(1)
Sevgili Uğur Mumcu’yu anarak, “Fikir sahibi olmak için önce bilgi sahibi olalım” diye “Referandumda ne olur” sorusuna yanıt ararken siyasal geçmişe bakalım.
Adalet ve Kalkınma Partisi 18.867.411 %40.87
Cumhuriyet Halk Partisi 11.518.139 %24.95
Milliyetçi Hareket Partisi 7.520.006 %16.29
Halkların Demokratik Partisi 6.058.489 %13.12
Saadet Partisi 949.178 %2.06
Bağımsızlar 488.226 %1.06
Toplam geçerli oy 46.163.243.
Katılım oranı %83.92
Bu sonuçlara göre, iktidardaki AKP’nin yaklaşık 19 milyon oyuna karşılık, muhalefetin oyları 26 milyon.
1 Kasım 2015 seçim sonuçları
Adalet ve Kalkınma Partisi 23.681.926 %49.50
Cumhuriyet Halk Partisi 12.111.812 %25.32
Milliyetçi Hareket Partisi 5.694.136 %11.90
Halkların Demokratik Partisi 5.148.085 %10.76
Toplam geçerli oy 47.840.231
Katılım oranı %85.23
İki seçim arasında:
Kullanılan oylarda 1.5 milyon kadar artış var.
Aradan geçen 4 ay sonunda, patlayan bombalar, yapılan katliamlar sonucu AKP’nin oyu 5 milyona yakın artıyor.
CHP yarım milyon kadar oy kazanıyor.
MHP 2 milyon kadar oy yitiriyor.
HDP 1 milyon kadar oy kaybediyor.
Bağımsızların ve SP’nin de toplam 1 milyon civarında oy yitirdiği anlaşılıyor.
AKP’nin oyları, muhalefetin toplam oylarını yarım milyondan biraz fazla geçiyor.
Peki, seçimlerden önce ne oldu?
7 Haziran’dan önce:
1) Erdoğan sahalara indi, neredeyse her gün bütün ekranlarda ve manşetlerde rejim değişikliği için 400 sandalyelik oy istedi.
2) HDP, sadece Kürt oylarına yönelmek yerine tüm Türkiye için demokratikleşme propagandası yaptı.
3) CHP Demokrasi ve kalkınma vurgusu yaptı.
4) MHP sert milliyetçi çizgisini sürdürdü.
Sonuç AKP’nin yüzde 40’a düşmesiydi.
Seçmen rejim değişikliğine HAYIR demişti.
1) Erdoğan sahalardan çekildi.
2) Rejim tartışması fazla yapılmadı.
3) HDP Türkiye’nin genelini kapsayan söylemini sürdüremedi.
4) Siyasal Parti kampanyaları ve toplantıları durduruldu.
5) Terör şiddetlendi. 5 Haziran 2015, Diyarbakır, 5 ölü, 400 yaralı. (Tam 7 Haziran seçimleri öncesi.)
20 Temmuz 2015, Suruç, 34 ölü, 104 yaralı.
2 Ağustos, 2015, Doğubayazıt, 3 ölü, 31 yaralı.
10 Ekim 2015, Ankara, 109 ölü, 500’den fazla yaralı.
Sonuç AKP oyları, 5 milyon arttı, kendi içinde yüzde 25 yükseldi.
Seçimlerde terör korkusu galip gelmiş, seçmen iktidara sığınmış ve ona yeniden yetki vermişti.
1) 15 Temmuz darbe kalkışması yaşandı, Meclis bile bombalandı.
2) İktidarın bu kalkışmayı hazırlayan altyapıyı engelleyemediği ortaya çıktı.
3) Olağanüstü Hal ilan edildi, ülke Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare edilmeye başlandı.
4) İnsanlar işlerinden atıldı, gazeteciler hapsedildi, holdinglerin yönetimlerine, insanların mallarına el kondu.
5) Ekonomi sıkıntıya girdi, Türk Lirası çok değer kaybetti.
6) Terör daha da şiddetlendi. İktidara terör korkusundan verilen oyların işe yaramadığı anlaşıldı.
15 Kasım 2015, Gaziantep, 1 ölü, 5 yaralı.
12 Ocak 2016, İstanbul, 11 ölü, 15 yaralı.
17 Şubat 2016, Ankara, 29 ölü, 61 yaralı. 13 Mart 2016, Ankara, 38 ölü, 120’den fazla yaralı.
19 Mart 2016, 5 ölü, 36 yaralı.
27 Nisan 2016, Bursa, 1 ölü, 13 yaralı.
1 Mayıs 2016, Gaziantep, 4 ölü, 23 yaralı.
2 Nisan 2016, Mardin, 1 ölü, 11 yaralı.
12 Mayıs 2016, Diyarbakır, 4 ölü, 23 yaralı.
12 Mayıs 2016, İstanbul, 9 yaralı.
7 Haziran 2016, İstanbul, 11 ölü, 36 yaralı. (Tam 7 Haziran seçimlerinin yıldönümü.)
8 Haziran 2016, Midyat, 4 ölü, 30’dan fazla yaralı.
28 Haziran, İstanbul, Havaalanı, 40 ölü, 100 küsur yaralı.
10 Aralık, İstanbul, Dolmabahçe, 44 ölü 155 yaralı.
31 Aralık, İstanbul, Reina, 39 ölü, 65 yaralı.
Şimdi iktidar, hiçbir sorunu çözemediği gibi sorunların ağırlığını da arttırdığı bu Tek Adam Rejimini meşrulaştırmak için, referandumla bir Anayasa değişikliği istiyor.
Çünkü, kendilerinin de açıkça belirttiği gibi, bu referandum, fiili durumun, yani Tek Adam Yönetiminin yasallaştırılmasından başka bir anlam taşımıyor!
Son 14 yıllık AKP/Erdoğan iktidarı bir yana, özellikle 1 Kasım seçimlerinden bu güne kadar Tek Adam Yönetimi altında ülkemin yaşadıklarından hiç memnun olmadığım için, bu durumu devam ettirecek uygulamaları yasallaştırmak isteyen referandumda “HAYIR” diyeceğim.
Halinden memnun olan varsa, “Evet” diyebilir!
(2)
Türkiye, Çok Partili Demokrasiye, bu rejimi destekleyecek olan sınıfsal yapı ve siyasal kültür olmadan, hazırlıksız geçti...
Sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gelişmemiş olan ülkemizde Demokrat Parti, DP, toprak ağalarının partisi olarak kuruldu ve Cumhuriyet’i kuran devrimcilerin yerine, sözde “Demokrasi” adına iktidara geldi.
Toprak ağalarının partisi olan DP’nin liderleri Çok Partili Demokrasiyi, Çoğunluk Diktatörlüğü haline dönüştürdüler...
Sonuçta onlar canlarını yitirdiler ama Türkiye de, çok ama çok ağır bedeller ödedi:
Menderes ve arkadaşlarının asılmış olmaları, siyasette bugün bile bir kara leke, süregelen bir kan davası olarak etkisini sürdürmekte.
Üstelik 27 Mayıs’tan sonra, Çoğunluk Diktatörlüğünü engellemek için 1961 Anayasası’nın getirdiği güvenceler de, yine askerlerin 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ve sağ iktidarlar tarafından iyice sulandırıldı, işlevsiz hale getirildi, demokratik gelişmelerin, sol birikimlerin önü kesildi ve bugünlere gelindi!
İsmet Paşa döneminde ise, (yanlış olarak) “Çağdaşlaşma dönüşümü tamamlandı, Demokrasi zamanı geldi” denilerek Çok Partili Düzen’e geçildi.
Demokrasi adına iktidara gelen toprak ağalarının partisi DP’nin, bu dönemde, Tek Parti Dönemi’ne özenerek, temel hak ve özgürlükleri askıya alması, Türkiye’nin demokratik atılımını katleden çok büyük bir yanlıştı!
Korkuyorum, aynı yanlış, 60-70 yıl sonra bugün, yeniden yapılacak!
“Devlet benim, ya bana oy verirsin ya da ekonomik ve siyasal kaosa kurban gidersin” mesajı, (başka faktörlerle birlikte) 7 Haziran’dan sonra etkili oldu.
1 Kasım seçimlerinde AKP’yi, tek başına iktidar koltuğuna taşıdı.
Bu soruya “evet” yanıtı vermek pek olanaklı değil; çünkü 1 Kasım seçimlerinden sonra, vaat edildiği gibi terörü önleyemediler, ayrıca, MHP ve HDP açısından da pek çok yeni durum ortaya çıktı.
Üstelik üstü örtülemeyen başka bir gerçek daha var:
Yeni Anayasa ile kurulacak Tek Adam Rejimi, AKP/Erdoğan iktidarına, bugüne kadar kullanamadıkları hiçbir yeni olanak getirmeyecek ki:
Kendileri de söylüyorlar; Referandum, sadece bugünkü fiili durumu meşrulaştıracak o kadar!
Dolayısıyla Referandum sonucunda, AKP/Erdoğan iktidarı açısından topluma umut verecek yeni bir durum ortada yok!
Tek Adam Rejimi gelirse, terörün biteceği iddiası ise, mevcut durumdaki fiili Tek Adam Yönetiminin terör konusundaki başarısızlığıyla zaten yalanlanmış bir söylem.
O nedenle ben referandumda HAYIR diyeceğim.
Emre Kongar / CUMHURİYET
Sevgili Uğur Mumcu’yu anarak, “Fikir sahibi olmak için önce bilgi sahibi olalım” diye “Referandumda ne olur” sorusuna yanıt ararken siyasal geçmişe bakalım.
***
7 Haziran 2015 seçim sonuçları Adalet ve Kalkınma Partisi 18.867.411 %40.87
Cumhuriyet Halk Partisi 11.518.139 %24.95
Milliyetçi Hareket Partisi 7.520.006 %16.29
Halkların Demokratik Partisi 6.058.489 %13.12
Saadet Partisi 949.178 %2.06
Bağımsızlar 488.226 %1.06
Toplam geçerli oy 46.163.243.
Katılım oranı %83.92
Bu sonuçlara göre, iktidardaki AKP’nin yaklaşık 19 milyon oyuna karşılık, muhalefetin oyları 26 milyon.
1 Kasım 2015 seçim sonuçları
Adalet ve Kalkınma Partisi 23.681.926 %49.50
Cumhuriyet Halk Partisi 12.111.812 %25.32
Milliyetçi Hareket Partisi 5.694.136 %11.90
Halkların Demokratik Partisi 5.148.085 %10.76
Toplam geçerli oy 47.840.231
Katılım oranı %85.23
İki seçim arasında:
Kullanılan oylarda 1.5 milyon kadar artış var.
Aradan geçen 4 ay sonunda, patlayan bombalar, yapılan katliamlar sonucu AKP’nin oyu 5 milyona yakın artıyor.
CHP yarım milyon kadar oy kazanıyor.
MHP 2 milyon kadar oy yitiriyor.
HDP 1 milyon kadar oy kaybediyor.
Bağımsızların ve SP’nin de toplam 1 milyon civarında oy yitirdiği anlaşılıyor.
AKP’nin oyları, muhalefetin toplam oylarını yarım milyondan biraz fazla geçiyor.
Peki, seçimlerden önce ne oldu?
7 Haziran’dan önce:
1) Erdoğan sahalara indi, neredeyse her gün bütün ekranlarda ve manşetlerde rejim değişikliği için 400 sandalyelik oy istedi.
2) HDP, sadece Kürt oylarına yönelmek yerine tüm Türkiye için demokratikleşme propagandası yaptı.
3) CHP Demokrasi ve kalkınma vurgusu yaptı.
4) MHP sert milliyetçi çizgisini sürdürdü.
Sonuç AKP’nin yüzde 40’a düşmesiydi.
Seçmen rejim değişikliğine HAYIR demişti.
***
7 Haziran’dan sonra, 1 Kasım’dan önce ne oldu? 1) Erdoğan sahalardan çekildi.
2) Rejim tartışması fazla yapılmadı.
3) HDP Türkiye’nin genelini kapsayan söylemini sürdüremedi.
4) Siyasal Parti kampanyaları ve toplantıları durduruldu.
5) Terör şiddetlendi. 5 Haziran 2015, Diyarbakır, 5 ölü, 400 yaralı. (Tam 7 Haziran seçimleri öncesi.)
20 Temmuz 2015, Suruç, 34 ölü, 104 yaralı.
2 Ağustos, 2015, Doğubayazıt, 3 ölü, 31 yaralı.
10 Ekim 2015, Ankara, 109 ölü, 500’den fazla yaralı.
Sonuç AKP oyları, 5 milyon arttı, kendi içinde yüzde 25 yükseldi.
Seçimlerde terör korkusu galip gelmiş, seçmen iktidara sığınmış ve ona yeniden yetki vermişti.
***
1 Kasım’dan bu yana neler oldu? 1) 15 Temmuz darbe kalkışması yaşandı, Meclis bile bombalandı.
2) İktidarın bu kalkışmayı hazırlayan altyapıyı engelleyemediği ortaya çıktı.
3) Olağanüstü Hal ilan edildi, ülke Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare edilmeye başlandı.
4) İnsanlar işlerinden atıldı, gazeteciler hapsedildi, holdinglerin yönetimlerine, insanların mallarına el kondu.
5) Ekonomi sıkıntıya girdi, Türk Lirası çok değer kaybetti.
6) Terör daha da şiddetlendi. İktidara terör korkusundan verilen oyların işe yaramadığı anlaşıldı.
15 Kasım 2015, Gaziantep, 1 ölü, 5 yaralı.
12 Ocak 2016, İstanbul, 11 ölü, 15 yaralı.
17 Şubat 2016, Ankara, 29 ölü, 61 yaralı. 13 Mart 2016, Ankara, 38 ölü, 120’den fazla yaralı.
19 Mart 2016, 5 ölü, 36 yaralı.
27 Nisan 2016, Bursa, 1 ölü, 13 yaralı.
1 Mayıs 2016, Gaziantep, 4 ölü, 23 yaralı.
2 Nisan 2016, Mardin, 1 ölü, 11 yaralı.
12 Mayıs 2016, Diyarbakır, 4 ölü, 23 yaralı.
12 Mayıs 2016, İstanbul, 9 yaralı.
7 Haziran 2016, İstanbul, 11 ölü, 36 yaralı. (Tam 7 Haziran seçimlerinin yıldönümü.)
8 Haziran 2016, Midyat, 4 ölü, 30’dan fazla yaralı.
28 Haziran, İstanbul, Havaalanı, 40 ölü, 100 küsur yaralı.
10 Aralık, İstanbul, Dolmabahçe, 44 ölü 155 yaralı.
31 Aralık, İstanbul, Reina, 39 ölü, 65 yaralı.
***
Bütün bunlar, 7 Haziran seçimlerinde azınlığa
düşen ve sonuçları kabul etmeyen iktidarın 5 ay sonra, tek başına, tam
yetkiyle iktidara geldiği dönemin sonuçları olarak ortaya çıktı. Şimdi iktidar, hiçbir sorunu çözemediği gibi sorunların ağırlığını da arttırdığı bu Tek Adam Rejimini meşrulaştırmak için, referandumla bir Anayasa değişikliği istiyor.
Çünkü, kendilerinin de açıkça belirttiği gibi, bu referandum, fiili durumun, yani Tek Adam Yönetiminin yasallaştırılmasından başka bir anlam taşımıyor!
Son 14 yıllık AKP/Erdoğan iktidarı bir yana, özellikle 1 Kasım seçimlerinden bu güne kadar Tek Adam Yönetimi altında ülkemin yaşadıklarından hiç memnun olmadığım için, bu durumu devam ettirecek uygulamaları yasallaştırmak isteyen referandumda “HAYIR” diyeceğim.
Halinden memnun olan varsa, “Evet” diyebilir!
(2)
Türkiye, Çok Partili Demokrasiye, bu rejimi destekleyecek olan sınıfsal yapı ve siyasal kültür olmadan, hazırlıksız geçti...
Sermaye sınıfı ve işçi sınıfı gelişmemiş olan ülkemizde Demokrat Parti, DP, toprak ağalarının partisi olarak kuruldu ve Cumhuriyet’i kuran devrimcilerin yerine, sözde “Demokrasi” adına iktidara geldi.
Toprak ağalarının partisi olan DP’nin liderleri Çok Partili Demokrasiyi, Çoğunluk Diktatörlüğü haline dönüştürdüler...
Sonuçta onlar canlarını yitirdiler ama Türkiye de, çok ama çok ağır bedeller ödedi:
Menderes ve arkadaşlarının asılmış olmaları, siyasette bugün bile bir kara leke, süregelen bir kan davası olarak etkisini sürdürmekte.
Üstelik 27 Mayıs’tan sonra, Çoğunluk Diktatörlüğünü engellemek için 1961 Anayasası’nın getirdiği güvenceler de, yine askerlerin 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ve sağ iktidarlar tarafından iyice sulandırıldı, işlevsiz hale getirildi, demokratik gelişmelerin, sol birikimlerin önü kesildi ve bugünlere gelindi!
***
Atatürk ve arkadaşları, toprak
ağalarının ve din adamlarının egemenliğindeki feodal bir din/Tarım
toplumunda, çağdaş ilkeleri yerleştirmek, toplumu dönüştürmek için,
tepeden inme devrimler yapmak zorundaydılar. İsmet Paşa döneminde ise, (yanlış olarak) “Çağdaşlaşma dönüşümü tamamlandı, Demokrasi zamanı geldi” denilerek Çok Partili Düzen’e geçildi.
Demokrasi adına iktidara gelen toprak ağalarının partisi DP’nin, bu dönemde, Tek Parti Dönemi’ne özenerek, temel hak ve özgürlükleri askıya alması, Türkiye’nin demokratik atılımını katleden çok büyük bir yanlıştı!
Korkuyorum, aynı yanlış, 60-70 yıl sonra bugün, yeniden yapılacak!
***
AKP’nin kaybettiği 7 Haziran seçimlerinden sonra, terör bahane edilerek, devlet baskısı yeniden pazarlanmaya başlandı: “Devlet benim, ya bana oy verirsin ya da ekonomik ve siyasal kaosa kurban gidersin” mesajı, (başka faktörlerle birlikte) 7 Haziran’dan sonra etkili oldu.
1 Kasım seçimlerinde AKP’yi, tek başına iktidar koltuğuna taşıdı.
***
Aynı strateji, “Ya Tek Adam Rejimi ya da terör ve kaos” tehdidiyle şimdi Referandumda da başarılı olabilir mi? Bu soruya “evet” yanıtı vermek pek olanaklı değil; çünkü 1 Kasım seçimlerinden sonra, vaat edildiği gibi terörü önleyemediler, ayrıca, MHP ve HDP açısından da pek çok yeni durum ortaya çıktı.
Üstelik üstü örtülemeyen başka bir gerçek daha var:
Yeni Anayasa ile kurulacak Tek Adam Rejimi, AKP/Erdoğan iktidarına, bugüne kadar kullanamadıkları hiçbir yeni olanak getirmeyecek ki:
Kendileri de söylüyorlar; Referandum, sadece bugünkü fiili durumu meşrulaştıracak o kadar!
Dolayısıyla Referandum sonucunda, AKP/Erdoğan iktidarı açısından topluma umut verecek yeni bir durum ortada yok!
Tek Adam Rejimi gelirse, terörün biteceği iddiası ise, mevcut durumdaki fiili Tek Adam Yönetiminin terör konusundaki başarısızlığıyla zaten yalanlanmış bir söylem.
O nedenle ben referandumda HAYIR diyeceğim.
Emre Kongar / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder