18 Şubat 2017 Cumartesi

Umre fotoğraflı referandum açılışı - ŞÜKRAN SONER

Yandaş medyanın hasları Cumhurbaşkanlığı sistemi referandum kampanyasının açılışını umre fotoğrafları ile süslediler. Halen hukuken geçerli olan laik Cumhuriyet düzeninde, dinin siyaset aracı olarak kullanılmasının, siyasal İslamcı kampanya yapılmasının bir belgesi daha demenin anlamı yok, abesle iştigal. İnançlı Müslümanların ibadetin değil siyasete, gösteriye araç edilmesinin ayıbın ötesinde günah olduğunu söylediklerine çok tanıklık etmişizdir. Medyada yer verilen kimi tartışmalarda, referandum seçim kampanyasının resmi başlangıcı ile çakışan özel izinli son gece saatlerindeki Mescid-i Haram ziyareti ile Kâbe umre tavafı ziyaretlerine dönük bize söz düşmez. İbadet anlarının en kutsalına dönük fotoğraf kareleri, Türk hacıların alkışlı destekleri, Genelkurmay Başkanı ile MİT Müsteşarı’nın katılımları... İnanç üzerinden siyaset yapanların tartışma gündemlerinde olmalı... 


Bizim öncelikli gündemimizde halen cumhurun başı, devletin başı kimliği ile Cumhurbaşkanı ve siyasal iktidarın Hükümetin başı kimliği ile Başbakan başta, tüm kamu kurumlarının başında görev yapan tarafsız olması gereken görevlilerin tüm kamu kaynakları, olanakları, hükümet icraatlarını basamak yaparak, bizim cebimizden çıkan vergilerle yapılan kamu harcamaları, hizmetlerini, hak ve hukuku ayaklar altına almış, suç işliyor olarak pervasız, izansız kullanabiliyor olmaları...
Evet terörü icraatlarında ipin ucu öylesine kaçmış ya da madalyonun öteki yüzüyle gönüllülük üzerinden alınabilecek oylara dönük öylesine kaygıları var ki... Toplumu daha da fazla germeden, cepheleştirmeden sonuç almada öylesine umutsuzluk söz konusu ki... Şeytanın aklına gelemeyecek her yol, yöntem, seçmende baskı, şantaj etkisi yapabilecek her türden adım çare sayılıyor... 


                                                                             ***
Akıl var mantık var... Gerçekten referanduma konu olan, “evet” oyu istenen, dünyada bir benzeri olmayan otoriterleşme, laik Cumhuriyeti ortadan kaldıracak rejim değişikliğinde; yasama, yürütme, yargı yetkilerini sınırsız tek kişide toplamış, Hükümet, Meclis’in işleyişlerini, devletin başı ile siyasi erkin başı bir kişiye teslim etmiş, sınırsız yetkilerle donatmış... Metnin içeriği üzerinden nasıl bir gerçek referandum kampanyası yürütülebilir ki...
Halkı “evet” oyu için içerik tartışmaları üzerinden inandırmak liderliğe en sadık AKP-MHP seçmenleri için dahi olanaksız gibi. Koca bir seçim kampanyasının bütünü içinde sadece güdümlü yandaş medya, siyaset sözcülerinin değil, en sevilen siyasal liderliklerin işleri her gün biraz daha zorlaşıyor. Doğal olarak daha ilk günlerden, içerik tartışmasından olabildiğince kaçmak, olabildiği kadar “Evetçi tehditlerle” polemik tartışmalara, kamuoyu güdüleme araçlarına başvurmak gerekiyor...
Seçmene rüşvet içerikli referandumla çakıştırılmış İktidarları icraatlarında dur durak bilinmiyor... Sabah gözlerimizin açıldığı saatlerden, gözlerimizi kapattığımız gecenin en geç saatlerine kadar... İsterseniz bir Cumhurbaşkanı, bir başbakan, bir yandaş görevlilerin ağzından hedef referandum, binbir çeşit gerekçeli etkinliklerin, açılışların, toplantıların canlı yayınları üzerinden günlük yayın saatlerini toplamaya kalkışın... Toplam 24 saatin yarısından azına düşebilir mi? “Şimdi hedef ilk etapta 16 Nisan oylarını halletmek...” 


Dudak uçuklatan kamu harcamaları ile sadece oy verecek kuşakların değil, çocuklarının borç hanesine, vergilerine dayatılmış yatırımlarla, diktatoryal otoriterleşmeye oy istenen referandum gündemiyle nasıl doğrudan bir ilişkisi kurulabilir? 15 yıllık hükümet icraatları sonunda son ayın verileriyle ülkemizde işsizlikte rekora koşulmuşken, seçmenler hâlâ seçim seferberliği sadaka rüşvetleriyle nasıl uyutulabilir, yaşayıp göreceğiz... Bu yüzden mi acımasızca hayır içerikli kampanyalara izansız saldırılar? Üniversitelerde son bir kalıntı, üniversiteleri hâlâ ayakta tutmaya çalışan, kendini bilime adamış, onurlu bilim insanları için son operasyonlardaki edepsiz, adapsız sınırtanımaz işten atılmalar listelerine bir bakın hele. Okudukları bölümleri tümden çökertecek bu operasyonlara karşı ses çıkarmak isteyen öğrenciler, öğretim üyelerine yine izansız polis gücü ile operasyonlar... Dipten gelen “yetti gayrı” diyen hayırcıların gücü mü?..


Şükran Soner / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder