Avrupa Parlamentosu’nun bugün, Türkiye ile üyelik müzakere sürecinin dondurulmasını önermesi bekleniyor.
Bilindiği gibi, karar yetkisi aralık ayında toplanacak olan AB liderler zirvesinde. AP istişari nitelikte bir organ, ama ağırlığı zaman içinde artmış ve karar organlarını etkiler konuma geldiğinden, aralık ayındaki AB liderler zirvesinde de üyelik müzakerelerinin geçici olarak askıya alınması kararının verileceği düşünülüyor.
AB içinde, özellikle son dönemlerde, şiddeti artan sağ rüzgârların da etkisiyle, zaten güçlü bir Türkiye karşıtı hava var. Sağ ve aşırı sağ politikacıların kışkırtmasıyla güçlenen bu akım, Türkiye’deki Sünni İslamcı rejimin faşizan yapısı tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya çıktığından beri iyice gemi azıya almış durumda.
Üyelik müzakerelerinin geçici olarak askıya alınması, özde bir şeyi değiştirmeyecek. Tam üyeliğe varmasını kimsenin zaten beklemediği sürecin “dostlar alışverişte görsün” kabilinden sürdürüldüğü herkesin malumuydu.
Ama yine de geçici dondurma oyununun bittiğinin açıkça ilanı açısından önemlidir.
***
Şimdi aklıma Strasbourg’daki Parlamento’nun tarihi 2004 toplantısı geliyor.
Üyelik müzakerelerine yeşil ışık yaktığı düşünülen o oturumda görüntü muhteşemdi. Avrupa parlamenterlerinin büyük çoğunluğunun olumlu oy kullandığı oturumda, üyelerin kameralara gösterdikleri tabelaların büyük bölümünde, Türkçe “evet” ibaresi yer almaktaydı.
Bunlar yazılı ve görsel medyamızda çok geniş şekilde yer aldı.
Kimileri zil takıp oynuyor, meydanlarda haykırıyorlardı:
- Avrupa... Avrupa duy sesimizi! / ... Bu gelen Türkiye’nin ayak sesleri!..
Oysa gelen giden falan yoktu, oynanan büyük bir oyundu.
Oyunun baş kahramanı, jönü Tayyip Erdoğan’dı.
Brüksel’deki 17 Aralık 2004 toplantısından Ankara’ya dönüşünde başkentte havai fişeklerle karşılanan Tayyip Erdoğan “Türkiye’yi AB’ye sokan lider” olarak kutlanmakta ve kutsanmaktaydı.
Oysa Türkiye’nin AB’ye girdiği falan yoktu. Aslında her şey büyük bir aldatmacaydı.
Çünkü Brüksel, Türkiye ile üyelik müzakere sürecini başlatırken Ankara’ya, kalıcı derogasyonlar uygulayacağını, sürecin tam üyelikle sonuçlanmasının kesin olmadığını, sürecin başarıyla sonuçlanması halinde bile üyeliğin her ülkenin oyuna bağlı olacağını bildirmişti. Müzakereler sürerken de AB ülkeleri Türkiye’nin üyeliği konusunu halkoyuna sunacakları yolundaki kararlarını birbiri ardından açıkladılar.
Zaten referandum koşulu olmasaydı bile, uygulanacak derogasyonlar tam üyeliğe varılmasını önleyecekti.
Bu durum Tayyip Bey’e anlatıldı. Bu koşullarda müzakere sürecinin kabul edilmesinin, tam üyelik hakkından feragat anlamını taşıyacağı belirtildi ve kendisine metni imzalamaması önerildi, hatta CHP’nin o dönemdeki Genel Başkanı Baykal, bu koşulları reddeden politikasını destekleyeceklerini de iktidarın başına iletti.
Üyelik müzakerelerine yeşil ışık yaktığı düşünülen o oturumda görüntü muhteşemdi. Avrupa parlamenterlerinin büyük çoğunluğunun olumlu oy kullandığı oturumda, üyelerin kameralara gösterdikleri tabelaların büyük bölümünde, Türkçe “evet” ibaresi yer almaktaydı.
Bunlar yazılı ve görsel medyamızda çok geniş şekilde yer aldı.
Kimileri zil takıp oynuyor, meydanlarda haykırıyorlardı:
- Avrupa... Avrupa duy sesimizi! / ... Bu gelen Türkiye’nin ayak sesleri!..
Oysa gelen giden falan yoktu, oynanan büyük bir oyundu.
Oyunun baş kahramanı, jönü Tayyip Erdoğan’dı.
Brüksel’deki 17 Aralık 2004 toplantısından Ankara’ya dönüşünde başkentte havai fişeklerle karşılanan Tayyip Erdoğan “Türkiye’yi AB’ye sokan lider” olarak kutlanmakta ve kutsanmaktaydı.
Oysa Türkiye’nin AB’ye girdiği falan yoktu. Aslında her şey büyük bir aldatmacaydı.
Çünkü Brüksel, Türkiye ile üyelik müzakere sürecini başlatırken Ankara’ya, kalıcı derogasyonlar uygulayacağını, sürecin tam üyelikle sonuçlanmasının kesin olmadığını, sürecin başarıyla sonuçlanması halinde bile üyeliğin her ülkenin oyuna bağlı olacağını bildirmişti. Müzakereler sürerken de AB ülkeleri Türkiye’nin üyeliği konusunu halkoyuna sunacakları yolundaki kararlarını birbiri ardından açıkladılar.
Zaten referandum koşulu olmasaydı bile, uygulanacak derogasyonlar tam üyeliğe varılmasını önleyecekti.
Bu durum Tayyip Bey’e anlatıldı. Bu koşullarda müzakere sürecinin kabul edilmesinin, tam üyelik hakkından feragat anlamını taşıyacağı belirtildi ve kendisine metni imzalamaması önerildi, hatta CHP’nin o dönemdeki Genel Başkanı Baykal, bu koşulları reddeden politikasını destekleyeceklerini de iktidarın başına iletti.
***
Tayyip Bey, bu uyarı ve önerilerin hiçbirine kulak asmadı. Kendince haklıydı da. Çünkü o tam üyeliği istemiyordu ki. İstediği sadece müzakere sürecinin başlamasıydı.
Türkiye’de rejim değişikliğinin ön şart olan dengelerin allak bullak edilmesini sağlamak için bir süreliğine, Türkiye’yi Avrupa ile bütünleştiren adam imajına ihtiyacı olduğundan, Erdoğan bütün şartları kabul etti.
Müzakere sürecini aldı, amacına ulaştı.
Artık Avrupa’ya ihtiyaç kalmadığında da oyun bitti.
2004’ün oyununun “Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan iyi adamı” Tayyip Erdoğan, 2016’nın “Türkiye’yi Avrupa’dan koparan kötü adamı”dır artık.
Ama Reis’te oyun bitmez, bir de bakarsınız ki, 2017’de Türkiye’nin zaten istenmediği Avrupa’ya üyeliğini halkoyuna sunar ve ret oylarıyla “Türkiye’yi Avrupa sultasındankurtaran, dünyaya meydan okuyan önder” oluverir.
“Bu oyun da tutar mı” demeyin! Şimdiye kadar neler tuttuğuna göre bu neden tutmasın?
Türkiye’de rejim değişikliğinin ön şart olan dengelerin allak bullak edilmesini sağlamak için bir süreliğine, Türkiye’yi Avrupa ile bütünleştiren adam imajına ihtiyacı olduğundan, Erdoğan bütün şartları kabul etti.
Müzakere sürecini aldı, amacına ulaştı.
Artık Avrupa’ya ihtiyaç kalmadığında da oyun bitti.
2004’ün oyununun “Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan iyi adamı” Tayyip Erdoğan, 2016’nın “Türkiye’yi Avrupa’dan koparan kötü adamı”dır artık.
Ama Reis’te oyun bitmez, bir de bakarsınız ki, 2017’de Türkiye’nin zaten istenmediği Avrupa’ya üyeliğini halkoyuna sunar ve ret oylarıyla “Türkiye’yi Avrupa sultasındankurtaran, dünyaya meydan okuyan önder” oluverir.
“Bu oyun da tutar mı” demeyin! Şimdiye kadar neler tuttuğuna göre bu neden tutmasın?
Ali Sirmen
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder