1 Mart 2003’te eğer, ağır aksak da olsa işleyen demokrasi olmasa, 18 maddelik yeni öneri yürürlükte bulunsa ne olurdu:
- 1 Mart 2003 tezkeresi derhal yürürlüğe konur,
- Türkiye, Suriye bataklığından çok daha büyük Irak bataklığının içine, hiç çıkamayacak bir biçimde gömülür,
- Türkiye’nin bütünlüğü kaybolur ve BOP kısa yoldan, ülkeyi parçalayacak biçimde uygulamaya girer,
- Türkiye ve İran askeri olarak da kapışmaktan kendilerini kurtaramazdı.
Bugün Suriye’de BOP uğruna Ankara son 6 yıldır Şam ile karşı karşıya getirildi: Türkiye içeride ve dışarıda IŞİD kıskacı içine sokuldu: Washington ve Moskova arasında Şam, Tahran, PYD ve IŞİD üzerinden yönlendirilen bir konuma sokuldu. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi ile askeri olarak zaafa uğratıldı. 3 milyon göçmen bir ur gibi sırtımıza bindirildi. Biz Suriye’ye değil, Suriye bize girmiş oldu.
1 Mart 2003’te TBMM’nin AKP’li bazı üyelerinin de katılımı ile bir felaketten dönülmüştü. TBMM, 1 Mart tezkeresini reddettiği için, TSK ile birlikte BOP projesindeki engellerden biri olarak görüldü.
C. Rice 14 yıl önce zaten, Ortadoğu’da 23 ülkenin rejimlerinin ve sınırlarının değiştirilmesi gerektiğini söylerken bunu kastediyordu.
Yeni tek adam formülü eğer geçerse, son halka tamamlanmış olur.
Önce Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını FETÖ ile başlattılar. Sonra sıra 15 Temmuz’a geldi. Bütün kumpaslar rejimlerin ve sınırların BOP doğrultusunda değiştirilmesine yöneliktir. TSK ve TBMM’yi bunun için hedef almışlardı.
TBMM’yi bunun için bombaladılar, TSK’yi FETÖ ile zaafa uğratmaya bunun için giriştiler.
AKP milletvekillerinin, teşkilatlarının ve tabanının bu gerçekleri göz önüne alarak değerlendirme yapmaları gerekir. Son 15 yıldır yaşanan iç, dış ve bölgesel gelişmeleri üst üste koyarak değerlendirmek zorundayız.
Mesele AKP veya Recep Tayyip Erdoğan meselesi değildir; mesele BOP’un ucuna bir fitil gibi yerleştirilen Türkiye meselesidir.
Önce Türkiye
Bizim “Önce Türkiye”miz, Trump’ın “Önce Amerika”sından çok farklı; bizimki bir bütün olarak ayakta kalma, Cumhuriyetimizi ve bağımsızlığımızı koruma meselesidir.
Bu coğrafyanın bataklıklarına gömülmekten kurtulma sorunudur.
Türkiye yoksa, AKP, CHP, MHP ve HDP kalır mı? Başındaki siyasiler de torunlar da ileride Abdülhamit’in torunları durumuna düşerler, artık bu gerçeği görelim.
Suriye’de yaşadıklarımız bize hâlâ göstermedi mi?
- Şam’la güllük gülistanlık dostluk yaşanırken birdenbire düşman yapıldık, “aldatıldık”, tuzağa düşürüldük; sonuçta Kürt kantonu Suriye’de Batı desteği ile kuruldu.
- Ekonomimiz, askeri güvenliğimiz berbat oldu.
- İlkel mezhep savaşlarının bataklığına çekildik, dinci örgütlenmeler siyasete egemen oldu.
- Müslüman Kardeşler, El Nusra ve IŞİD ile aynı havuzun içine sürüklendik.
- 3 milyon göçmen bir kambur gibi sırtımıza yüklendi. İşsizimize ayıracağımız desteği onlara verir hale geldik. Türkiye fakirleşti.
16 Nisan’da yalnız AKP dışındakilerin değil, AKP içindekilerin de bütün bu gerçekleri göz önünde tutmaları gerekir. Özellikle de 1 Mart tezkeresini hatırlayarak.
1 Mart 2003’te Türkiye’yi TBMM kurtarmıştı, ona dört elle sarılmamız gerekir; çünkü ülkemiz Lozan’dan Sevr’e götürülmek isteniyor. Siyasiler yine “kandırıldık” demesinler, çünkü ilerde kimse kalmayabilir, kandırılanlar da dahil...
AKP teşkilatı ve tabanı acaba bu gerçeği görebilecek mi?
Defteri kapanmış “tek adam rejimini” esrarengiz bir biçimde Bahçeli tek başına mı gündeme getirdi? Aynı vukuatı Bahçeli, Ecevit koalisyonunu 2002’de dağıtırken de görmedik mi? Ne tesadüf, o zaman da MHP’yi bitirmişti...
Hem de “tek başına”! Her iki sonuç da BOP’a yaramıyor mu?
Erol Manisalı / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder