Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan alanlarda gürlüyor: “Dediler ki biz çağdaş bir Türkiye istiyoruz. Neyiniz eksik? Yollarınız, köprüleriniz, tünelleriniz, hızlı tren, bunlar yok mu? 14 sene önce bunlar var mıydı?”
Yanıtı L’Oreal-UNESCO’nun Uluslararası Bilim Ödülünü kazanan Doç. Bilge Demirköz bir başka soru ile veriyor: “Tünellerimizle gurur duyuyoruz. Peki ama tüneli açan köstebekleri üretebiliyor muyuz? Köprüler yapıyoruz. Peki köprüleri tutan o kuvvetli çeliği döken makineyi yapabiliyor muyuz?”
İşte asıl mesele orada. Aslında yüksek teknoloji üretimi yapamamızda bile değil. Bunu, bir sorun, ülkenin en ciddi problemlerinden biri olarak algılamamasında. Siyasetin umurunda bile olmamasında... İnşa edilen “Yeni Türkiye”nin ekonomisinin içinde bulunduğu açmazın ülkeyi nasıl büyük bir tehlikeye doğru sürüklediğinin farkında olunmamasında... İmalat sanayiinin teknolojik yapısına baktığımızda imalat sanayiinde yüksek teknoloji içerikli sektörlerin katma değer payının yüzde 3.3, üretim değeri payının yüzde 2.2 ve tesis sayısı payının ise yüzde 0.3 oranında gerçekleştiği görülüyor. Bu yapı Türkiye’nin dışa bağımlılığını besleyen ve sürekli arttıran bir yapı.
Avrupa, iktidarın kendi topraklarında ‘evet’ kampanyası yapmasını engellediği için esip gürledi AKP ve Erdoğan. Ne Nazilikleri kaldı ne faşistlikleri. Aynı Avrupa başka şeyler de yapıyor... Örneğin “milli motor” yapmamızı da engelliyor. Peki neden Erdoğan buna laf etmiyor. Edemiyor çünkü bu konu açılsa asıl sorunlar birbiri ardına ortalığa dökülecek. Ekonomideki asıl zafiyet, dışa bağımlılık ortaya çıkacak. Kendi seçmenine bunu nasıl anlatacak? Gelin küçük bir öykü anlatalım:
Milli tankımız Altay’ı duymuşsunuzdur. Tankın gövdesini Otokar yaptı; (biraz Güney Kore’nin yardımını aldık tabii . “Tüm Arap ülkeleri satın almak için sıraya girdi” diye manşetler atıldı. Ama iş motora gelince tıkandık. 1500 beygirlik özel donanımlı bir tank motoru. Önce Almanların MTU’suna gittik olmadı; Japonların Mitsubishi’sinin kapısını çaldık; olmadı. Yerli firmamız Tümosan yapar dedik ama tecrübe isteyen bir iş, olmadı. Sürekli olarak süre uzatma isteyen şirketin sözleşmesi Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından iptal edildi, Tümosan hisseleri çakıldı. Nedeni; geliştirme sürecinde bilgi ve tecrübelerinden yararlanmak adına birlikte çalışılmak istenen ülkelerle siyasi sorunlar nedeni ile bir türlü anlaşılamaması idi. Tümosan’ın 2015 yılında anlaşma yaptığı Avusturya firması, AVL List GmbH da hükümetinin baskısıyla yan çizdi. Tümosan’a bazı zorluklar çıkardı, birlikte çalışmayacağını açık açık belli etti. Bu arada Avusturya’nın Türkiye’ye vereceği piyade tüfeği namlusu yapmakta kullanılacak tezgâhları da iptal ettiği ortaya çıktı. Sonuçta kendi motorumuzu üretemiyoruz. Gerekli know-how’ı almak da öyle kolay değil. Birilerine bağımlıyız... Nokta...
Bundan kurtulmak ise oy devşirmek için bol keseden üfürmekle olmuyor, teknolojiyle oluyor. O teknolojiye kavuşmak da afra tafrayla, yüksekten atmakla değil, kaliteli personel bulup iyi yetiştirmekle olur. Bugün iyi eğitim almak isteyen hangi gence hatta hangi çocuğa sorsanız gelecek hedefini yurtdışı olarak belirlediğini görürsünüz. Ne acı ki kendi geleceğini yurtdışında arayan bir nesile sahibiz. Haksızlar mı? Bence değil... Hiç değil...
Özlem Yüzak / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder