21 Kasım 2016 Pazartesi

Kapitalizmin ‘ruhu’ yine değişiyor - ERGİN YILDIZOĞLU

Kapitalizmin “ruhu” sanırım yine değişiyor. Brexit, Trump, popülist dalga bu değişimin öncü sarsıntıları.

Kapitalizmin üç ‘ruhu’
 
Boltanski ve Chiapello’ya göre (Le Nouvel esprit du capitalisme -1999) sınırsız sermaye birikimi gereksinimi dürtüsüyle hareket eden, ahlak kaygısından yoksun bir sistem olarak kapitalizmin işleyebilmesi için gerekli insan kitlesi (ki çoğunun sistemden pay alma şansı son derecede sınırlıdır) salt maddi teşviklerle, baskıyla harekete geçirilemez. Bireyin kişisel çıkarıyla, toplumun çıkarını bağdaştırabilmesi için, bu ikisi arasında ahlaken doğru, inanılır bir bağ kurulabilmelidir. Kapitalizmin “ruhu” işte bu bağın belli bir dönemde aldığı biçime ilişkindir.
 
Tarih boyunca bu “ruhu”un üç farklı biçimini görebiliyoruz. (1) 19. yüzyıl: Risk alan, yaratıcı birey. Bunu dengeleyen tutumluluk, sade, mazbut bir aile yaşamı. (2) Bir yapısal krizin içinde, 1930’lardan başlayarak 1960’ların sonuna kadar süren dönem: Büyük, merkezi, bürokratik korporasyonlar; plancıların uzun dönemli, akılcı planlamayla dünyayı değiştirme rüyası. Uzun, sürekli yükselmeye açık bir meslek yaşamıyla, tüketiciyi memnun etme, kıtlığı ortadan kaldırma amacı arasında bir bağlantı; fordist sermaye birikim rejimi, ulusal refah devleti, devletçe denetlenen piyasa... (3) 1970’lerde başlayarak 1980’lerde hızlanan yeni bir yapısal krize bağlı olarak, kapitalizmin var olan ruhunun etkisi kırıldı giderek yeni bir ruh gelişti. 
Boltanski ve Chiapello’nun çalışması, kapitalizmin bu üçüncü “ruhu”nun ortaya çıkış sürecine ilişkin. Bu zengin, kapsamlı çalışmayı burada özetlemek olanaklı değil. İki noktayı vurgulamakla yetineceğim. Birincisi 1970’lerde başlayan yapısal kriz, kapitalizmin var olan “ruhu”nu meşrulaştıran değerleri gözden düşürdü. Artık, kapitalizme yeni bir “ruh” gerekiyordu. İkincisi, kapitalizm krizde kendini yenilemeye başlarken, sermaye birikim rejiminin (statükonun) yenilenmeye direnen kısımlarını tasfiye etmek için, kapitalizme yönelik artistik ve toplumsal eleştirilerden yararlandı.
 
Ve yeniden 
Kapitalizm, fordist rejimin refah devleti, sendikalar, planlama gibi değişime direnen özelliklerini tasfiye etmek için 1968-73 devrimci dalgasının, fordizmin bürokratik, ataerkil yapısını, genel olarak otoriteyi hedef alan eleştirilerinden, bireysel, cinsel özgürlük, özgünlük taleplerinden yararlandı: Serbest piyasa ve özgürlük, küreselleşme ve demokrasi arasında özdeşlik kuran, sendikaları kötüleyen, esnek çalışmayı, yatay örgütlenmeyi yücelten, toplumsal dayanışmanın bireysel özgürlükleri sınırladığını varsayan bir yeni “ruh” şekillendi. Bu dönemde kapitalizm adeta “kapitalizmin idamını sergileyen gösterilere bilet” (Thomas Frank)... bir “isyancılar piyasasına mal satarak” (Joseph Heath, Andrew Potter”) para kazandı. Biz bunu postmodernizm, çok kültürlülük, ulus devlet düşmanlığı, küreselleşmecilik, kimlik siyaseti, liberal demokrasi fantezileri olarak yaşadık. 
Son mali kriz kapitalizmin bu “ruhunu” da gözden düşürdü. Şimdi küreselleşmecileri, serbest piyasacı seçkinleri, liberal demokrasiyi, çokkültürlülüğü suçlayan bir popülist dalga yükseliyor. Bu dalganın biri sağ “reaksiyoner”, diğeri sol “reformist” iki yüzü var. Bu iki yüz ahlaka, adalete ilişkin konularda farklı yönlere bakıyorlar ama küreselleşmenin, gelir dağılımındaki bozulmanın, yönetici seçkinlerin beceriksizliğinin eleştirisi, devletin ekonomiye müdahalesi söz konusu olduğunda bakışları kesişiyor. 
Kapitalizm de kendini yenilemeye çalışırken “statükonun” direncini, yine entelektüellerin, işçi sınıfının kapitalizme yönelik eleştirilerinden yararlanarak kırmaya hazırlanıyor. Yeni “ruhun” nasıl bir şey olacağını henüz bilemiyoruz, ama Brexit’e, Trump’a, Marine le Pen’e, Orban’a bakınca bir fikir edinebiliyoruz.

Ergin Yıldızoğlu
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder