Söylemeye gerek yok, ama bir kez daha paylaşalım, tüm dünyanın savrulduğu,“yer yer” de “kaos” denecek boyutta kavrulduğu bir “Küreselleşme” süreci yaşıyoruz; özellikle de “yer yer” dediğimiz bölgelerde bu durum, emperyalizmin temsilcisi devletlerce (ABD), buraların ülkelerine daha da acımasızca yaşatılıyor.
Bu bağlamda yıllardır, ülkemizin de içinde bulunduğu “Ortadoğu” bölgesi hemen hemen tümüyle, aynı durumdaki “Güney Amerika”nın, son dönemde dünya gündemine iyice oturan “Kolombiya” ve “Bolivya” can pazarına dönüştürülmüş durumda.
“ABD”nin, Güney Amerika ülkelerini istediği gibi yönlendirmek için kullandığı“araç”ın, ekonomi (emek) ve sosyal yaşamla bağlantısı olduğu bilinir.
Dahası buralarda, Kolombiya’da olduğu gibi, “terör”ün, kimi terör örgütünün (FARC) amacının ve aracının da bu doğrultuda olduğu açıkça ortadadır.
“Ortadoğu”da ise, “ABD” ile dümen suyundaki çoğunlukla “AB” bağlantılı“Batı”ülkelerinin sömürü dayanağı, “maşası”ysa “din”dir; mezhepler dışında neredeyse1001 yorumla“İslam” dinidir.
Bir mezhebin müminleri, bir yorumun inananları, öbürlerine düşman edilir; kimi zaman kıyasıya dövüştürülür, savaştırılıp kullanılır.
Günümüzün bu “yorum” bağlamında özellikle ülkemizde çokça öne çıkanlar, “seç seç al” denecek gibi türler: “Siyasal İslam”, “Ilımlı İslam”, “Radikal İslam”, “Köktenci İslam” ve ötekiler; yakın komşularımız Suriye, Irak ve İran’dakiler...
Kuşkusuz dünyanın öte bölgelerinde de, Pakistan’da, Afganistan’da da öne çıkarılıp gündeme oturtulanlar var, “Haşhaşiler”, “Hizbullah”, “Hizbi İslam” ve Afrika’daki “Boko Haram” gibi; Atlantik ötesi “ABD”de ise, “İmam Fethullah”ı terörle yoğrulmuş “FETÖ İslamı” gibi...
Yine bir ayraç açıp araya girersek, bu terör örgütlerinden “Hizbi İslam”ın, bizim için ayrı bir yeri (!) olduğunu da anımsayalım; bugün “Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, gençliğini, “Hizbi İslam”ın kurucusu“Gulbeddin Hikmetyar”ın dizlerinin dibinde oturup yıllarca ondan “feyz” alarak yetiştiğinin, yetiştirildiğinin payını unutmayalım; özellikle yaşadıklarımızı, yaşamakta olduklarımızı değerlendirirken.
Ayracı kapatıp konumuzu sürdürürsek, sözü edilen örgütlerin, bunların yaptıklarının“İslam”la hiçbir ilişkisi olmadığını söylemenin haklı olarakkolaycılığa kaçmak olduğu ortaya kondu; çünkü“FETÖ İslamı” yıllar boyunca “Diyanet”in gözdesi olmuş ki, kurum kadrolarını binlerle “FETÖ”cü kişilere özgülemiş... Ve şimdi yana yıkıla “af”dilemekteler; hem “Allah”tan, hem de halktan...
Değerli dostlar, şu durumumuza bir bakalım; “siyaset” kurumunun başındaki“Cumhurbaşkanı”nın, yıllar yılı aziz dostu“FETÖ”nün başındaki “İmam Fethullah”...
Ülkemizin “din” kurumu “Diyanet”in, üst personeli, çalışanları “FETÖ İslamı”nın müminleri; “İmam Fethullah”ın kankaları, adamları...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Diyanet”in Başkanı Görmez’i, Allah, “affeder mi etmez mi” kuşkusuz bilinemez; peki bunları halk affeder mi? Etmeli mi? Ya da “hesap” mı sormalı?
Bu son soruya, “Affetmenin sözü bile edilemez, elbette hesap sormalıyız!” diyecek olanlar bile, “şimdi sırası mı?” diye umarım çıkışmazlar...
Öte yanda, bilmem ayrımına vardık mı, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, geçen hafta TV’de oturaklı bir sesle açıkça vurguladığı, “Müslüman Türk Devleti” söylemini?
“Kurtulmuş” kurnazca“Laik” nitemi yerine “Müslüman”ı geçirme kararlılığını gösteren bir duruş sergileyiverdi, açıkça “Teokratik Devlet” tanımına giriş bilinci içinde... Üstelik “rejim”i vurgulayan “Cumhuriyet”i de dışarı da bırakarak...
Dört dörtlük, tam bir “teokratik devlet” olan “Vatikan Devleti”ne bir kardeş mi geliyor? Ne dersiniz?
Meriç Velidedeoğlu/Cumhuriyet
Bu bağlamda yıllardır, ülkemizin de içinde bulunduğu “Ortadoğu” bölgesi hemen hemen tümüyle, aynı durumdaki “Güney Amerika”nın, son dönemde dünya gündemine iyice oturan “Kolombiya” ve “Bolivya” can pazarına dönüştürülmüş durumda.
“ABD”nin, Güney Amerika ülkelerini istediği gibi yönlendirmek için kullandığı“araç”ın, ekonomi (emek) ve sosyal yaşamla bağlantısı olduğu bilinir.
Dahası buralarda, Kolombiya’da olduğu gibi, “terör”ün, kimi terör örgütünün (FARC) amacının ve aracının da bu doğrultuda olduğu açıkça ortadadır.
“Ortadoğu”da ise, “ABD” ile dümen suyundaki çoğunlukla “AB” bağlantılı“Batı”ülkelerinin sömürü dayanağı, “maşası”ysa “din”dir; mezhepler dışında neredeyse1001 yorumla“İslam” dinidir.
Bir mezhebin müminleri, bir yorumun inananları, öbürlerine düşman edilir; kimi zaman kıyasıya dövüştürülür, savaştırılıp kullanılır.
Günümüzün bu “yorum” bağlamında özellikle ülkemizde çokça öne çıkanlar, “seç seç al” denecek gibi türler: “Siyasal İslam”, “Ilımlı İslam”, “Radikal İslam”, “Köktenci İslam” ve ötekiler; yakın komşularımız Suriye, Irak ve İran’dakiler...
Kuşkusuz dünyanın öte bölgelerinde de, Pakistan’da, Afganistan’da da öne çıkarılıp gündeme oturtulanlar var, “Haşhaşiler”, “Hizbullah”, “Hizbi İslam” ve Afrika’daki “Boko Haram” gibi; Atlantik ötesi “ABD”de ise, “İmam Fethullah”ı terörle yoğrulmuş “FETÖ İslamı” gibi...
Yine bir ayraç açıp araya girersek, bu terör örgütlerinden “Hizbi İslam”ın, bizim için ayrı bir yeri (!) olduğunu da anımsayalım; bugün “Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın, gençliğini, “Hizbi İslam”ın kurucusu“Gulbeddin Hikmetyar”ın dizlerinin dibinde oturup yıllarca ondan “feyz” alarak yetiştiğinin, yetiştirildiğinin payını unutmayalım; özellikle yaşadıklarımızı, yaşamakta olduklarımızı değerlendirirken.
Ayracı kapatıp konumuzu sürdürürsek, sözü edilen örgütlerin, bunların yaptıklarının“İslam”la hiçbir ilişkisi olmadığını söylemenin haklı olarakkolaycılığa kaçmak olduğu ortaya kondu; çünkü“FETÖ İslamı” yıllar boyunca “Diyanet”in gözdesi olmuş ki, kurum kadrolarını binlerle “FETÖ”cü kişilere özgülemiş... Ve şimdi yana yıkıla “af”dilemekteler; hem “Allah”tan, hem de halktan...
Değerli dostlar, şu durumumuza bir bakalım; “siyaset” kurumunun başındaki“Cumhurbaşkanı”nın, yıllar yılı aziz dostu“FETÖ”nün başındaki “İmam Fethullah”...
Ülkemizin “din” kurumu “Diyanet”in, üst personeli, çalışanları “FETÖ İslamı”nın müminleri; “İmam Fethullah”ın kankaları, adamları...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Diyanet”in Başkanı Görmez’i, Allah, “affeder mi etmez mi” kuşkusuz bilinemez; peki bunları halk affeder mi? Etmeli mi? Ya da “hesap” mı sormalı?
Bu son soruya, “Affetmenin sözü bile edilemez, elbette hesap sormalıyız!” diyecek olanlar bile, “şimdi sırası mı?” diye umarım çıkışmazlar...
Öte yanda, bilmem ayrımına vardık mı, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, geçen hafta TV’de oturaklı bir sesle açıkça vurguladığı, “Müslüman Türk Devleti” söylemini?
“Kurtulmuş” kurnazca“Laik” nitemi yerine “Müslüman”ı geçirme kararlılığını gösteren bir duruş sergileyiverdi, açıkça “Teokratik Devlet” tanımına giriş bilinci içinde... Üstelik “rejim”i vurgulayan “Cumhuriyet”i de dışarı da bırakarak...
Dört dörtlük, tam bir “teokratik devlet” olan “Vatikan Devleti”ne bir kardeş mi geliyor? Ne dersiniz?
Meriç Velidedeoğlu/Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder