Üç gündür Hürriyet’in haberi üzerinden bir darbe tatavası sürüyor. Koca koca bakanlar ciddi ciddi demeçler veriyorlar... İktidarbaşının medya adamları derhal tetiklerini çekiyor, mermileri sallıyorlar, tak tak tak... Derkeeen soruşturma açılıyor. Bir yazar kılıklı da orduda darbecilerin hareketlendiğini yazıyor!
Hürriyet’in haberini okuduğumda, öncelikle bir gazetecilik olayı ile karşılaştım. Genelkurmay Başkanı’na ve ordu yönetimine yönelik muhalefet saflarında dile gelen bazı eleştirilere karşı görüşleri sorulmuştu. Onlar da yanıtlamıştı.
Yazıda ne iktidara karşı bir eleştiri vardı ne başka bir şey. Yanıtlar da çok sıradandı. Türbanlı subay konusunun da kendilerine sorulmadığı dile getirilmişti. Bir olgu olarak... Yanıttan, bu konunun pek de umurlarında olmadığı anlaşılıyordu.
Üstelik Hande Fırat gibi, iktidarın tercih edeceği bir isim konuyu haberleştirmişti.
“Karargâh rahatsız” başlığı ise muhalefete yönelikti.
Komplo amaçlı yapmamıştır
Hürriyet bu haberi neden yaptı üstüne yorum üzerine yorum. Kimisi, evetleri hareketlendirmek için... Kimisi orduyu kışkırtmak için... Kimisi Saray’ın oyunu... İktidar medyasında, danışmanlarda akla ziyan çeşitlemeler gırla. Ordu, Savunma Bakanlığı’nın kararlarını sorguluyormuş. Savcılık “Karargâh rahatsız” başlıklı haber içeriğinde “bahsedilen karargâhın hükümetin icraatlarını önlemeye yönelik bir cunta yapılanması olabileceği izlenimi” edinmiş...
Sedat Ergin gazetecidir. Zerre kadar “komplo amaçlı” bir haber yaptırdığını düşünmem. Gazeteci olduğu için atak davrandı, olanaklarını harekete geçirdi ve gerçekten de çok konuşulan bir habere yer verdi gazetesinde. Haberin ve yanıtların oldukça “sıradanlığına” karşı! Karargâh rahatsız başlığı yandaşlarda başka şeyler çağrıştırdı. “Karargâh muhalefetten rahatsız” denseydi, bir itiraz gelmezdi...
Haber yapma kardeşim
Konu üzerine bunca tantana, haber yapma kardeşim, mantığının nasıl iktidar saflarında kök saldığının kanıtı. Özellikle de söz konusu Hürriyet olduğunda! Hürriyet zaten iktidar ve hempaları tarafından hırpalandıkça kendisine çekidüzen vermek zorunda kalıyor. Mesela CHP’nin ekonominin giderek kötüleştiğine ilişkin gerçekçi bültenlerine yer vermiyor. Başarı öykülerinde saplanıp kalıyor.
Kimine göre tetikçiler silahlarını ateşledikçe Hürriyet kurbanlar veriyor. Son örnekleri Deniz Zeyrek ve Tolga Tanış. Baş tetikçi hiç durmayacaktır. Yalan yanlış her olayı bahane olarak kullanacaktır çünkü bu görevi üstlenmiştir.
İktidarın en çok istemediği şey, habercilik yapmaktır. Havuzlayabildiklerinin dışında kalan ve milletin vicdanına yerleşmiş medyayı, sürekli hırpalayarak, nesnel ekonomik ve siyasal haber üretmede ve toplumu doğru bilgilendirmede engelleyici, korkutucu, tehdit edici davranmaktadır.
Sosyal medyada dolaşımda olan ve dayatılan başka bir tezgâh, kökten gazeteci Sedat Ergin’in yerine AKP’ciliğini resmileştirmiş bir başka gazeteciyi getirmektir.
Cumhuriyet hâlâ neden içeride?
Cumhuriyet’in 11 yazarı, karikatürcüsü, yöneticisi içeridedir. Önceki gün 4 ayı doldurdu arkadaşlarımız, sorgusuz sualsiz. Hazırlayabilecekleri eli yüzü düzgün bir iddianameleri olmadığı için, içeride tutuyorlar. Nereye kadar? Bu keyfiliğin hesabını, hem emir verenler hem uygulayanlar asla vermeyeceklerini düşünüyorlar. Belki de haklılar.
Ama insanda vicdan, utanma, hukuk, yasa, anayasa gibi normların kırıntısı da mı kalmadı? Demek kalmamış! İşte bir dikta hevesinin ülkeyi getirdiği durum üzerinde gözlem yapmanın en iyi olay inceleme konusudur Cumhuriyet, yabancıların deyimi ile bir Case Study! Toplu resimlerine bakıyorum, hepsine gönülden sevgilerimi iletiyorum.
Cumhuriyet’i, AKP her zaman düşman bellemiştir. AKP’yi kuranların geçmişi Cumhuriyet ile, Türkiye Cumhuriyeti ile her zaman çatışma halindedir. Bu inkârcılar iktidara gelince Cumhuriyeti reklam arası ilan ettiler! Şimdi de diktacı bir anayasa ile bu süreci kesin noktalama peşindeler!
Cumhuriyet’in gazetecilerinin içeride tutulmasının ardında şüphesiz ki bir intikam vardır. Aslında istemedikleri Cumhuriyet’in ta kendisidir. Tehlikenin farkında mısınız diye 2007’de bayrak açan bir Cumhuriyet... İntikam, Cemaat adındaki çetenin Ergenekon davasına gazeteyi dahil etmeleri ile başladı. İlhan Selçuk, Cemaatin yargısal cinayetidir.
O zamanlar korkup sinenler, Cemaat yargısının peşine takılanlar, ooohh ne güzel ordunun defterini dürüyor diye tüm sürecin ardına takılan entel mentel takımı, bugün bütün bu sürecin ardında bir kısmının methiye düzdükleri iktidarın olduğunu görüyorlar da, çok geç bir durum. AKP, bugüne kadar tüm ortaklıklarını kullandıktan sonra attı, kimisini de içeriye tabii.
ORHAN BURSALI / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder