13 Ekim 2016 Perşembe

WHITE ROSE(WİTTE-ROOSE) - Ali Mahir Akarsular

WİTTE ROOS : İSTANBUL'UN GÖBEĞİNDE BİR AŞK ÖYKÜSÜ .....
Hollanda’nın yurt dışındaki en eski binalarından Witte Roos’un hikayesinin yaşandığı bina, İstiklal Caddesi’nde Hollanda Başkonsolosluğu olarak kullanılıyor. Yapım yılı 1612, asıl en önemli özelliklerinden birisi ise trajik bir aşk hikayesine konu olmuş olması…

Beyoğlu’nun tüm o karmaşası içinde sizi tarihte yolculuğa götüren başkonsolosluk binası adeta bir İtalyan yapısına benzemektedir. Binanın yanındaki merdivenlerden inerseniz, eski taşlarla örülü mahsen geçidine ulaşabilirsiniz. Adı “Deve Geçidi” olan geçidin başlangıcındaki duvarın üzerinde “Beyaz Gül” heykeli ile karşılaşabilirsiniz. Bu heykelin hikayesi ise yüzyıllar önce yaşanmış bir aşk hikayesidir.
OSMANLI - HOLLANDA PARLAMENTOSU İLİŞKİSİ
Yıl 1727, Osmanlı Devleti tahtında 3. Ahmet var. Lale Devri hüküm sürerken, Osmanlı’da zevk ve sefa şeklinde her gün onlarca davet veriliyor, lüks ve şatafat içinde yaşanıyor. Bu sıralarda Hollanda’nın İstanbul elçisi Jacbus Colyer, Beyoğlu’ndaki elçilik sarayında vefat ediyor ve yerine Cornelis Calkeon geçiyor. İşte ne olduysa Calkeon’un İstanbul’a gelmesiyle oluyor.
Calkeon, 31 yaşında, genç ve asilzade birisi, ailesi Akdeniz’de ticaret yapan, fabrikalar işleten Hollanda’da çok zengin bir yaşama sahipken bu saraya gelince, onlarca odası ve şatafatlı ortamda kendisini sıkışmış hissediyor ve derdini etrafındaki insanlara anlatıyor. Leiden’da hukuk eğitimi almış Calkeon, İstanbul’da kısa sürede sevilen biri oluyor. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve Hekimoğlu Ali Paşa gibi yüksek makamlı vezirlerle iyi ilişkiler de kuruyor.
İyi ilişkileri sayesinde Osmanlı’daki konsoloslukların sayısını da arttırıyor. Bir gün çocukluk arkadaşı Lady Isabella’ya bir mektup yazıyor: “Evim oldukça konforlu, ana bölüm tek yaşayan bir erkek için çok geniş. Üstelik bu ülkenin alışkanlıklarına göre evlerde erkek ve kadın bölümleri ayrı. Varlıklı bir erkek olarak benim, kadın bölümlerini de kullandığımı tahmin edebilirsiniz. Ancak, üzüntüyle belirtmeliyim ki buraları tek başıma kullanamıyorum.”
AŞK HİKAYESİ
Calkeon’un bu yalnızlığı fazla sürmüyor. Beyaz Gül’e aşık oluyor. Bazı kaynaklara göre, Beyaz Gül Osmanlı Sarayı’ndan çıkartılmış Çerkez bir cariye, bazılarına göreyse elçinin Türk bir arkadaşının esir pazarında satın aldığı bir cariye. Elçi cariyeyi bir davette görüp aşık oluyor. O günden sonra Calkeon ile Beyaz Gül’ün aşkı başlıyor; ama bu aşk gayri meşru olduğu için dedikodular alıp başını gidiyor. Kimseye kulak asmadan kışları Beyoğlu’ndaki elçilik sarayında, yazları ise Belgrad Ormanları’ndaki kır evinde aşklarını yaşıyorlarmış. Beyaz Gül’ün bembeyaz bir teni ve çok güzel bir yüzü olduğu için elçi onu “Koyu Gül” olarak çağırırmış. Kadının sesinin tokluğu ve çok güzel şarkı söylemesi de bu lakabı takmasının asıl nedeniymiş.
Bu aşk, enfiye kutusunda resmediliyor, yarı çıplak aşk tanrıçası bir hindiyi kucaklıyor. Hindi, elçiyi temsil ederken, cariyeyi aşk tanrıçası temsil ediyor. Calkeon, aslında hindi anlamına geliyor.Bu kutu, şu anda Calkeon ailesinde bulunmaktadır ve her şeyiyle bu gayri meşru aşkı anlatmaktadır.
AŞK CEZASIZ KALMIYOR
17 yıllık görevine 1744’te son verilen Calkeon, Dresden’e sürülüyor. İstanbul’dan ayrılan elçi, sevgilisini arkada bırakıyor ve hayatı boyunca hiç evlenmiyor. Beyaz Gül’ü hiç unutamıyor ve onla yazışmaya devam ediyor. İstanbul’a yeniden atanmak için ilgili makamlarla görüşmeye devam ediyor. 1764 yılında isteği kabul ediliyor ve İstanbul’a yeniden atanıyor. Beyaz Gül, her gün elçiliğin olduğu yere gidiyor ve kendisini bekliyor. Fakat İstanbul’a dönüş yolunda Calkeon aniden rahatsızlanarak vefat ediyor. ve Amsterdam’a defnediliyor. Beyaz Gül de bu acıya dayanamayarak sarayın önünde aniden ölüyor ve Beyaz Gül’ün anısına taş bir heykel yapılarak elçilik sarayına koyuluyor.
BEYAZ GÜL'ÜN RUHU SARAY KORİDORLARINDA
Hollanda Sarayı sakinlerine göre Beyaz Gül’ün ruhu hala saray koridorlarına geliyor, burada yürüyor, ayak sesleri duyuluyor, açılıp kapanan pencerelerle varlığını hissettiriyor.
2013 yılında, Calkeon ve Beyaz Gül’ün aşkı bir dans gösterisiyle Hocapaşa Kültür Merkezi’nde gösterisiyle sahneye taşınıyor.
14 Şubat’ta aşıkların Beyoğlu’ndaki heykele çiçek bıraktıkları bir aşk merkezi görevini üstleniyor burası.
1941 yılında, Hollandalı yazar C.Van Zeggelen, Calkeon ailesi ile görüşerek onların elindeki bilgilerin ışığında Calkeon’un İstanbul elçiliğini ve Beyaz Gül ile olan aşkını anlatan “Asil Beyefendi” isimli bir romanı yazıyor .....
İşte böyle dostlar, bu dünyadan iki kavuşamayan aşık daha yaşayıp göçmüş. Calkeon ve Beyaz Gül ... Onlar erememiş muradına, biz de çıkmayalım kerevetine .....
Ali Mahir Akarsular
(Alıntı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder