AKP’nin büyük önem verdiği zirve Hollanda krizinin hemen öncesinde gerçekleşti.
Erdoğan yanında 8 bakan, Antalya belediye reisi ve bir bürokrat ekibiyle Kremlin’deydi.
AKP, batıyla arası bozulunca Rusya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor.
İki şeyi hedeflediği söylenebilir:
Malum Suriye denkleminin tamamen dışında. Bir şekilde Rakka planına dahil olmak istiyor. Bunun için Rusya’dan medet umuyor.
İkincisi, Rusya ile ticari ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor. Uçak krizi öncesinde 38 milyar dolar olan ticaret hacmi 17 milyar dolara kadar gerilemiş, bundan da en çok turizm ile sebze-meyve ticareti etkilenmişti. Şimdi hedefin 100 milyara ulaşmak olduğu belirtiliyor.
Rus ekonomisi tek taraflı. Doğal kaynaklara dayanıyor. Türkiye doğalgaz ve petrolün dünyanın değişik merkezlerine aktarılması bakımından elverişli bir transit yol anlamına geliyor. Rusya bunu değerlendiriyor. AKP ise dövizin damlasına bile muhtaç durumda. Domates, biber ihracatı bu nedenle önemliydi. Ama bunu bile elde edemedi. Rusya yalnızca kendisinin üretemediği tarım ürünlerindeki yasağı kaldırdı. Bir süredir seracılığa yatırım yapıyor ve artık kendi domatesini tüketiyor.
Öte yandan Mavi Akım projesi iki liderin önceki görüşmelerinde zaten karara bağlanmıştı. Akkuyu konusu da öyleydi. Bu zirvede de bu ikisinden çokça söz edildi. Gönül alma sayılmalı.
Öte yandan Mavi Akım ve Akkuyu esas olarak Rusya’ya para kazandıracak, Türkiye’nin yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığını artıracak.
Bir de Putin devlet başkanlığı öncesinde kendisinin de Türkiye’yi turist olarak ziyaret ettiğini açıklayarak, vatandaşlarını cesaretlendirdi, ama, Türkiye’nin Rus turistlerin güvenliği için gerekeni yapacağını düşündüğünü eklemeden de edemedi.
Erdoğan’ın Putin’den esas duymak istediği laf ise şüphesiz ticaret değildi. Aklı Suriye’de, Kürt koridoru, PYD konularındaydı. Malum Rusya’nın izniyle, IŞİD ile mücadele başlığında Cerablus’a girerken bir amaçlarının da Kürt koridorunu engellemek olduğunu söylemişti.
Olaylar istediği gibi gelişmedi. Suriye ordusunun Menbiç’in batısını, Halep’in kuzeyini kontrolü altına alması ve Rakka yolunu kesmesiyle birlikte, hem Kürt koridoru Suriye’nin eline geçen coğrafyada fiilen yaratılmış hem de Erdoğan’ın Rakka hayalleri bitirilmiş oldu.
İki liderin görüştüğü saatlerde, Suriye’nin Birleşmiş Milletler’e gönderdiği talep mektubunda da belirttiği üzere, AKP artık Suriye’de işgalci konumunda.
Kürtler ise hem ABD’nin hem de Rusya’nın korumasında. Üstüne üstlük bir de YPG Menbiç’te özerklik ilan edeceğini duyuruverdi.
Moskova görüşmelerinde Erdoğan Putin’den Kürtler’e mesafe koyacağını ve Rakka operasyonunda kendisini yanına alacağını ima eden cümleler duymak istiyordu. Olmadı. Olmaz.
Oyun büyük. Ortadoğu yeniden şekillendiriliyor. Ülkeler parçalanıyor. Özerk bölgeler oluşturuluyor. Suriye’de bir Kürt özerk bölgesinin kurulacağı Suriye anaya taslağında güvenceye alındı ve bunun altına Erdoğan da imza attı. Hal böyleyken hala Kürtlere alerji beslemesi ve aynı duyarlılığı Putin’den de beklemesi akla aykırı.
Sonuç şudur: Putin nihai olarak Rusya’nın büyük kazançlar elde edeceği ekonomik anlaşmalar karşılığında Suriye meselesinde AKP’yi işlevsiz bir uydu olarak kendi yörüngesinde tutmayı hedefliyor ve bunu başarıyor da. Hemen hiçbir şey vermeden.
AKP’nin bu çaresiz durumunun nedeni kendisini iktidara taşıyan emperyalist güçlerin arkasından çekilmesidir. Bu bekleyiş çöküş içindir. Zira, Suriye’deki Kürt devleşmesinin en nihayetinde Türkiye’yi de etkileyeceğini, kendisine de Kürt otonomisinin dayatılacağını biliyor.
AKP, Avrupa’da, ABD’de, Suriye’de çuvalladı, Rusya’nın uydusu oldu. Referandumda bir şekilde “evet” çıkartsa ne olur ? Dışlanmış, batı için işlevsizleşmiş, işi bitmiş, içeride dinci taban dışında kabulü imkansız bir yapı. Yönetemez.
Kapitalist-emperyalist sistemin bütün çözümsüzlük ve çelişkileri AKP’de tecessüm ediyor. “Hayır”ın sosyalizm dışında bir anlamı bulunmuyor.
İlker Belek / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder