4 Şubat 2017 Cumartesi

Osmanlı’yı rahat bırakın! - ALİ SİRMEN

Abdülhamit’in torununun torunu, Osmanlı hanedanına mensup Nihan Osmanoğlu kendisiyle yapılan bir görüşmede, “parlamentarizm artık canımıza yetti” buyurup, ardından da eklemiş:
- Cumhurbaşkanımızı Sultan Abdülhamit Han’ın yalnızlığına bırakmamak için (referanduma) evet diyorum.
Nihan Hanımefendi’nin parlamentarizm ve siyasi geçmişimizle ilgili sözleri öylesine ipe sapa gelmez ki ciddiye alıp üzerinde durmaya değmez.
Hanedanı, kendi aile bireylerine karşı savunmaya kalkmayacağımıza göre de, Nihan Hanım’a, saygıdeğer hanedan üyelerinin örneğin, Osmanlı’nın İstanbul’da doğan son şehzadesi, 1994 - 2009 arası Osmanlı Hanedan Reisi, Abdülhamit’in torunu, Burhanettin Efendi’nin oğlu, 2009’da 97 yaşında vefat eden Ertuğrul Osmanoğlu’nun “Hilafet, saltanat geçmişte kaldı, cumhuriyete ve laikliğe sarılın! Memleketi kurtaran Atatürk’e her bir Türk’ün borcu var” sözlerini anımsatacak değilim.
Sözüm yalnızca, laik cumhuriyet ve Atatürk ile Osmanlı üzerinden hesaplaşmaya çalışan sözde cumhuriyet çocuklarına:
- Cumhuriyet ile Osmanlı üzerinden hesaplaşmayı bırakın! Osmanlı hanedanının saygın kişileri bile bu tür davranışlara arka çıkmıyor, karşı tavır alıyor. 


                                                                   ***

 Osmanlı sulbüne dayanarak, laik Cumhuriyet ile hesaplaşıp diktayı egemen kılmak isteyenlerin Osmanlı derken neyi kastettiklerini anlamak güç.
Eğer hanedanı kastediyorlarsa, onun Cumhuriyet ile hesaplaşmak, geri dönüp, cumhuriyeti ortadan kaldırmak diye bir hesabı olmadı. Bundan sonra da olmasını sağlamak için uğraşmak olmayacak duaya amin demeye çalışmaktan öteye geçemez.
Kaldı ki Tanzimat’tan başlayarak, iktidarın dizginleri tedricen hanedanın elinden çıkmıştır. Osmanlı’nın son döneminde, hanedanın belirleyicilik niteliği çok azalmıştır.
Yok eğer, Osmanlı’dan kasıt, ismi var cismi yok, aslında fiilen yarı sömürge konumunda olan imparatorluğun son yıllarındaki toplumu ise, o zaman da şu yadsınamaz gerçeği teslim etmek zorundayız:
Osmanlı toplumu kendi çaresizliğini, tıpkı kendi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu misali, en dibe vurduğu anda, bir kurtuluş savaşını başarıyla yürüterek, küllerinden bir Cumhuriyet doğurarak aşmıştır.
Kendi yetkilerine sahip çıkma konusundaki titizliği bugünkü Meclis ile kıyaslanmasına imkân olmayan Gazi Meclis olarak anılan Birinci TBMM’nin önemli bir bölümü, işgal İstanbul’undan kaçmayı becermiş, son Osmanlı Meclis’i Mebusanı’nın üyelerinden oluşmaktaydı.


                                                                 ***

 Cumhuriyet’in temelinde, Osmanlı paşasının, Osmanlı bürokratının, Osmanlı aydınının, Osmanlı diplomatının (Sivas Kongresi’nde delege ve 1. TBMM’de Ankara Milletvekili Osmanlı’nın son Washington Sefiri Ahmet Rüstem’i hatırlayalım) harcı bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk parlamenter sisteminin ilk muştucuları, Mithat Paşa’lara, 1876 Meclis’i Mebusanı’na kadar uzanmaktadır.
Osmanlı toplumunun Damat Ferit veya Damat Ferit’ler çıkarmış olması, onun Cumhuriyet’e katkılarının yadsınmasına yol açmamalıdır.
Damat Ferit’e bakacak olursanız, Cumhuriyet de siyaset alanında daha neler yetiştirmiştir ki Damat Ferit ellerine su bile dökemez.
Tarihimizin son dönemleri hep modernleşme çağdaşlaşma, kimliğini bulma arayışları içinde geçmiştir.
Bunun hem yandaşları olmuştur, hem de karşıtları. Bu olgu Osmanlı için geçerlidir hem de Cumhuriyet için.
Gericilerin kendilerine simge haline getirmek istedikleri Abdülhamit’in bile çağdaşlaşma çabaları olmuştur.
Bütün bunları görmezden gelerek, gerçekte hiç de kimilerinin ileri sürdükleri gibi olmayan Osmanlı’nın hanedanının sulbüne dayanarak, laik Cumhuriyet ile hesaplaşmaya, totaliter bir rejime kılıf hazırlamaya kalkmak boşa gitmeye mahkûm, biçare çabalardır. 



Beyler, efendiler, yapmayın! Milleti birbirine düşürdünüz, şimdi de geçmişiyle kavgaya zorlamayın!


Ali Sirmen / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder