8 Ekim 2016 Cumartesi

Ohal’e övgü - ORHAN GÖKDEMİR

Küçük küçük TV’lerin fişini çektiler, kapılarına kilit vurdular. Kayyuma verdiler elde kalan mallarını. Kilit vurdukları TV’lerde çalışanların basın kartlarını da iptal ettiler ki bir daha haber kovalamasınlar.
Küçük küçük radyoların fişini çektiler. Birine kapısını kırarak daldılar, içeridekileri saçlarından tutup sürüklediler. Türkü çalan Yön Radyo'yu da tutup attılar uydularından. Çünkü ortalıkta sadece “bön radyo, bön TV” kalsın istiyorlar. Çünkü babalarının malları olduğunu düşünüyorlar devletin, uydusunun, copunun, tabancasının. Basın tarihinde ilktir bunlar. Abdülhamit döneminde bile eşi benzeri görülmemiştir.

***

Damadın e-postalarını kırıp basına açıkladı RedHack. Onlar da çaresiz gidip yıllar önce derdest ettikleri zanlıları topladı tekrar. Ellerinde tek bir kanıt yok ama olağanüstü halleri var. 12 gün tuttular zanlıları hiç yoktan. İttiler, kaktılar, eziyet ettiler. Sonra pardon deyip salıverdiler mahkeme kapısından.
Tek parti rejiminden, onun dine baskısından yakına yakına iktidar oldular. Tek parti rejimine ve her türlü baskıya rahmet okutuyorlar şimdi. Hukuksuz işinden ediyorlar insanları, yargısız içeri atıyorlar. Olağanüstü hallerine dayanarak dün kapattıkları kurumların mallarını bugün başkasına devrediyorlar. Moğol ordularının ruhu dolaşıyor ülkenin üzerinde. Esir aldıklarının malı mülkü onların, canları doğrudan cehenneme.
Artık AKP yönetimi bir olağanüstü haldir. İçeride, dışarıda baş gösteren sıra dışı, tuhaf haller de o halin belirtisidir. Bakın son günlerdeki tartışmalara, atışmalara. Hepsinde olağanüstü bir yan, olağanüstü bir hal göreceksiniz.

***

Dubai merkezli Rotana Televizyonu'na konuşan R. T. Erdoğan, TSK’nın Irak topraklarına girişini değerlendi. "Musul Musulluların, Telafer Telaferlilerindir. Hiç kimsenin buralara gelip girmeye hakkı yok. Musul'un DAEŞ'ten kurtarılmasından sonra da burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır" dedi. Evet evet, kelimesi kelimesine böyle söyledi…
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, öğretmen adaylarına “Reis deyince aklınıza ne geliyor” sorusu yöneltildiği iddiaları ile ilgili olarak "Böyle bir soru bizim soru havuzumuzda yok. Diyelim ki bir tanesi sordu: Reis hakkında ne düşünüyorsun? diye. Bu mülakatı haksız yere mi düşürür? Kişi onun hakkında ne düşündüğünü söyler, sever sevmez, beğenir beğenmez. Turgut Reis der, Piri Reis der veya başka bir reis der, onun hakkında da fikrini söylesin bunun ne zararı var?" dedi. Dedi, evet…
Bolu Valiliği, 15 Temmuz darbe girişiminde ölenlerin aileleri için başlatılan yardım kampanyasına destek olunması için kamu kurum ve kuruluşlara yazı gönderdi. Valiliğin yazısını alan ve emir telakki eden Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi rektörü yazıya ek yaptı, açıklık getirdi. Güvenlik ve temizlik personelinin 5, idari personelin 50, akademik personelin en az 100 lira bağış yapmasını istedi. Zorlama olup olmadığı sorulunca “Beklentilerimizi belirttik. Yoksa zorunlu, mecburi, yaptırımvari bir talep yok. Yardım gönüllülük esasına dayalı bir şey sonuçta” dedi.
AKP vekili ve TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı Mehmet Metiner, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra cezaevlerinden gelen kötü muamele ve işkence iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacaklarını söyledi. Fren tutturamadı sonra. "Asla onlara işkence yapılmadı. Yakalanma esnasındaki yediği tekme tokatlarla ben ilgili değilim. Ben olsaydım aynısını yapardım. Fazlasıyla yapardım. Darbecilere karşı o gece elimde silah olsaydı alnının çatısından vururdum" dedi. Dediler bunları…
Yasaya, kararnameye gerek yok. Başkasının toprağına girip işgalci olmayan, insan hakları komisyonu başkanlığı yapıp hak tanımayan, eğitim bakanlığı yapıp kural bilmeyen, üniversite yönetip hukuk tanımayanların iktidar olduğu bir hal zaten olağanüstü bir haldir.

***

Halk ısrarcı ama kötü bir çevirmendir. Revizyonisttir, metinleri çıkarlarına göre eğip bükerler. Oportünisttir, ifade edecek kelimeleri seçerken kendi faydalarını düşünürler. Dinler tarihi halkın hışmına uğramış, zorla halkın diline çevrilmiş kutsal metinlerle doludur. Musa’nın kitabının bugün yazılı olduğu gibi olduğunu mu sanıyorsunuz? Ya İsa’nın kitabının? O metinleri kayda geçiren Levililer de, havariler de halkın adamlarıydı. Büyük patron ne derse desin, kalabalıkları rahatsız edecek şeyleri kitaba almayacak kadar akıllılardı.
Kutsal kitaplara bu muameleyi yapan halk aynı şeyi “demokrasi”ye neden yapmasın? Yaptı nitekim. Koydu bütün ağırlığını ve rejime kendi rengini verdi. Düşünsenize, 1960’lı yıllarda ülkenin en parlak hocalarının el birliğiyle yapılan anayasadan, Burhan Kuzu’nun tek tüfek yazdığı anayasa yapması aşamasına geldik. Çünkü halk aradan geçen süre içinde yönetimi sadeleştirdi, basitleştirdi. Al kahveden birini yap dış işleri bakanı, sırıtmaz artık!
Devletin sine-i millete dönüp kendisini ilga etmesidir bu aynı zamanda. Yönetilen ile yöneten arasındaki bütün farkın silinmesidir. Bakmayın idiokrasi diye manidar göndermeler yapılmasına, tersinden demokrasidir.
Tekmeleri soruyorsanız onlar işin cilvesi. Halkımız demokrasiyle ilk karşılaşmasında ona “demir kırat” adını verip ileride atacağı çifteleri muştulamıştı zaten. Seçkin seçkin konuşursan yersin tekmeyi.

***

Uzatmışlar olağanüstü hali. Uzatırlar. Burhan Kuzu’nun anayasa yazdığı, Mehmet Metiner’in insan hakları kovaladığı bir hal zaten olağanüstü haldir. 

Orhan Gökdemir
SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder