3 Aralık 2016 Cumartesi

Yurt değil cezaevi... - ŞÜKRAN SONER

Yayın yasağı koymak gerçekleri tersyüz etmeye yetmedi.. İlgili, sorumlu bakanlar, kamu görevlileri, 10-15 yaşlarındaki kız çocuklarımızın cayır cayır yanarak ölmelerinin günahkârlarını, cemaat örgütlenmelerine İktidarlarının, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kucak açmış olması gerçeğini kamuoyu dikkatinden uzak tutmaya yönelik telaşlı çıkışları, savunmalarında, pot üstüne pot kırınca kimi acı gerçekler sırıtıverdi..

Yangın merdivenlerine açılan kapılar kilitli kalmıştı.. Yok tesadüfen kilitli değilmiş..” derken.. İlk yangına ilişkin raporda, en başından aslında yangın merdivenlerine açılan kapıların hem yanıcı, hem de kapı kolsuz oldukları gerçeği ortaya çıkıverdi..
Yani cemaat eline, namusuna teslim edilmiş kız çocuklarımızın, şeytana uyup kaçabilmeleri olasılığının ortadan kaldırılmasına yönelik, yangın çıkması halinde kaçıp kurtulabilmeleri için, dışarıya doğru kolayca itilerek açılabilmeleri gereken kapıların, açılamayacak biçimde kapalı kalmalarının önlemi alınmıştı.
Kız çocuklarımızın yurda girdikten sonra, bir daha asla dışarıya çıkamamaları haline ilişkin öylesine önlemler alınmıştı ki.. 50 çocuğun birden kaldığı yurtta, bir tek eğitmenin kalması yeterli olabiliyor, daha önce bina erkek yurdu olarak kullanılırken var olan güvenlik kameraları sökülebiliyordu..
Binanın alevlerinin henüz sönmediği görüntüler eşliğinde verilen ilk bilgiler arasında, kız çocuklarımızı cayır cayır yakan gerekçelendirmelerin başında; “En alt kattan en yukarıya kolay yanıcı ahşap döşeme, sentetik halılarla kaplanmış olma, yangının çok kolay yayılıp ahşap tavana ulaşması, tavanın hızla yanarak çökmesiyle.. Oralarını buralarını kırarak camlardan atlayabilenleri dışında kalan kız çocukların birbirlerine sarılmış, ağırlıklı yangın merdivenleri kapılarının yakınlarında cayır cayır yanmış ölü bedenlerinin bulunduğu..” sayılıp duruldu ya..

***

Baş sorumluluğun üzerinde olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerine düşen görevleri, yaptığının kanıtı olarak yurdun Bakanlık ruhsatlı olduğundan ve yakın tarihli müfetiş denetiminden de söz edildi ya.. Hemen arkasından da bölgenin çocuklarına dönük Bakanlık yurdunun onarım gerekçeli kapandığı, aslında başka yurtlarda yer de bulunduğu ama çocukların ailelerinin onayı ile cemaat yurdunu seçtikleri.. açıklamaları peş peşe geldi ya..
Şimdi siz siz olun ve acemi tamirciler, yanan sıradan bir kablo gerekçeli çocuklarımızı yakıp kavuran koşullar ile Bakanlığa bağlı olması gereken normal bir resmi yurdun olması gereken koşullarını hele bir karşılaştırın.. Çok kolay, en kolay yolu sağ kurtulan çocuklarımızın kamuoyuna da açıklanacak kameralı ifadelerine başvurma yüreği, sorumlu İktidarları, siyasi- kamu görevlilerinde var mı? Bizden vazgeçtik Bakanlığın sözünü ettiği doğru dürüst bir Meclis araştırma komisyonunda ifadelerine başvurulamaz mı?
Hangi koşullarda nasıl bir kapalı cezaevinde tutulduklarını öğrenmek, ders çıkarma babında bu ülkenin tüm vatandaşlarının, öncelikle de ailelerinin hakları değil mi?
Çocuk hakları, vazgeçilemez insan hakları babından, binanın iç donanımını merak edenlerimiz çıkmaz mı? Yurdun içinde hangi koşullarda yaşıyorlardı? Zamanlarını nasıl değerlendirebiliyorlardı? Örneğin eğitimlerine, çocuk gibi yaşayabilmelerine yönelik hangi teknolojik araçları vardı? Bilgisayar, haberleşme, müzik dinleme, televizyon.. en sıradan kullanılabilir araç ve eşya donanımlarını, binanın yanmış haliyle bile olsa içini görebilir miyiz? Çocuklarımıza kapalı, kilitli tutuldukları kim bilir belki de cezaevleri koşullarını aratan koşullarda, zamanlarını nasıl geçirebildikleri, nasıl yaşatıldıkları sorularını sorabilir miyiz?
Bakanlığın telaşla bir yasa değişikliği ile zaten başından suç olan, Bakanlık dışındaki yurtları, cemaat evlerini en azından sorumluluk kapsamında Bakanlığa bağlama ile işin içinden çıkma şansı olabilir mi? Zaten geçerli hukuk düzeni, eğitim sistemimiz içinde Bakanlığın sorumluluğunu, 14 yıllık İktidar erkleri sürecinde sadece FETÖ’cülere değil, pek çok cemaate birden teslim etme suçlarından pişmanlık, çark ediş anlamına gelebilir mi? Ülkemiz ve dünya çapında FETÖ’cü eğitim kadrolaşmalarını, başka cemaatler de içinde, yandaş vakıflara teslim etme seferberliği ortada iken?..

Şükran Soner
CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder