Hürriyet’in “Türk basının amiral gemisi” sıfatına hiç itirazı
olmayanlar bile, epeydir geminin su almakta olduğunu söylüyordu. “Canlar
alan” şu “Karargâh Rahatsız” fırtınasından sonra “battı” derseler
haksız sayılmazlar.
Konuyu biliyorsunuz; 25 Şubat tarihinde “7 ELEŞTİRİYE 7 YANIT” manşetiyle çıkan gazete, iç sayfadaki haberine de “KARARGAH RAHATSIZ” başlığını atmıştı.
Galiba haber şöyle oluşmuştur: Son zamanlarda muhalefet kaynaklı ve doğrudan Genelkurmay Başkanı’na yönelik eleştirilerden rahatsız komutanlar bir gazeteci ve gazete seçmişlerdir. Sürekli cumhurbaşkanı ile geziyor, darbe sanığı Dişli ile villa arsası aldı, Akit’e başsağlığı diledi, Amerikalı generalin ayağına gitti, Çuvalcı generalden madalya aldı, Kardak’a turistik gezi yaptı iddialarına cevap vermiş, araya da “orduda başörtüsü serbest bırakılırken bizden görüş alınmadı” gibi hükümetin üzerine alınacağı bir şey ekleyip “yaz gazeteci” demişlerdir! Kısacası, Genelkurmay, Hürriyet üzerinden tipik bir halkla ilişkiler operasyonu yapmış!
Zaten resmi açıklama ile de yazılanların tümünün kendi “bilgilendirme”lerine dayandığı, yalnızca “Karargâh Rahatsız” rahatsız ifadesinin kendilerinden çıkmadığı belirtilerek haber doğrulandı.
Aslında haberde ve haberin birinci sayfadaki manşetinde hükümeti rahatsız edecek bir şey yok. Hükümetle arayı bozmamak için canını dişine takmış olan ve iktidarın en küçük salvosunu bile kurban vererek savuşturmaya çalışan Hürriyet’in “hükümete çakmak” gibi bir motivasyonu olabileceği de düşünülemez.
Tersine, haberi yaparken habercilik dışında bir motivasyon olmuşsa, o da ancak iktidarla olağanüstü uyum içinde olan Genelkurmay Başkanı’nı savunarak göze girmeye çalışmak olabilir.
Sonuçta, gideceği epeydir konuşulan Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ve onunla birlikte iç sayfa sorumlusu editörler gitti. Hükümet de, tıpkı 15 Temmuz’u bir fırsata çevirdiği gibi, pek riski de olmayan haber başlığını, tam da referandum öncesinde ve 28 Şubat’ın yıldönümünde safları sıklaştıracağı bir fırsata dönüştürdü.
S. Ergin gibi deneyimli ve diplomasi birikimi olan bir gazetecinin “Genç Subaylar Tedirgin” manşetini unutarak “Karargâh Rahatsız” ifadesini kullanacağına ihtimal vermem. Zaten genel yayın yönetmenleri genellikle birinci sayfaları hazırlarlar ki, oradaki “7 ELEŞTİRİYE 7 YANIT” manşeti tam da S. Ergin’lik.
Komplocu spekülasyonlarla, S. Ergin’e rağmen içeride tam da hükümetin kullanımına uygun bir başlık atılarak, hem referandum öncesi AKP’ye malzeme verildi hem de Ergin uzaklaştırılarak bir başka iktidar talebi karşılandı diyecek değilim.
Derdim gazetecilik açısından karşı karşıya olduğumuz felaket:
Bir siyasi otorite (bu durumda Cumhurbaşkanı) bir gazetenin manşetini
“terbiyesizlik”, “seviyesizlik”, “densizlik” olarak niteliyor ve
“bedelini ağır ödeyecekler” diyor.
Bu öfke, olayı fırsata dönüştürme niyetinden kaynaklanmıyorsa, iktidar kanadında hala ağır bir darbeye hedef olma korkusu var demektir.
Önce haberini savunmaya çalışan gazete, Cumhurbaşkanı’nın öfkeli çıkışı karşısında geri basıp özür diliyor ve kurbanlar vererek gazaptan kurtulmaya çalışıyor. Salı günü “Konuşsanıza Hulusi Paşa” başlıklı köşesinde, “‘Karargâh Rahatsız’ haberi 28 Şubat türü bir haber mi?” kritik sorusuna “ilgisi yok” diyen yazar, dün “bu başlık darbeyi anımsattı” diyerek geminin suya indirilen yelkenleri yanına çöküyor!
Bir gazete, içeriği kaynak tarafından doğrulanan haberine o içeriğe de uygun bir başlık atabilme hakkından vaz geçiyor! Tut ki hata, “özür” ve “üzgünüz” demekle kalmayıp kurbanlar veriyor!
Bir grup “gazete” de; “Bedelini ağır ödeyecekler”, “Atılan manşet terbiyesizlik, seviyesizlik”, “Çirkin Başlık”, “Bu ne densiz yaklaşım” gibi manşetlerle, çoktan iktidara teslim ettikleri manşet hakkı üzerine tüy dikiyorlar!
Sadece amiral gemisinin batışı değil, gazeteciliğin ölümü bu!
Bize düşen de; bir gazetenin, iktidarın Twitter hesabı gibi manşetlerle yol almayı batmamak sanmasına HAYIR demek!
L. DOĞAN TILIÇ / BİRGÜN
Konuyu biliyorsunuz; 25 Şubat tarihinde “7 ELEŞTİRİYE 7 YANIT” manşetiyle çıkan gazete, iç sayfadaki haberine de “KARARGAH RAHATSIZ” başlığını atmıştı.
Galiba haber şöyle oluşmuştur: Son zamanlarda muhalefet kaynaklı ve doğrudan Genelkurmay Başkanı’na yönelik eleştirilerden rahatsız komutanlar bir gazeteci ve gazete seçmişlerdir. Sürekli cumhurbaşkanı ile geziyor, darbe sanığı Dişli ile villa arsası aldı, Akit’e başsağlığı diledi, Amerikalı generalin ayağına gitti, Çuvalcı generalden madalya aldı, Kardak’a turistik gezi yaptı iddialarına cevap vermiş, araya da “orduda başörtüsü serbest bırakılırken bizden görüş alınmadı” gibi hükümetin üzerine alınacağı bir şey ekleyip “yaz gazeteci” demişlerdir! Kısacası, Genelkurmay, Hürriyet üzerinden tipik bir halkla ilişkiler operasyonu yapmış!
Zaten resmi açıklama ile de yazılanların tümünün kendi “bilgilendirme”lerine dayandığı, yalnızca “Karargâh Rahatsız” rahatsız ifadesinin kendilerinden çıkmadığı belirtilerek haber doğrulandı.
Aslında haberde ve haberin birinci sayfadaki manşetinde hükümeti rahatsız edecek bir şey yok. Hükümetle arayı bozmamak için canını dişine takmış olan ve iktidarın en küçük salvosunu bile kurban vererek savuşturmaya çalışan Hürriyet’in “hükümete çakmak” gibi bir motivasyonu olabileceği de düşünülemez.
Tersine, haberi yaparken habercilik dışında bir motivasyon olmuşsa, o da ancak iktidarla olağanüstü uyum içinde olan Genelkurmay Başkanı’nı savunarak göze girmeye çalışmak olabilir.
Sonuçta, gideceği epeydir konuşulan Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ve onunla birlikte iç sayfa sorumlusu editörler gitti. Hükümet de, tıpkı 15 Temmuz’u bir fırsata çevirdiği gibi, pek riski de olmayan haber başlığını, tam da referandum öncesinde ve 28 Şubat’ın yıldönümünde safları sıklaştıracağı bir fırsata dönüştürdü.
S. Ergin gibi deneyimli ve diplomasi birikimi olan bir gazetecinin “Genç Subaylar Tedirgin” manşetini unutarak “Karargâh Rahatsız” ifadesini kullanacağına ihtimal vermem. Zaten genel yayın yönetmenleri genellikle birinci sayfaları hazırlarlar ki, oradaki “7 ELEŞTİRİYE 7 YANIT” manşeti tam da S. Ergin’lik.
Komplocu spekülasyonlarla, S. Ergin’e rağmen içeride tam da hükümetin kullanımına uygun bir başlık atılarak, hem referandum öncesi AKP’ye malzeme verildi hem de Ergin uzaklaştırılarak bir başka iktidar talebi karşılandı diyecek değilim.
Bu öfke, olayı fırsata dönüştürme niyetinden kaynaklanmıyorsa, iktidar kanadında hala ağır bir darbeye hedef olma korkusu var demektir.
Önce haberini savunmaya çalışan gazete, Cumhurbaşkanı’nın öfkeli çıkışı karşısında geri basıp özür diliyor ve kurbanlar vererek gazaptan kurtulmaya çalışıyor. Salı günü “Konuşsanıza Hulusi Paşa” başlıklı köşesinde, “‘Karargâh Rahatsız’ haberi 28 Şubat türü bir haber mi?” kritik sorusuna “ilgisi yok” diyen yazar, dün “bu başlık darbeyi anımsattı” diyerek geminin suya indirilen yelkenleri yanına çöküyor!
Bir gazete, içeriği kaynak tarafından doğrulanan haberine o içeriğe de uygun bir başlık atabilme hakkından vaz geçiyor! Tut ki hata, “özür” ve “üzgünüz” demekle kalmayıp kurbanlar veriyor!
Bir grup “gazete” de; “Bedelini ağır ödeyecekler”, “Atılan manşet terbiyesizlik, seviyesizlik”, “Çirkin Başlık”, “Bu ne densiz yaklaşım” gibi manşetlerle, çoktan iktidara teslim ettikleri manşet hakkı üzerine tüy dikiyorlar!
Sadece amiral gemisinin batışı değil, gazeteciliğin ölümü bu!
Bize düşen de; bir gazetenin, iktidarın Twitter hesabı gibi manşetlerle yol almayı batmamak sanmasına HAYIR demek!
L. DOĞAN TILIÇ / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder