Son açıklanan işsizlik ve istihdam raporlarında, 2016 yılındaki
işsizliğe 668 bin kişilik bir katılımın olduğu görülüyor. Bu sayının
dörtte biri genç işsizliği imiş. Yüksek öğrenim görmüş genç işsiz
oranının ise yüzde kırkları bulduğu sanılıyor…
Alanya benzeri turizm bölgelerinde, Türkiye ortalamasını gösterir bu sayı ve oranlardan daha farklı, turizm sezonuna bağlı alçalıp yükselen bir istihdam var. Ya da öyleydi…
Referandumda ‘evet’ oylarını artırabilme adına Batı Avrupa ile yükseltilen gerginliğin faturası turizm sektöründe acı ödenecek. Referanduma endeksli bu çatışmayı yükselten siyasi iktidarın, kendisine zaten ideolojik olarak hedef koyduğu, “Batı Merkezli Bir Tarih Anlayışını Reddetme” sürecinde turizmi bir araç olarak kullandığı da açığa çıkıyor.
Cari açığı kapamada önemli yer tutan turizm gelirlerini ise, körfez sermayesinden gelenlerle dengelemeyi planlıyor. Hani şu kaynağı belirsiz, referandum öncesinde artan; karşılığında neyin istendiğinin belli olmadığı para girişiyle…
Turizm ve ona bağlı iş kollarında yaşanacak istihdam sorunu şimdilik konu bile edilmiyor. Turizmcinin bilfiil kendisi Batı Avrupa ile köprülerin atılması sürecinden hiç şikayeti yokmuş gibi görünüyor. Ama işletmesini ya da öz kaynağını güvene alabilme adına gereken önlemleri, istihdamı azaltarak alıyor…
Otellerin kalifiye yani göreceli yüksek maaş alan personeline yol veriliyor. Buradaki tehlike, işini kaybeden ve sektörün geleceğine dair bir ışık göremeyen yetişmiş iş gücünün bambaşka bir alana kayması. Turizm bu anlamda da kan kaybediyor.
Kurumsal yapı kazanmış başka alandaki işletmeler çalışanını azaltıp, maaşlarını asgari ücret düzeyine indiriyor. Dahası, düzenli ödeme yapmıyor. Sorulduğunda da, kendilerinin kazanamadığı bir ortamda ödeme yapamayacaklarını söylüyorlar…
Bazı sektörler çalışanlarına aylardır ücret ödemiyor. Ya da tam bir kölelik düzeniyle, aynı parayla çalışanına; çocuk bakımı, yemek yapımı gibi ek işler yüklüyor… Sanayi sitesindeki usta, asgari ücretin yüzde otuzunu vermekle yükümlü olduğu çıraklık eğitim merkezinden gelen çocuklara ödeme yapamayacağını, çünkü kazanmadığını söylüyor…
Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik mezunu gençler hastanelerde istihdam edilmeyi beklerken, yerlerine iktidar partisiyle yakın ilişkisi olan, örneğin demirci ustalarının yerleştirilebildiğini söylüyorlar.
Dahası, devletin ulufe dağıtması yüzünden sorunlar yaşanıyor. Örneğin, Antalya serbest bölgesinde çalışacak eleman bulunamıyor. Çünkü bölgenin çevresindeki iş gücü, devletten aldığı az da olsa bedavadan paranın sigortalı olarak çalışmaya başladığında kesileceği korkusunu yaşıyor!
Ülkenin diğer yörelerinden farklı olarak, kamudan düzenli maaş alan sayısının kısıtlı ama turizm gibi mevsimsel istihdamın sağlandığı Alanya benzeri yerlerdeki iş gücü istismarı, şu soruyu beraberinde getiriyor: İşveren kendini ve işletmesini koruma adına mı önlemler alıyor yoksa krizi fırsat bilerek imkanlarını bencilce artırma yoluna mı gidiyor?
Bu soru, sokak provokasyonları eşliğinde dile getirilmeye başladığında, sosyal sınıflar arasında çatışmayı körükleyip bundan nemalanmaya çalışanların ekmeğine yağ sürülecek. Sonrası ise fena…
Feyzi Açıkalın / CUMHURİYET
Alanya benzeri turizm bölgelerinde, Türkiye ortalamasını gösterir bu sayı ve oranlardan daha farklı, turizm sezonuna bağlı alçalıp yükselen bir istihdam var. Ya da öyleydi…
Referandumda ‘evet’ oylarını artırabilme adına Batı Avrupa ile yükseltilen gerginliğin faturası turizm sektöründe acı ödenecek. Referanduma endeksli bu çatışmayı yükselten siyasi iktidarın, kendisine zaten ideolojik olarak hedef koyduğu, “Batı Merkezli Bir Tarih Anlayışını Reddetme” sürecinde turizmi bir araç olarak kullandığı da açığa çıkıyor.
Cari açığı kapamada önemli yer tutan turizm gelirlerini ise, körfez sermayesinden gelenlerle dengelemeyi planlıyor. Hani şu kaynağı belirsiz, referandum öncesinde artan; karşılığında neyin istendiğinin belli olmadığı para girişiyle…
Turizm ve ona bağlı iş kollarında yaşanacak istihdam sorunu şimdilik konu bile edilmiyor. Turizmcinin bilfiil kendisi Batı Avrupa ile köprülerin atılması sürecinden hiç şikayeti yokmuş gibi görünüyor. Ama işletmesini ya da öz kaynağını güvene alabilme adına gereken önlemleri, istihdamı azaltarak alıyor…
Otellerin kalifiye yani göreceli yüksek maaş alan personeline yol veriliyor. Buradaki tehlike, işini kaybeden ve sektörün geleceğine dair bir ışık göremeyen yetişmiş iş gücünün bambaşka bir alana kayması. Turizm bu anlamda da kan kaybediyor.
Kurumsal yapı kazanmış başka alandaki işletmeler çalışanını azaltıp, maaşlarını asgari ücret düzeyine indiriyor. Dahası, düzenli ödeme yapmıyor. Sorulduğunda da, kendilerinin kazanamadığı bir ortamda ödeme yapamayacaklarını söylüyorlar…
Bazı sektörler çalışanlarına aylardır ücret ödemiyor. Ya da tam bir kölelik düzeniyle, aynı parayla çalışanına; çocuk bakımı, yemek yapımı gibi ek işler yüklüyor… Sanayi sitesindeki usta, asgari ücretin yüzde otuzunu vermekle yükümlü olduğu çıraklık eğitim merkezinden gelen çocuklara ödeme yapamayacağını, çünkü kazanmadığını söylüyor…
Tıbbi Dokümantasyon ve Sekreterlik mezunu gençler hastanelerde istihdam edilmeyi beklerken, yerlerine iktidar partisiyle yakın ilişkisi olan, örneğin demirci ustalarının yerleştirilebildiğini söylüyorlar.
Dahası, devletin ulufe dağıtması yüzünden sorunlar yaşanıyor. Örneğin, Antalya serbest bölgesinde çalışacak eleman bulunamıyor. Çünkü bölgenin çevresindeki iş gücü, devletten aldığı az da olsa bedavadan paranın sigortalı olarak çalışmaya başladığında kesileceği korkusunu yaşıyor!
Ülkenin diğer yörelerinden farklı olarak, kamudan düzenli maaş alan sayısının kısıtlı ama turizm gibi mevsimsel istihdamın sağlandığı Alanya benzeri yerlerdeki iş gücü istismarı, şu soruyu beraberinde getiriyor: İşveren kendini ve işletmesini koruma adına mı önlemler alıyor yoksa krizi fırsat bilerek imkanlarını bencilce artırma yoluna mı gidiyor?
Bu soru, sokak provokasyonları eşliğinde dile getirilmeye başladığında, sosyal sınıflar arasında çatışmayı körükleyip bundan nemalanmaya çalışanların ekmeğine yağ sürülecek. Sonrası ise fena…
Feyzi Açıkalın / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder