29 Eylül 2016 Perşembe

‘Osmanlı Boris’ten jumbo yağcılık-Nilgün Cerrahoğlu

Abdülhamit’e çok öykünülüyor ya... Tam şimdi işte Abdülhamit zamanında yaşanan şeyler oluyor. 
Abdülhamit’i en kısa tanımıyla şu şekilde özetliyor Wikipedia: “Batı’ya karşı dengeci. Doğu’ya karşı İslamcı politikalar izlemiş, ülkede mutlakiyetçiliği güçlendirmiştir.” 
Boris Johnson’ın dışişleri bakanı olarak yaptığı Türkiye çıkarması, bugün birebir bu siyasete bir örnek. 
Günümüzde Abdülhamit’le koşut değerlerle sunulan mevcut Türkiye Cumhuriyeti’nin başı da bizi böyle yönetmiyor mu? 
Yüz küsur yıl öncesinde olduğu gibi saray, bugün de Türkiye ve Doğu’ya İslamcı politikaları dayatırken, Batı’da Johnson gibi ülkemize en hakaretamiz sıfatlarla yaklaşan siyasiler karşısında dahi “dengeciliği” yeğliyor.

İçerde malum yekten mutlakiyetçi. 
Abdülhamit istibdadından bu yana dünden bugüne bakıyorsunuz hiçbir şey değişmemiş. 
“Jurnalcilik”, o devirde toplumda yarışa dönüşmüştü. 
Bugün görüyoruz ki ülkenin heyhat en güçlü ailelerinin bile artık jurnalcilik içine işlemiş... 
O dönemde devlette dürüst memur/aydınlar sürülmüş/ayıklanmıştı. 
Bugün de farklı konumda değiliz. 
Nihayet basın da “Abdülhamit sansürü” ile tam bugün olduğu gibi maymuna/muma çevrilmişti.

‘Hacı Wilhelm’ yolu açtı 
Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm 1898’de II. Abdülhamit’i tam işte böyle bir ortamda ziyaret etmişti. 
Yavşaklığın bini bir para, Kaiser, “halife”nin ümmetini yanına çekebilmek için kendi hakkında bizzat “Müslümanlığa geçtiğine dair” rivayetler dahi çıkartmaktan çekinmemiş, “hacı” olduğu propagandasını ortaya atmıştı. Kaiser’in isteğiyle bu“Hacı Wilhelm propagandası” Osmanlı İmparatorluğu’nun Abdülhamit sansürü altında yaşayan tüm gazetelerinde yer almıştı. 
118 yılda demek hiçbir şey değişmedi. 
Dört ay önce TC devleti başındaki şahsa en ağır hakaretleri yapmaktan kaçınmayan ve bir “şamar oğlanı” olarak kullanılan Türkiye-RTE karşıtı söylemlerle Brexit referandumunu kazanan İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, şimdi güle oynaya geldiği Ankara’da gözümüzün içine baka baka “Osmanlı geçmişi” üzerinden vıcık vıcık yağcılık yapıyor. 
“Hacı Wilhelm” misali bir “hacı” olduğunu söylemesi eksik... 
Evindeki “Türk marka çamaşır makinesi” ile bile övünüyor. 
Alay edercesine AB referandumunda tepe tepe kullandığı “Türk korkusuna” rağmen,“Türkiye’nin AB üyeliğine” yardım edeceğini söylüyor. 
Bu profildeki insanları tanımlamak için Türkiye’de “yüzsüz”, “yavşak”, “yılışık”, “pişkin”.. “şerefsiz”e dek giden geniş bir lügat var. 

Ancak kalemler bağlı. Vaktiyle dünyayı Osmanlı’ya güldüren Hacı Wilhelm zamanında olduğu gibi tıpkı, yerli basın Boris Johnson’ın ziyareti hakkında serbest kalem oynatamıyor. 
Hiçbir şey olmasa “otosansür” devreye giriyor.

İkiyüzlülüğün şahikası 
Johnson’un bu akıllara durgunluk veren gezisi hakkında İngiliz basınında yazılanlar.. Türkiye’de yazılanlardan çok daha cüretkâr. 
Hemen bütün İngiliz yayınları ziyaret vesilesiyle, burada bizim yayımlayamadığımız Johnson’un o iğrenç şiirine atıf yapıyor. Johnson’un buna karşın Türkiye’de“Osmanlı geçmişiyle övündüğünü” not ediyorlar. Ve koro halinde İngiliz bakanın içi boş “Türkiye’ye AB desteği vaadini” öne çıkartıyorlar. 
Huffington Post durumu üç sözle özetlemiş: “İkiyüzlülüğün yaşama geçirilmesi/ Hypocracy in action!” 
Batı-Doğu arasındaki temel fark bu. Batı’da kamuoyu var. Bizde yok. 
“Kamuoyu” denenen gizemli güç İngiltere’de açık bir özür dahi sunmadan Johnson’un “jumbo bir ticaret anlaşması için” Türkiye’ye gelmesine şaşıyor. 
Johnson’un şiirini bırakın, Türkiye’de gözünün üstünde kaşın var diyen herkesten hesap soran Erdoğan’ın, İngiliz bakan karşısında tamamen sessiz kalması ve hiçbir şey olmamış gibi onu kabul etmesi başlı başına şaşkınlık konusu. 
Demek ki iktidar, çıkarlar, reel politik ve “Büyük Oyun” söz konusu olduğunda hakaret ve saygınlık gibi konular ikinci planda kalıyor. 
Ankara Batı’da öyle yalnız ki Boris Johnson’a bile muhtaç. 
Yazıklar olsun.

Nilgün Cerrahoğlu
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder