şey gerçekleşti!” 

Lozan Konferansı görüşmelerine ilişkin olarak Mustafa Kemal,Nutuk’ta özetle şunları söylemekteydi:“Baylar, mirasçısı olduğumuz Osmanlı Devleti’nin dünya gözünde hiçbir değeri, saygınlığı ve onuru kalmamıştı. Osmanlı Devleti,uluslararası hukukun dışında bırakılmıştı; Osmanlı, sanki güdüm ve kısıtlama altına alınmış sayılıyordu.Benim Türk ulusunun varlığı için, bağımsızlığı için, egemenliği için, yüzde yüz elde etmek ve sağlamak zorunda olduğu temel hakların dünyaca tanınacağına hiç kuşkum yoktu. Çünkü gerçekte bu temel haklar güçle, hak edişle ve eylemli olarak alınmıştı. Konferans masasında istediğimiz, gerçekte elde edilmiş olan hakların yöntemine göre yazılıp onanmasından başka bir şey değildi. İsteklerimiz açıktı ve doğal haklarımıza dayanıyordu.Bundan başka, haklarımızı korumak ve sağlamak için gücümüzde vardı ve gücümüz yeterliydi.En büyük gücümüz, en güvenilir dayanağımız, ulusal egemenliğimizi elde etmiş, onu eylemli olarak halkın eline vermiş ve halkın elinde tutabileceğimizi yine eylemli olarak kanıtlamış olmamızdı. Lozan Antlaşması, Türk ulusuna karş ıyüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük suikastın kırılıp önlenişini bildirir bir belgedir. Lozan Antlaşması, Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal utku anıtıdır!”
Öte yandan, Lozan Konferansı’nda İngiliz Temsilciler Heyeti’nin bir üyesi olarak yer alan Sir Andrew Ryan, konferansa ilişkin düşüncelerini şöyle dile getirmişti: “Bu konferansın iki önemli kişiliği, konferansın ilk aşamasında Lord Curzon, bütün konferans boyunca ise İsmet Paşa’ydı. İsmet Paşa, Lord Curzon’un tam tersiydi. Onun için denilirdi ki,o diplomasiye bir süvari birliği komutanı nitelikleriyle girmişti, gerektiği zaman ileri saldırır; eğer başarı elde edemezse, bütün gücüyle geri çekilirdi. Çok sağır olmakla birlikte,bu sağırlığı duruma göre değişirdi.Diyorlardı ki Paşa, işine gelmeyen hususlarda tam anlamıyla sağır kesilirdi.”

Cumhuriyet diplomasisi
Osmanlı diplomasisinden çok farklı bir anlayışa sahip olan Cumhuriyet diplomasisi, bu farklı diplomasi anlayışını ilk kez Lozan Barış Konferansı’nda uluslararası topluluğun gözleri önüne sermek fırsatını bulmuştu. Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa’nın öncelikle üzerinde durduğu husus, yeni Türk devletinin diğer Batılı devletlerle eşit statüde olduğunun kabul görmesiydi. İsmet Paşa, yeni Türk diplomat tipinin en seçkin örneğiydi.
Lozan’da yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri, devletlerinin bağımsızlığını ve egemenliğini tehdit eden konularda, Batılı güçlere herhangi bir ödün vermeksizin,davalarının haklılığını ve yasallığını onurlu bir biçimde savunabilmişve görüşlerini karşısındakilere kabul ettirebilmesini bilmiştir

.Acaba bugün yeniden “LozanRuhu”na sahip olamaz mıyız?Dipnotlar:(
1) Lozan Antlaşması’nda taraflardan biri olan İtilâf Devletleri Birinci Dünya Savaşı’nı, diğer taraf olan Türkiye ise Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştı.
(2) Ömer Kürkçüoğlu, “70. Yılında Lozan Barış Antlaşması,” Görüş Dergisi,No. 10, Temmuz 1993, s. 73.
(3) Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, basıma hazırlayan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Söylev, Cilt I-II, 19. bası,Çağdaş Yayınları, İstanbul, Ekim1990, s. 398-403.
(4) Andrew Ryan, The Last of the Dragomans, London, 1951, s. 174.

Olaylar ve Görüşler
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder