“Dile piercing taktırmak caiz midir” sorusunu uzun uzadıya yanıtladıktan sonra,
“Kocam sinirlenince gardırobu yumrukluyor, ne yapmam lazım” diyen bir kadına akıl veren, hemen ardından,
“Mars’taki suyla alınan abdestin geçerli olup olmadığı” meselesini irdeleyen, bin beş yüz yıl önce yaşanıp yaşanmadığı belli bile olmayan diyalogları ekolu mikrofonundan “şimdiki zamanın hikayesi” kipiyle anlatan, arada bir de sahne şovu tadındaki gözyaşlarını kameraların zoomladığı reyting avcısı bir adam YÖK üyesi de oldu:
“Olduysa oldu ne var bunda” deyip geçmek, “Yeni Türkiye’nin halleri” deyip iç geçirmek de mümkün ama…
Aması şu: 16 Nisan’daki referandum yalnızca başkanlık sistemine, padişah özentiliğine değil; Nihat Hatipoğlu gibileri var etmekle kalmayıp onları üniversitelerin başına getiren düzene de “hayır” denmesi gereken bir referandum.
“12 Eylül icadı YÖK ne ki, Hatipoğlu ne olsun” denebilir, haklı da olunur. Ancak böyle bir cümle kurulduğunda ikinci bir cümle kurmaya, düşünüp taşınmaya zaten gerek yok. “Lanet olsun” der geçer gidersin… Ancak şu var: YÖK’ün meşruluğunu tartışmak ayrı ve haklı bir konu; üniversitelerin üst kurulu olan bir organa Nihat Hatipoğlu’nun atanmasındaki sembolik anlamı tartışmak başka…
“Ateistlerin babası şeytandır”, “Her ateist Allah’a sığınıyor”, “Şeytan ateistlerden çok daha temizdir” vecizelerini yumurtlayan bir Ramazan rantiyecisi: Artık ülkedeki üniversiteleri sevk ve idare eden bir kurulun üyesi!
Reçete yazar gibi hangi duayı kaç kere okursanız ne olacağını, geçim sıkıntısından kurtulmak, çocukları şeytandan korumak için ne okumak gerektiğini bir masalcı dede edasıyla anlatıp bunlar karşılığında milyonlarca lirayı cebe indiren bir tüccar: Bilim üretmesi gereken akademileri o yönetecek!
Gençlere tavsiyelerde bulunurken “Felsefeden ve ideolojilerden uzak durun” ile “camiye gidip cemaatle namaz kılmayı ihmal etmeyin”den başka söyleyecek sözü olmayan bir bezirgan, artık üniversitelerin üst kurulunda yönetici!
Bankalara kredi borcu ödemekten iflahı kesilmiş bir kuşağa alay edercesine "borçtan kurtulma duasını" öğretmeye çalışan; işsizlikten imanı gevremiş bir nesle "iş bulma duasını" servis eden; girdikleri sınavların soruları çalınan, haksızlığa uğrayan milyonlarca öğrenciye "sınav duasını" telkin eden bir... Sıfat bulamıyor insan!
İşte o sıfatsızın YÖK üyesi yapıldığı yerdir AKP Türkiyesi!
Türkiye’de üniversiteler, Nihat Hatipoğlu YÖK’e atandığı için “tükenmedi” elbette: On yıllara yayılan gerici siyasal-ideolojik operasyonlar sonucu tüketildi. Yok edildi. Lağvedildi. Nihat Hatipoğlu’nun atanması ise akademideki rezilliğin, pespayeliğin, tükenmişliğin bir sonucu sadece. Tescillenmesi.
Düşünebiliyor musunuz, terörün esas nedeni olarak medreselerin kapatılmasını gösteren bir gericiye, tutup üniversiteleri teslim etmek… Hem de ülkenin en değerli akademisyenlerini ihraç ettikten, Mülkiye’yi, DTCF’yi tasfiye ettikten birkaç hafta sonra: Kör kör parmağım gözüne dercesine…
Sürekli başını sallayan bir kuşun görüntüsüne ilahiyi montajlayıp televizyonlarda “İşte papağanlar böyle zikir çeker” diyen bir hokkabazın adının önünde profesör unvanı varsa eğer, o ülkede akademiden, üniversiteden, bilimden söz etmek mümkün mü!
Nihat Hatipoğlu bir figür… “Yeni Türkiye” dedikleri ucubeye rengini çalan, karakterini veren sembollerden sadece bir tanesi: En ünlüsü. En reyting getireni. En ağlayanı. Hem dinci, hem tüccar. Milyonlarca lira karşılığında ekranlara çıkıp, milyonlarca asgari ücretliye şükrederlerse cennete gideceklerini “müjdeleyen” bir müsekkin! Her sınav öncesi televizyonlardan öğrencilere “sınav öncesi okunması tavsiye edilen dualar”ı anlatan bir “profesör”!
Hatipoğlu’nu o noktaya atamak, zaten kararttıkları akademiyi, medreselerden daha da karanlık yerler haline getirmek demektir.
16 Nisan’da sadece başkanlığa, cumhuriyet düşmanlığına, halife olmayı arzulayanlara, padişahlığa özenenlere değil; bu kahrolası patronlar, tekeller, tarikatlar, şeyhler düzenini ayakta tutan tüm payanda, kolon, kirişlere de “hayır” diyeceğiz… Erdoğan’a da, onun atadığı reyting rekortmeni YÖK üyesine de, YÖK’e de: Hepsine birden hayır… Yetmez ama hayır!
Ahmet Çınar / SOL
ahmetcinar2000@hotmail.com
twitter.com/_ahmetcinar_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder