Golcülüğü ve efendiliği ile çaldığı tüm kalplerin, sızısı ve derin acısı haline geldiği bir 13 Eylül sabahı, onun aynı zamanda akıllara kazındığı bir tarihi de işaret ediyordu. Taçsız kral takma ismi onun için tesadüfen denk gelmiş bir isim değildi. Sadece attığı goller onu kral yapmaya yeterdi, ancak taçsız bir kral olmak için gollerden ötesine ihtiyaç vardı.
Metin Oktay, bu ‘ihtiyacı’ fazlasıyla karşılayan ender sporculardandı. Bu yüzden, Metin Oktay’ın yaşamı yalnızca bir futbol öyküsü olmadı. Onun saha dışındaki hayatı, karakteri, görüş ve duruşları hep bir ‘mücadelenin ’ konusu oldu. O mücadele de hayatın, toplumun ve futbolun bir parçası...
Metin Oktay’ın kısa süren, başarılar ile dolu yaşamı şımarıklıklara uzak durarak geçti. Cemal Süreyya’nın dediği gibi, “o rolü yanında oynayan başka futbolculara bırakmıştı Metin”... Makine işçisi bir baba ile ev hanımı bir annenin dokuzuncu çocuğuydu. Emekçi bir aileden geliyordu.
Türkiye İşçi Partisi'ne oy verdiğini eğilip bükülmeden açıklayan, Denizlerin idam kararına karşı imza atan ve toplayan bir futbolcu idi. Tüm bunları yaparken de, döneminin en önemli futbol figürü idi. Kendisini “taçsız” yapan dinamikler, toplumcu görüşü ve yaptıkları idi. Onun için krallık, attığı goller ile ölçülebilen bir ‘makam’ değildi. Onun derdi hiç bir zaman ‘makam ya da şöhret’ olmadı.
Metin Kurt onu anlatmıştı:
Türk futbol tarihinde, taraflı tarafsız tüm sporseverler için Metin Ağabey efsane bir isimdir… Özel yaşamında tüm insanlara karşı derin bir sevgi beslemiş, her zaman dara düşen sporcuların ve dostlarının Hızır gibi imdadına –maddi veya manevi- yetişmiştir. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan’ın idamına karşı yürütülen imza kampanyasına katılarak onların verdiği mücadeleye karşı ne kadar duyarlı olduğunu göstermişti. Onun bu yanını insanlarımızın çok azı bilir.
Bir keresinde, kendisine düzen partilerinden gelen milletvekilliği tekliflerine de cevabını gecikmeden vermişti.
“İkinizin teklifine de hayır diyorum beyler. Benim sahada yaptığım ayak oyunlarının ne değeri olur, ne sözü olur, mecliste sizlerin arasında?”
Dürüst ve saygın kişiliğini kullanmak, onun üzerinden kazanç elde etmek isteyenler hep oldu. Yeri geldi büyük paraları reddetti, yeri geldi sevdikleri için bir çok şeyden vazgeçti.
Şimdilerde, kolayca tüketilen vefa, adanmışlık ve bağlılık gibi niteliklerin tamamını taşıyordu içinde...
Metin Oktay, bugünlerde adları gerici, emek düşmanı parti, tarikat ve cemaatlerle anılan, kaçak bir halde ve belirsizce gezinen bir çok futbolcu ile kıyaslanamaz bir kulvardaydı. Onun kulvarı, tıpkı Metin Kurt gibi halkının, emekçilerin yanı başındaydı.
Ve hâlâ halkının yanı başında olmayı sürdürüyor Metin...
Centilmenliği, sportmenliği, saygısı ve olabildiğine gösterdiği tevazu ile..
Metin Oktay ismi, futbolun paranın saltanatına karşı koyduğu kavgada en önemli mevzi oldu. Endüstriyel futbola, düşmanca kodlanan rekabet anlayışına, piyasacı ve gerici teamüllere karşı tepkinin sembolü haline geldi...
Bir sembol olmaya devam ediyor taçsız kral, futbolun bu karanlık ve gerici çağında...
Şairin de dediği gibi, kısaca özetlenebilseydi Metin Oktay, onun için belki de birkaç cümle yeterli olabilirdi.
“Yine de şöyle düşündüm: Metin Oktay marjinal planda nerede duruyor? Öyle bir uçta ona nasıl bakabiliriz? Hemen bir sözcük geliyor aklıma: Adsızlık! Metin Oktay adsızlığın büyük şiirini yaratarak en büyük ad oldu”.
Artık bu ad, eşitlikçi bir düzende anılmayı ve yaşatılmayı bekliyor...
İsmail Sarp Aykurt/SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder