Radikal İslam denetlenemez, evcilleştirilemez bir
harekettir ve önünde sonunda sadece destekçilerini değil kendine göz
yumanları bile vurur. Bu yalın gerçek apaçık ortada olmasına rağmen
nedense ısrarla bunu inkâr etmeye çalışan siyasi kararlar alınmakta.
Sovyetler Birliği, Afganistan’ı işgal ettiğinde ABD’nin canla başla desteklediği mücahitlerden El Kaide doğdu. Yaratılan ortam sonunda Taliban iktidarı ele geçirdi. Hem mücahitlere hem de Taliban’a arka çıkan Pakistan başına iş gelmeyeceğini zannetti. Bugün vaziyeti ortada.
Benzer şekilde, yükselen sola karşı İslamcı hareketleri destekleyip göz yuman 12 Eylül cuntacıları sözüm ona savundukları Atatürk Cumhuriyeti’nin yıkılmasına yol açtı.
El Kaide, Taliban ve en nihayetinde onların uzantısı IŞİD’i çıkaran Afganistan cehennemi memleketimizin İslamcıları tarafından senelerce örnek alındı. Sayın Erdoğan’ın Gülbeddin Hikmetyar’la fotoğrafı bu örnek almanın sembolleşmiş hatırasıdır. Hikmetyar’ın 2003’ten bu yana El Kaide desteği sebebiyle terör listelerinde olduğunu da not düşelim.
Suriye savaşı belki Afganistan’dan da beter bir küresel mücahit hareketine tanık oldu. Batı’nın peşi sıra özellikle Davutoğlu Ahmet Paşa komutasında bu hareketin en büyük dayanaklarından olduk.
Senelerce Türkiye’nin bir mücahit otoyoluna döndüğünü, sınırların bulanıklaştığını, “ılımlı” denenlerin önünde sonunda Selefi akımların içinde eriyeceğini yazıp çizdik.
Kendini reel politik uzmanı zanneden “stratejistler” ile ilk gençliklerinin Afganistan hülyalarında coşmuş iktidar mensuplarına elbette etki etmedi. Ham bir hayalin peşinden memleketi ateşe attılar. Kendilerini uyaranları önce aşağıladılar, sonra hain ilan edip hapislere doldurdular.
Vardığımız yer belli. Selefilik sadece Suriye ya da Irak’ta izole edilebilen bir akım değil. Memleketimizde taraftarları giderek artmaktadır. Ancak iktidar Suriye siyaseti ile bu gidişatı kolaylaştırmakla kalmamış bugün dahi meseleye aymış değildir.
Fazla izaha gerek yok. Basit bir örnek var. Laiklik kardeşliktir diyen ve IŞİD’e karşı açıklama yapan iki genç bugün tutuklu. Bu ise Hürriyet gazetesinden dünkü bir haber: “Abdulsamet Ç. 2014 yılında yasadışı yollardan Suriye’ye geçerek terör örgütü DEAŞ’a katıldı. Ç., Suriye ve Irak’ta örgüt bünyesinde faaliyet gösterdi. DEAŞ adına 1.5 yıl kadar faaliyet gösteren Ç., pişman olduğunu söyleyerek, Türkiye’ye döndü. Mahkeme, Ç.’yi 1 yıl denetime tabi tutarak serbest bıraktı. Ancak Ç., İstanbul Ümraniye’de örgüte yönelik başka bir operasyonda bir kez daha yakalandı. Hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açılan Ç., geçtiğimiz 2 Eylül günü tutuklandı. Ç. ile birlikte 5 kişinin yargılandığı davaya bakan mahkeme, ‘Sabit ikametgâh sahibi’ olduğu gerekçesi ile Ç.’yi tahliye etti.”
Şunu bilelim. Özellikle bugünlerde. Laikliğe kim hangi yolla karşı çıkıyor, laikliği savunanları baskı altına almaya gayret ediyorsa IŞİD ve benzerlerine hizmet etmektedir. Kimin dinci söylemi giderek radikalleşiyorsa o da pek yakında kendini IŞİD ve benzeri bir Selefi yapının içinde bulacaktır. Bu bir kar topudur ve çığ olmak üzeredir.
Daha önce de söylendi ama tekrar etmek gerek. Laiklik bir milli güvenlik meselesi, devletin bekası sorunudur.
Özgür Mumcu
CUMHURİYET
Sovyetler Birliği, Afganistan’ı işgal ettiğinde ABD’nin canla başla desteklediği mücahitlerden El Kaide doğdu. Yaratılan ortam sonunda Taliban iktidarı ele geçirdi. Hem mücahitlere hem de Taliban’a arka çıkan Pakistan başına iş gelmeyeceğini zannetti. Bugün vaziyeti ortada.
Benzer şekilde, yükselen sola karşı İslamcı hareketleri destekleyip göz yuman 12 Eylül cuntacıları sözüm ona savundukları Atatürk Cumhuriyeti’nin yıkılmasına yol açtı.
El Kaide, Taliban ve en nihayetinde onların uzantısı IŞİD’i çıkaran Afganistan cehennemi memleketimizin İslamcıları tarafından senelerce örnek alındı. Sayın Erdoğan’ın Gülbeddin Hikmetyar’la fotoğrafı bu örnek almanın sembolleşmiş hatırasıdır. Hikmetyar’ın 2003’ten bu yana El Kaide desteği sebebiyle terör listelerinde olduğunu da not düşelim.
Suriye savaşı belki Afganistan’dan da beter bir küresel mücahit hareketine tanık oldu. Batı’nın peşi sıra özellikle Davutoğlu Ahmet Paşa komutasında bu hareketin en büyük dayanaklarından olduk.
Senelerce Türkiye’nin bir mücahit otoyoluna döndüğünü, sınırların bulanıklaştığını, “ılımlı” denenlerin önünde sonunda Selefi akımların içinde eriyeceğini yazıp çizdik.
Kendini reel politik uzmanı zanneden “stratejistler” ile ilk gençliklerinin Afganistan hülyalarında coşmuş iktidar mensuplarına elbette etki etmedi. Ham bir hayalin peşinden memleketi ateşe attılar. Kendilerini uyaranları önce aşağıladılar, sonra hain ilan edip hapislere doldurdular.
Vardığımız yer belli. Selefilik sadece Suriye ya da Irak’ta izole edilebilen bir akım değil. Memleketimizde taraftarları giderek artmaktadır. Ancak iktidar Suriye siyaseti ile bu gidişatı kolaylaştırmakla kalmamış bugün dahi meseleye aymış değildir.
Fazla izaha gerek yok. Basit bir örnek var. Laiklik kardeşliktir diyen ve IŞİD’e karşı açıklama yapan iki genç bugün tutuklu. Bu ise Hürriyet gazetesinden dünkü bir haber: “Abdulsamet Ç. 2014 yılında yasadışı yollardan Suriye’ye geçerek terör örgütü DEAŞ’a katıldı. Ç., Suriye ve Irak’ta örgüt bünyesinde faaliyet gösterdi. DEAŞ adına 1.5 yıl kadar faaliyet gösteren Ç., pişman olduğunu söyleyerek, Türkiye’ye döndü. Mahkeme, Ç.’yi 1 yıl denetime tabi tutarak serbest bıraktı. Ancak Ç., İstanbul Ümraniye’de örgüte yönelik başka bir operasyonda bir kez daha yakalandı. Hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açılan Ç., geçtiğimiz 2 Eylül günü tutuklandı. Ç. ile birlikte 5 kişinin yargılandığı davaya bakan mahkeme, ‘Sabit ikametgâh sahibi’ olduğu gerekçesi ile Ç.’yi tahliye etti.”
Şunu bilelim. Özellikle bugünlerde. Laikliğe kim hangi yolla karşı çıkıyor, laikliği savunanları baskı altına almaya gayret ediyorsa IŞİD ve benzerlerine hizmet etmektedir. Kimin dinci söylemi giderek radikalleşiyorsa o da pek yakında kendini IŞİD ve benzeri bir Selefi yapının içinde bulacaktır. Bu bir kar topudur ve çığ olmak üzeredir.
Daha önce de söylendi ama tekrar etmek gerek. Laiklik bir milli güvenlik meselesi, devletin bekası sorunudur.
Özgür Mumcu
CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder