16 Şubat 2017 Perşembe

94 YILLIK CUMHURİYETLE HESAPLAŞMA- ALİCAN ULUDAĞ

 Anayasa değişikliği ile ne değişiyor?

Anayasa değişikliği hayata geçerse, HSYK üyeliği seçiminde “pazarlık”, “ittifak” dönemi bitecek ve doğrudan “tek adam” konumuna gelen Cumhurbaşkanı’nın etkili olacağı bir sistem oluşacak. Anayasada “bağımsız ve tarafsız” olacağı belirtilen yargı, tarafsız olmayan Cumhurbaşkanı’nın güdümüne girecek.

16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumundan “evet” çıkarsa, Türkiye Cumhuriyeti’nden önce yargının “yönetim şekli” değişecek. Paketle, HSYK’nin mevcut üyeleri referandumun hemen ertesi günü tasfiye olacak; yerlerine 30 gün içinde bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın belirleyeceği yeni üyeler atanacak. Üstelik Erdoğan’ın atamalardan önce anayasal “tarafsızlığı” sona erecek ve “partili Cumhurbaşkanı” sıfatını kazanacak. Partili Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, yeni HSYK’yi oluşturacak. “Bağımsız” ve “tarafsız” olması gereken Yargıtay ve Danıştay üyeleri, TBMM’nin seçeceği üyelikler için parti koridorlarında “kulis” yapacak. 30. günün sonunda yargının “siyasallaşıp”, Saray’a bağlandığı yeni bir dönem başlayacak.
Türkiye; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birçok maddesinin ihlal edildiği Olağanüstü Hal (OHAL) koşulları altında 16 Nisan’da anayasayı değiştirmek için sandık başına gidiyor. İktidara muhalif kesimlerin susturulduğu bir ortamda; onlarca gazeteci, yazar, akademisyen, siyasetçi cezaevinde... Birçok muhalif gazete ve televizyona el konuldu, onlarca gazeteci işsiz... Sokağa çıkıp eylem yapmak yasak... Doların 4 TL’ye dayandığı, işsizliğin rekor düzeye ulaştığı ekonomik kriz koşullarında, Cumhuriyet’in köklü kurumları Varlık Fonu ile yağmalanmakta... Artık rutine binen bombalı saldırılarla onlarca insan yaşamını yitirirken, güvenlik sorunu had safhada. Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit sayısı 70’e yaklaşırken, Türkiye’nin Suriye bataklığından ne zaman çıkacağı belirsiz...

15 yıldır tek başına ülkeyi yöneten AKP, her istediğini yapabilecek çoğunlukta olmasına karşın neden anayasayı değiştirerek Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek istiyor? Üstelik; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “90 yıllık parantezi kapatıyoruz”, Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’ın “90 yıllık enkazı kaldırdık”, AKP milletvekili Tülay Babuşçu’nun “90 yıllık reklam arası bitti” dediği bir dönemde...
Türkiye’yi tek adam rejimine götüreceği eleştirilerine neden olan anayasa değişikliğindeki maddeler; birbirinden bağımsız olması gereken yasama, yürütme ve yargıyı nasıl Saray’ın vesayeti altına sokacak? Cumhuriyet olarak hazırladığımız dizide, birbiriyle ilintili maddeleri gruplandırarak inceledik. Bugünkü dizide, ilk olarak yargının nasıl sil baştan değiştiğini ele aldık. Paketin 1. maddesi ile anayasanın 9. maddesinde yer alan “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” hükmündeki, “bağımsız” ifadesinden sonra “ve tarafsız” ilkesi eklendi.
Paketin 14. maddesinde HSYK’ye ilişkin getirilen değişiklikler; 1. maddede bu “olumlu” adımı neredeyse etkisiz hale getirilecek nitelikte. 14. madde ile HSYK üyelerinin seçim yöntemi değiştirilerek, yürütmenin tek başına lideri olan Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler verildi. Özetle yargının “bağımsızlık” ve “tarafsızlığı” ilkelerinin içi HSYK değişikliği ile boşaltıldı.

HSYK’ye Saray imzası
14. madde ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun adındaki “yüksek” ifadesi çıkarıldı ve kurum Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak anayasada yer alacak. HSYK’nin 3 olan daire sayısı, 2’ye indirildi. 22 olan üye sayısı da 13’e düşürüldü. Adalet Bakanı’nın konumu başkan olarak devam edecek ve müsteşarı da “doğal üye” olarak HSYK’de yer alacak.
Kurulun kalan 11 üyesi ise atama yoluyla belirlenecek. 4 üye, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Cumhurbaşkanı, bunlardan 3’ünü adli yargı hâkim ve savcıları arasından, birini ise idari yargıdan seçecek. 7 üye TBMM tarafından seçilecek. Bu 7 üyeden 3’ü Yargıtay, 1’i Danıştay, 3’ü ise hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından belirlenecek.
Mevcut HSYK’nin yapısı 22 asıl üyeden oluşuyor. Cumhurbaşkanı, mevcut sistemde adli ve idari yargıdan değil, hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından 4 üyeyi seçiyordu. 3 asıl üyeyi Yargıtay, 2 asıl üyeyi Danıştay, 1 asıl üyeyi de Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu belirliyordu. 10 asıl üye ise adliyelerde kurulan sandıkla, hâkim ve savcılar tarafından seçiliyordu. Anayasa değişikliğinde ise Yargıtay, Danıştay, Türkiye Adalet Akademisi ile adli ve idari yargının HSYK’de “kendi temsicilerini” seçme hakkı kaldırıldı. Buna karşılık artık yargıyı yönetecek olan HSYK’de sadece Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin seçeceği üyeler görev yapacak.
Anayasa değişikliği hayata geçerse, HSYK üyeliği seçiminde “pazarlık”, “ittifak” dönemi bitecek ve doğrudan “tek adam” konumuna gelen Cumhurbaşkanı’nın etkili olacağı bir sistem oluşacak. Çünkü, 13 üyeden 4’ünü Cumhurbaşkanı atayacak. Paketle, Adalet Bakanı ve Müsteşarı da doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atandığı için, HSYK’deki gücü 6’ya ulaşacak. Cumhurbaşkanlığı ile TBMM seçimlerinin aynı günde yapılacak olması nedeniyle Meclis’in iradesi Saray çerçevesinde şekillenecek. Cumhurbaşkanı’nın “hâkim” olacağı HSYK, çıkaracağı kararnamelerle tüm yargıya hükmedecek. Anayasada “bağımsız ve tarafsız” olacağı belirtilen yargı, tarafsız olmayan Cumhurbaşkanı’nın güdümüne girecek... Referandumda “evet” çıkarsa Erdoğan, resmi sonuçların Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla partili Cumhurbaşkanı olma hakkı kazanacak.

HSYK’de büyük tasfiye
Bu aşamadan itibaren yargının “yönetim şekli” sil baştan değiştirilecek. Paketin, 17. maddesi ile mevcut HSYK’nin 22 üyesinin görevi sona erecek. Üstelik, bu üyelerin çoğunluğu hükümete yakın Yargıda Birlik Platformu içinde yer alıyor. Yeni sistemle, en geç 30 gün içinde Adalet Bakanı ve Müsteşar dışındaki 11 üye seçilecek. Meclis’in seçeceği 7 üye için adaylar, başvurularını TBMM Başkanlığı’na yapacak ve bunun için Karma Komisyon kurulacak. Komisyonun belirleyeceği adaylar, TBMM Genel Kurulu tarafından seçilecek. Yargıtay, Danıştay üyeleri, HSYK’ye seçilmek için Meclis’e ve AKP Genel Merkezi’ne giderek kulis yapmak zorunda kalacak, yargının siyasallaştığı dönem başlayacak.

40. gün yeni HSYK
Yeni üyeler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 40. günü takip eden iş günü görevlerine başlayacak. Görevi sona eren ve yeniden seçilemeyen üyeler, talep etmeleri halinde Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak atanacak. Oluşacak yeni HSYK’nin ilk kararnamesinin, haziranda çıkması bekleniyor. Saray’ın yeni oluşacak HSYK ile, yargıya yeniden dizayn edeceği ifade ediliyor.
HSYK’nin şu anki üyelerinin Saray’a yakın çalışması ve FETÖ operasyonlarını yürütmesine karşılık anayasa değişikliği ile tasfiye edilmesi soru işaretlerine neden oldu. Paketin kabul edilmesiyle birlikte bu üyelerin görevine andında son verilmesi, Saray’ın bu üyelere dahi “güvenmediğini” gösterdi. Yargı kulislerinde Saray’ın; özellikle bu HSYK’nin “AKPcemaat ortaklığı”nı soruşturmasından endişelendiği dile getiriliyor. Saray’ın bunun yanında özellikle HSYK’nin milliyetçi üyelerini tasfiye etmek istediği konuşuluyor. Bu üyelerin, MHP’deki olağanüstü kongre sürecinde Devlet Bahçeli’nin karşısında yer alıp, Meral Akşener’i desteklemesi bunun gerekçesi olarak gösteriliyor. Saray’ın 11 HSYK üyesini, daha “güvenilir” isimlerden belirleyeceği konuşuluyor.

‘Pazarlama faaliyeti’
Paketin yargı ile ilgili bölümlerini değerlendiren Ankara Adliyesi’nde yargıç olarak görev yapan, Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, anayasanın 9. maddesine yapılan yargının bağımsızlığı ilkesine, “tarafsızlığı”nın da eklenmesinin tamamıyla pazarlamaya yönelik olduğunu kaydetti, “Bağımsızlık, tarafsızlık gibi ilkeler evrensel hukuk ilkeleridir ve bunu içselleştirmek önemlidir” dedi. Yargıçların, savcıların beğenilmeyen karar ve işlemleri nedeniyle her an ve kendisine sorulmadan görev yerlerinin değiştirildiği, soruşturmaların açıldığını anımsatan Karadağ, “Siz yasayla yargıçların işine son veriyorsunuz, sonra tarafsız mahkemelerden bahsetmeye kalkıyorsunuz. Gerçekten çok komik ve bir o kadar trajik” ifadesini kullandı.

HSYK’deki ayrıntı
9. maddede mahkemelerin “tarafsızlığı”nın metne konulduğu, buna karşılık anayasanın 159. maddesindeki “HSYK mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine göre görev yapar” ifadesinin yanına “tarafsızlığı” ilkesinin eklenmediğini dikkat çeken Karadağ, “Bu kadar ayrıntıya dikkat edildiğine göre demek ki HSYK’nin tarafsız olmasına gerek duyulmuyor. Çünkü HSYK’yi bizzat siyasi iktidarın yönetmeye gönüllü olduğunu hepimiz biliyoruz, onlar da biliyor ve istiyor” değerlendirmesini yaptı.
Karadağ, değişiklikler gerçekleşirse, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesdebileceğini, Meclis’te görev yapacak milletvekillerini belirleyeceğini, üst düzey yöneticileri atayacağını anımsatarak, Cumhurbaşkanı’nın HSYK’ye seçeceği 4 üyenin aslında birer üst düzey yönetici atama işlemi olduğunu vurguladı.
Karadağ, “7 üye ise parti başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen, başka bir deyişle atanan milletvekillerinin çoğunluğunu oluşturduğu TBMM tarafından seçilecek. Şimdi, yeniden sormak lazım, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen ve gelecek dönem adaylık hakkı da onun elinde duran milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’na rağmen bir tasarrufta bulunması mümkün müdür?” dedi.

‘Partili HSYK dönemi’
İkinci olarak “Yeniden HSYK üyeliğine seçilme hakkı bulunan üyelerin, bir daha seçilememeyi göze alarak kendisini atayan Cumhurbaşkanı’na hayır diyebilmesi mümkün müdür?” sorusunu yönelten Karadağ, yapılmak istenilen değişikliğin başka bir sonucunun ise HSYK üyeliğine aday olmak isteyenlerin; siyasi parti gruplarında kulis yapmak zorunda kalmaları olduğunu kaydetti. Karadağ, şunları kaydetti:
“Bu değişiklik gerçekleşirse artık HSYK üyesi olan yargıç, savcı, avukat ve akademisyenler parti gruplarının önünden ayrılmayacak, siyasi parti mensubu milletvekilleri kendi politik duruşlarına karşı çıkabilecek bir kişiyi seçmeyeceklerine göre partili HSYK dönemine de geçmiş olacağız. Sonuç olarak bu düzenleme doğrudan Cumhurbaşkanı’na, yani tek adama bağlı, partili bir HSYK oluşumunun önünü açacaktır. Bundan böyle Cumhurbaşkanı’nın talimat ve himayesinde çalışacak olan HSYK, elbet onun istediklerine hayır demeyecektir. Seçimler 2019’da yenileneceğine göre en büyük tehlike ve risk ise seçim hâkimlerine ilişkin HSYK’nin iktidar yanlı tasarrufta bulunmasıdır, umarım böyle bir şey olmaz.”
Mustafa Karadağ, Türkiye’nin mevcut anayasa değişikliği referandumu ile çok tehlikeli mecralara sürüklendiğini belirterek, “Bir an önce bu denetimsiz, sınırı olmayan tek adam yönetimi rejimine geçme isteğinden vazgeçilmelidir. Yargı yok, yasama yok, sadece tek adam var ve propaganda ve çalışmalar da bir rejimin iyilik ve kötülüğünün tartışılması üzerinden değil, bir kişi işaret edilerek yapılıyor. Hakkımızda hayırlısı olsun” diye konuştu.

Yetkisiz Meclis

Yetkileri tek elde toplayan partili Cumhurbaşkanı, çıkaracağı kararnameler ile TBMM’ye hesap vermeden ülkeyi yönetecek.
 
Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı sistemine götürecek olan anayasa paketi ile yetkileri tırpanlanan TBMM, “yürütmenin başı” olacak Saray’ın icraatlarını “denetleyemeyecek” hale getirildi. Paketle, Meclis’in “Bakanlar ve Bakanlar Kurulu’nu denetleme”, haklarında “gensoru” verme yetkileri kaldırıldı.

Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında Meclis soruşturulması açılmasının şartları ise zorlaştırıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Meclis seçimleri de aynı günde yapılacak. Böylece Meclis’in Saray’ın iradesi dışında oluşmasının önüne geçildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, paketin bu maddelerini, “Amaç tek adam rejimi kurmak. TBMM’nin tasfiyesi mantığına göre hazırlanmış.

Etkisiz, yetkisiz Meclis yaratılarak fiilen Meclis tasfiye ediliyor” dedi. Anayasa değişikliği paketinin 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile; halkın iradesinin yansıdığı TBMM’ye Saray ayarı verildi. Anayasa paketinin 2. maddesi ile 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarıldı. 3. maddeyle de milletvekili seçilme yaşı, 25’ten 18’e indirildi. Yani henüz askerliğini yapmamış, üniversite okumamış 18 yaşındaki gençler, artık vekil olarak Meclis’e girebilecek. Bunun uygulamada ne kadar gerçekleşeceği, soru işaretlerine neden oldu. Paketin 3. maddesiyle de anayasanın 77. maddesinde değişiklik yapıldı. Buna göre “TBMM’nin seçim dönemi” başlıklı madde, “TBMM ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi” olarak değiştirildi. Değişiklikle, artık Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin beş yılda bir “aynı günde” yapılması öngörüldü. Yürütmenin başına geçecek ve partili sıfatını kazanacak olan Cumhurbaşkanı adayı, partisinin milletvekili aday listelerini tek başına belirleyecek. Seçimlerde Cumhurbaşkanını seçen halk, Meclis’te de onun partisini çoğunluğa taşıyacak. Böylece Meclis çoğunluğu, yetkileri tel elde toplayan Cumhurbaşkanının iradesine göre oluşacak. Bunun sonucu olarak Meclis’in Cumhurbaşkanı’nın aleyhinde yasa çıkarması, karar almasının önüne geçilecek. 4 yılda bir yapılması gereken seçimler, 5 yılda bir yapılacak. Anayasa paketinin 5. ve 6. maddeleriyle ise Meclis’in yürütmeyi denetleme yetkileri büyük oranda kısıtlandı. Anayasanın 87. maddesinde düzenlenen “TBMM’nin görev ve yetkileri” arasındaki “Bakanlar Kurulu’nu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kurulu’na belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek” bölümleri anayasa metninden çıkarıldı.

Anayasadaki geçen “Bakanlar Kurulu” ibareleri, “Cumhurbaşkanı” ifadesiyle değiştirildi. Bakanlar Kurulu’nun yetkilerinin önemli bölümü, tek başına Cumhurbaşkanı’na verilmiş oldu. TBMM’nin, Cumhurbaşkanını denetleme yetkisi de kaldırılmış oldu. Artık Meclis, Bakanlar Kurulu’na yani Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi veremeyecek. Paketle Cumhurbaşkanı, bu yetkiye doğrudan sahip oldu. Meclis, çıkarılan kararnameleri de denetleyemeyecek, buna sınır çizemeyecek. Sadece bu kararnamelere karşı iktidar ve anamuhalefetin Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkı bulunuyor. Cumhurbaşkanı, kararnamelerle ülkeyi istediği gibi yönetecek.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları” başlıklı 98. maddede benzer ayıklamalar yapıldı. Bakanlar hakkında “gensoru” verme yetkisi kaldrıldı. Gensoru olmadığı için, muhalefetin Bakanlar Kurulu’nu veya bir bakanı düşürme imkânı da ortadan kalktı. Soru önergeleri artık bakanların yanı sıra Cumhurbaşkanı yardımcılarına da sorulabilecek. Yazılı soru, en geç 15 gün içinde yanıtlanacak. 98. maddede Meclis’in, soru önergesinin yanı sıra Meclis araştırması, soruşturması gibi sınırlı yetkileri kaldı. Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibaret olacak.

Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında Meclis soruşturması açılabilecek. Ancak, mevcut sisteme göre soruşturma açılma şartları zorlaştırıldı. Mevcut sistemde bir bakan için Meclis soruşturulması açılması talebi TBMM üye tamsayısının en az onda birinin (110) vereceği önerge ile oluyor. Anayasa değişikliği ile bakan veya Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma açılması ise, Meclis salt çoğunluğunun oyuna, yani 301 vekil şartına bağlandı. Yürürlükte olan anayasada, bakanları Yüce Divan’a göndermek için üye tam sayısının salt çoğunluğu, yani 276 oya ihtiyaç var. Pakette ise soruşturma açılması kararı (üye tam sayısının 5’te 3’ü) 360 oyla çıkacak. Anayasa değişikliğinde bir bakanı veya Cumhurbaşkanı yardımcısını Yüce Divan’a gönderme kararı için ancak 400 vekilin oyu gerekli.

'Etkisiz Meclis yaratılıyor’
CHP’de Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Meclis’in yetkilerini yeniden düzenleyen maddeleri değerlendirdi. Seçilme yaşının 18’e indirilmesi konusunda “Gençlerin seçme ve seçilme hakkında prensipte itiraz etmeyiz” diyen Tezcan, buradaki temel problemin, paketin “parlamentoyu işsevsiz hale getirmesi” olduğunu kaydetti. Söz konusu düzenlemelerin Meclis’i Cumhurbaşkanının emrine soktuğunu kaydeden Tezcan, “Etkisiz, yetkisiz bir Meclis yaratılırken, vekil yaşını düşürülmesinin bir anlamı yok. Bu tuzak bir madde” dedi.

‘600 vekil ne iş yapacak’
Vekil sayısının 600’e çıkarılmasını da eleştiren Bülent Tezcan, “Yetkisiz bir Meclis yaratırken, bir de sayıyı niye arttırıyorsunuz” diye sordu. Yeni gelen 50 vekilin sadece 5 yıl için devlete getireceği ek yükün en az 187 milyon TL olduğuna dikkat çeken Tezcan, “Bu para da vatandaşın cebinden çıkacak. Bu belli ki bir milletvekili pazarlığının pakete yansımasıdır. Muhtemelen MHP ile yapılan pazarlıktır” değerlendirmesinde bulundu. 18 yaş ve 660 vekil maddelerini paketin “cilası” olarak nitelendiren Tezcan, diğer maddelerde ise Meclis’i etkisizleştiren, doğrudan yürütmenin emrine sokan düzenleme ile karşı karşıya olduklarının altını çizdi. Tezcan, “Zaten, paketin tümü tek bir hedefe yönelmiş, tek adam rejimi kurmak. Hem yargıyı, hem yasamayı, hem de yürütmeyi tek bir kişinin elinde toplamayı hedefleyen bir paket. dolayısıyla 4 ve 6. maddeler TBMM’nin tasfiyesi mantığına göre hazırlanmış. Fiilen Meclis tasfiye ediliyor” diye konuştu.

‘ABD’de sistem farklı’
Tezcan, gerçek anlamda demokratik başkanlık sisteminde, örneğin ABD’de tam kuvvetler ayrılığı olduğunu kaydetti. Meclis’in tamamen yürütmeden bağımsız olduğunu, başkanın kontrolünde olmayacak şekilde dizayn edildiğini anımsatan Tezcan, “Burada 4. maddede getirilen birlikte seçim ise, işin başında Meclis’i başkanın emrine nasıl sokarız diye planlanmış, bunun için de aynı anda seçim yapması hükmü getirilmiştir” dedi.
Seçim birlikte yapıldığı zaman başkan, hangi partiden ise Meclis’in de o partinin çoğunluğu tarafından şekilleneceğine dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan, şunları kaydetti: “Ülke yönetimi için bu bir diktatörlük rejimi yaratır. Amerika’da başkanlık seçimi ile Senato Temsilciler meclisi seçimleri ayrı tarihlerde yapılıyor. Bunun sebebi, başkanı seçen irade ile Meclis’i seçen iradenin farklı tecelli etmesini istemeleridir. Yani başkanı denetleyecek bir meclis oluşturulmasıdır. İkincisi halk başkanı seçtikten sonra eğer onun uygulamalarından hoşnut değilse bunu sandıkta başkana uyarı olarak göstermesidir sandıkta. Birlikte seçim aynı zamanda partili cumhurbaşkanı modeli ile birleştiğinde tam anlamıyla başkanın parlamentoda hâkim olmasını sağlayacak bir sistem kurgulandığığını gösterir. Çünkü bizde disiplinli parti sistemi vardır. Partinin genel başkanı aynı zamanda vekil listelerini düzenler. Bu demektir ki başkanın, partisi Meclis çoğunluğunu da sağlayacak partidir. Bu daha işin başında denetleyebilme ve ayrı hareket etme hareketinden kabiliyetinden sakat bir Meclis yaratma planıdır.”

Anayasa paketi ile TBMM’nin denetim yollarını düzenleyen gensoru ve güven oylamasının kaldırıldığını belirten Tezcan, teklif sahipleri bunun gerekçesini başkanlık sistemine bağladıklarını, ancak başkanlık sistemlerinde başka denetim yolları olduğunu kaydetti. Örneğin Amerika’da bakanların, önce senatonun komitelerinde sorgulandığını, orada sınıfı geçerse senatonun atamasını onayladığını anlatan Tezcan, şöyle devam etti: “Senatonun onaylamadığı bakanlar görev yapamaz. Bu güven oyunun başkanlık sistemindeki yöntemidir. Bu sistemde bu da getirilmemiş. Bu fiilen Meclis’in denetim görevinin ortadan kaldırılmasıdır. Bakanlar sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu. Yasamanın yürütmeyi hiçbir şekilde denetleyebilme olanağı yoktur bu sistemde.”

MECLİS’İN YASAMA TEKELİ KALKIYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, aynı zamanda sistemin Meclis’in yasama tekelini de ortadan kaldırdığını ifade etti. Halk egemenliğin belirgin özelliğinin yasama tekelinin mecliste olması olduğuna vurgu yapan Tezcan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu sistemde Cumhurbaşkanı kararname çıkararak Meclis’in yasama alanına ortak olacak ve her türlü düzenleme çıkarabilecek. Eğer Meclis bir konuda kanun çıkarmasını istemiyorsa onu bloke etme yetkisi de verilmiştir. Başkan bir kanunu veto ederse meclis salt çoğunlukla yani yasayı, 301 ile çıkaracak. Yani kanun çıkarmak zorlaştırılmış. Başkan istemediği kanunları engelleyecek, kanun hükmünde kararname çıkaracak. Hele de partili başkanlık ve birlikte seçimle meclis çoğunluğu yapacak. Başkanın istemediği yasa çıkmayacak.

Anayasa değişikliği neler getiriyor: OHAL bitse de yetkileri kalıcı

Referandumda ‘evet’ çıkarsa Bakanlar Kurulu’nun tüm yetkilerini elinde toplayacak Cumhurbaşkanı, aynı anda ‘parti genel başkanı’, ‘yürütmenin başı’, ‘devlet başkanı’ ve ‘başkomutan’ sıfatlarını kullanacak.
 
16 Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketi ile Cumhurbaşkanı olağanüstü yetkilere sahip olacak. “Tarafsızlığı”na son verilen Cumhurbaşkanı; aynı anda “parti genel başkanı”, “yürütmenin başı”, “devlet başkanı” ve “başkomutan” sıfatlarını kullanacak. Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda istediği gibi Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkararak, ülkeyi tek başına yönetecek. Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni denetleyebilecek. Tüm bunlara karşılık Cumhurbaşkanı denetlenemez olacak. Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, tek başına Cumhurbaşkanı’na bu kadar yetki verilmesiyle kişisel anlamda, “diktatörlüğe açık bir sistem” kurulduğunu belirterek, “yarı diktatörlüğe bağlı sistemin temelleri atılmış oluyor” uyarısında bulundu.
16 Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketinin 7. ve 8. maddeleri Cumhurbaşkanı’nı ülke yönetiminde “tek adam” haline getirecek nitelikte. 7. madde ile Cumhurbaşkanı’nın “Nitelikleri ve tarafsızlığı” başlıklı 101. maddesinin başlığı, “Adaylık ve seçimi” şeklinde değiştirildi. Başlıktaki, Cumhurbaşkanı’nın “tarafsızlığı” vurgusu kaldırıldı. Bu maddedeki, “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” hükmü, anayasadan çıkarıldı. Düzenleme, 16 Nisan’da kabul edildiği anda yürürlüğe girecek ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hemen isterse AKP üyeliğine ve ilk kongrede de AKP Genel Başkanlığı’na dönebilecek.

Yeni seçilme şartları
Maddeye göre Cumhurbaşkanı, 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilecek. Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olacak. Bir kişi en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebilecek. Teklifle, mevcut anayasadaki cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinde 20 milletvekilinin yazılı teklifini arayan hüküm de kaldırılıyor. Ayrıca en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde 10’u geçen siyasi partilerin ortak aday gösterebilmesi hükmü de değiştiriliyor. Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde 5’ini alan partiler ile en az 100 bin seçmen aday gösterebilecek.

Olağanüstü yetkiler
Paketin 8. maddeyle anayasanın 104. maddesinde düzenlenen Cumhurbaşkanı’nın “görev ve yetkileri” değiştirilerek, Saray olağanüstü yetkilerle donatıldı. Erdoğan’ı “tek adam” yapacağı eleştirilerinin büyük bölümü de bu maddeye dayandı. Değişiklikle, “devletin başı” olan cumhurbaşkanına, “devlet başkanı” sıfatı getirildi. Ayrıca cumhurbaşkanına, “yürütme yetkisi” de verildi.

Anayasa değişikliğine göre TBMM ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı günde yapılacak. “Partili” olacak aday, Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanıp, TBMM seçimlerinde çoğunluğu elde edemezse ironik bir durum ortaya çıkacak. Cumhurbaşkanı’nın partisi, Meclis’te resmen “muhalefet lideri” konumuna düşecek. Muhalefet lideri olacak Cumhurbaşkanı’nın yürütme görevini nasıl yerine getireceği soru işaretine neden oldu. Bu durumda Meclis’te çoğunluğu elde eden parti ile Cumhurbaşkanı arasında kriz yaşanacak. Meclis, Cumhurbaşkanı kararnamelerini kanun çıkararak, etkisiz hale getirebilecek. Cumhurbaşkanı ise, kendini bu durumdan kurtarmak için erken seçim kararı alıp TBMM ile birlikte kendisini seçime götürebilecek.

Tek başına kabine
104. maddede belirtilen “anayasadaki diğer görev ve yetkileri kullanır” hükmünün ayrıntısı ise paketin 16. maddesinde yer aldı. Anayasada Bakanlar Kurulu’nu düzenleyen maddeler yürürlükten kaldırıldı. Bakanlar Kurulu ve Başbakan’a verilen yetkiler, doğrudan Cumhurbaşkanı’na devredildi.

Ucube bir sistem
Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, yürütme ile ilgili tüm görevlerin Cumhurbaşkanı’na devrilmesini eleştirirken, Bakanlar Kurulu’nun kaldırıldığını anımsattı. Kabine üyelerinin siyasi sorumluluğu olmayan, Cumhurbaşkanı’nın sekreteri haline getirildiğini aktaran Şener, “Bir sekretarya ile devleti idare eden Cumhurbaşkanı ortaya çıkıyor. Tüm yetkiler, tek başına Cumhurbaşkanı tarafından yerine getiriliyor. Tüm devlet örgütünü, üst bürokratları tek başına atıyor. Başkanlık sisteminde bile bunun sınırları vardır. ABD’de bazı atamalar Senato’nun onayına bağlıdır. Bu yüzden, getirilen sistem ucube bir sistemdir” görüşünü kaydetti.

Yarı diktatörlük
Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda partili olduğuna işaret eden Şener, “Bir partinin başkanı nasıl devleti temsil eder? Adeta ortaya tek bir kişi ihdas edilmiştir. Burada mutlak anlamda söylemesek de kişisel anlamda, diktatürlüğe açık bir sistem kuruluyor. Yarı diktatörlüğe bağlı sistemin temelleri atılmış oluyor. Bunun iyi görülmesi gerekiyor” dedi.

Erdoğan'a 15 yıllık saltanat imkanı

Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçimlerin yenilenmesine karar verirse bir defa daha aday olarak 5 yıl daha görev yapabilecek.

 Türkiye’de rejim değişikliği endişesi yaratan anayasa paketinde yer alan bir düzenleme, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 2034 yılına kadar Saray’da oturma imkânı verdi. Anayasa değişikliğine göre 5+5 yıl olmak üzere iki defa seçilme hakkı bulunan partili cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilecek. Bu durumda cumhurbaşkanının görev süresi yaklaşık 5 yıl daha uzayacak. Bu sistem 2019’da yürürlüğe girecek. İki dönem cumhurbaşkanı seçildikten sonra Meclis tarafından seçim kararı alınırsa Erdoğan, toplam 15 yıla kadar, yani 2034’e kadar cumhurbaşkanlığı yapabilecek.

Anayasa paketi ile olağanüstü yetkiler verilen Cumhurbaşkanı’nın yargılanması şartları değiştirildi. Mevcut anayasanın 105. maddesine göre, Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında yargılanamıyor. Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tamsayısının en az üçte birinin (184) teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün (413 oy) vereceği kararla suçlanıyor. Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanet dışındaki suçlardan yargılanmasının da önü açıldı. Ancak bu konuda TBMM tarafından soruşturma açılması istenmesi için, üye tam sayısının salt çoğunluğu yani, 301 vekilin oyu gerekecek. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşecek ve üye tamsayısının beşte üçünün (360 oy) gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilecek.
Siyasi partilerden gösterilen adaylar arasından her siyasi parti için ayrı ayrı ad çekme yoluyla 15 kişilik komisyon kurulacak. Bu komisyon cumhurbaşkanı hakkındaki soruşturmayı yürütecek. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu 2 ay içinde Meclis Başkanlığı’na sunacak. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni süre verilecek. Komisyonun raporu, daha sonra Genel Kurul’da görüşülecek. Cumhurbaşkanını Yüce Divan’a sevk etmek için ise TBMM üyesi tam sayısının üçte ikisinin, yani 400 vekilin oyu gerecek. Cumhurbaşkanının Yüce Divan yargılaması 3 ay içinde tamamlanacak. Bu sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre verilecek. Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen cumhurbaşkanı, seçim kararı alamayacak. Yüce Divan’da seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen cumhurbaşkanının görevi sona erecek.

Seçim kararı
Paketin 11. maddesi ile anayasanın 116’ıncı maddesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” başlığı altında düzenlendi. Buna göre TBMM, üye tamsayısının beşte üç (360) çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek. Bu durumda, TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacak. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde de TBMM seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacak.
Söz konusu maddeye göre cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilecek. Bu durum da 5+5 yıl şeklinde iki defa görev yapacak Cumhurbaşkanı’nın +5 yıl daha Saray’da kalmasını sağlayacak.

Meclis Başkanı hükümsüz kalacak
Cumhurbaşkanının hastalık ve yurtdışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hallerinde, cumhurbaşkanı yardımcısı cumhurbaşkanına vekâlet edecek ve cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanacak. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve görevden alınacak.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekilleri gibi TBMM önünde and içecek. Vekiller, cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erecek. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla yargılanmaları, cumhurbaşkanı gibi olacak. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanacak.
10. maddede, “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulmasının cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği” hükmü de yer aldı.

Alican Uludağ / CUMHURİYET


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder