Başkanlık sistemini getirmeye yönelik anayasa değişikliği tasarısı, “Hakimiyet milletindir” afişlerinin içeriğinin sınandığı bir sürece dönüşürken sorular da peş peşe geliyor. Örneğin egemenliğin millette olduğuna inananlar, tüm yetkinin bir kişide toplanmasını isterler ve böylesine bir tasarıyı gündeme getirirler mi?
Anımsarsınız, 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması için oturumun 367 milletvekili ile başlaması gerekiyordu. Muhalefet oturuma katılmayınca seçim imkansızdı ve AKP, A. Gül yerine, onun kadar partizan olmayan bir başka aday çıkaracaktı. Bahçeli ve MHP’si oturuma katılarak Gül’ün seçilmesine yardım etmişti. Seçim sonrasında, 40 yıllık MHP’li bir arkadaşıma, “Nedir bu Bahçelinin yaptığı” diye yakındığımda, “Biz Bahçeliyi İstanbul’dan oylamaya katılmayacak diye uğurladık, o Ankara’ya varınca oylamaya katıldı, nasıl oldu biz de anlayamadık” demişti. O Bahçeli, bırakın milletin egemenliğine, kendi parti üyelerinin egemenliğine saygı duyar mı?
Bahçeli pek çok kez, “Başkanlık, federasyon demektir. Bu da Türkiye’yi bölünmeye götürecektir” ve “…başkanlık sistemi demokrasinin idam fermanıdır. Tek adam diktatörlüğünün beraatidir. Hırsızlık ve yolsuzluk ruhsatıdır” gibi söylemlerle başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkmıştı. Hatta Mayıs 2016’da da, “Türkiye Cumhuriyeti Türk milletinin eseridir. Milletin ise Başkanlık sistemi gelsin’ dediğine hiç kimse şahitlik etmemiştir. Başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı konusunda vereceğimiz destek, sunacağımız herhangi bir katkı zamanın ve şartların ruhuna uygun olacak şekilde yoktur” demişti. Şimdi başkanlık sistemine kayıtsız şartsız teslim olduğu anlaşılan Bahçeli, bu dönüşümü milletin hakimiyetine saygı duyduğu için mi yapmıştır?
Numan Kurtulmuş, iktidara laf atıp “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğiz, Firavunlaşmayacağız” diyerek HAS başkanlığına gelmişti. “Sayın Başbakan diyor ki 2 partili bir sistem istiyorum. Baş üstüne, 2 parti fazla olur isterseniz öbür partileri kapatalım sadece siz kalın tek başınıza demokrasi ortaya koyun,” “AKP korku siyaseti yapıyor” ve “Başbakanın kalbi Ali, dili ise Muaviye diyor” gibilerinden iktidar aleyhine çok şeyler söylemişti. Aynı biçimde Demokrat Parti başkanı Süleyman Soylu da, iktidara, “Paçalarından yolsuzluk akıyor. Türkiye'de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır” ve “… boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü” ve benzeri çok şeyler söylemişti. Daha sonra AKP’ye geçip bakan olan Kurtulmuş ve Soylu, egemenliğin millette olduğuna inanırlar mı?
Bylock kullananlar, egemenliğin millette olduğuna mı, Fetoda olduğuna mı inanırlar? AKP milletvekilleri içinde Bylock kullananlar varsa, bu kesim başkanlık oylamasında, “Evet dersem Fetöcülükten yırtarım” mı der, yoksa “Evet de desem bu işten yakamı sıyıramam” mı der? Bu kişiler, egemenlik milletindir, millette kalmalıdır, tek adama verilmemelidir anlayışına göre mi, yoksa kendilerini kurtarma arayışıyla mı oy kullanırlar?
Bir kişinin işaretiyle milletvekili olmuş kişiler, kendilerine oy vermiş kişilerin (milletin) eğilimine göre mi, yoksa kendilerinin milletvekili olmasını sağlayan kişinin isteğine göre mi oy verirler?
“Erdoğan’a itaat etmek farzdır” gibilerinden açıklama yapanlar ve partinin liderine “Reis” diyenler, egemenliğin millette olduğuna inanırlar mı?
Bakan Mehmet Şimşek, “Kadınlar iş aradığından işsizlik yüksektir.” Bakan Veysel Eroğlu, iş arayan kadına, “Evdeki işler yetmiyor mu?” Meclisteki İnsan Hakları Komisyonu başkanlığını yapan bir AKP milletvekili, “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur.” Bu sözleri söyleyenler ve bu sözlere karşı çıkmayanlar, kısaca kadını insan yerine koymayanlar, egemenliğin millette olduğuna inanırlar mı?
Padişah Abdülmacit hakkında sempozyum düzenleyen ve padişah II. Abdülhamit’in 174’üncü doğum gününü bir programla kutlayan meclis, kendi egemenliğinin ayrımında mıdır, egemenliğin halkta olduğunu benimser mi?
Tutkularının esiri olanlar, egemenliklerine sahip çıkıp özgürce oy kullanabilirler mi?
Başkanlık oylamasının bu milletvekilleriyle yapılması bir talihsizlik olsa da, mecliste tutkularının esiri olmayanlar da var tabii. Bu nedenle meclisin vereceği sınav önemli: Padişahlığı kaldırıp halk egemenliğini tescilleyen meclis, kendi varlığını inkar edip egemenliği bir tek kişiye verecek mi? Meclis sınıfta kalırsa, bu kez seçmen sınavdan geçecek: Seçmen bu oyunu yutacak mı, egemenliğine mi sahip çıkacak?
Rıfat Okçabol / SOL
okcabolr@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder