16 Nisan’a doğru yol alırken herhangi bir vesileyle “hayır”ı telaffuz edenler saldırıların hedefi haline geliyorlar. Saldırılar kimi zaman, Ümit Özdağ ve Yusuf Halaçoğlu olayında olduğu gibi, Türklük, ama çoğunlukla İslam adına oluyor.
Bir kesim, genelde 16 Nisan’da hayır diyeceğini belirtenlerin, İslamın inkârcıları, İslama ters bakanlar olduğunu ileri sürüyorlar.
Din artık politikanın günlük kullanım aracı haline getirilmiş, camiye de politika sokulmuştur.
Bursa’nın “hayır”cıların güçlü olduğu semti Nilüfer ilçesindeki Beşevler Küba Camii’nde cuma akşamüstü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da katılacağı evet mitingi yapılacağı duyuruldu.
Bundan sonra dinin siyasete alet edilmesinin daha da artacağı, iktidarın bu yönde artık hiçbir engel tanımayacağını söylemek hiç de yanlış olmaz.
Bu gidişe çeşitli çevrelerden gösterilen tepkiler de artmaktadır.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kurbaşoğlu, dinin bu şekilde siyasete alet edilmesini şiddetle kınıyor.
“Kendilerini İslam ile özdeşleştirerek, ‘hayır diyenler İslam inkârcılarıdır, İslama ters bakanlardır’ şeklinde beyanat tam bir talihsizliktir. Halbuki karşı çıkanlar, böyle kokuşmuş, dejenere olmuş, yolsuzluklara batmış bir dindarlıktan illallah ettiği için karşı çıkıyorlar.”
15 yıllık AKP iktidarında özgürlüklerin daha da kısıtlandığı ve demokrasinin rafa kaldırıldığını da belirten ve bugün İslam ülkelerinde demokrasinin yerlerde süründüğünün altını çizen Kırbaşoğlu, çok dikkate değer şu sonuca varıyor:
- İnsanlar buna bakarak, haklı olarak, İslam ve demokrasinin bağdaşmayacağını söylüyorlar.
Prof. Kırbaşoğlu 15 yıl önce, İslam ile demokrasiyi “ılımlı İslam” altında uzlaştıracağını söyleyerek iktidar olmuş olan AKP döneminde özgürlüklerin daha da kısıtlandığı, demokrasinin rafa kalktığını söylerken şunları da ekliyor:
“İslamcılar, daha önceki iktidarlarında neyi kınadıysalar, şu anda tek tek hepsini yapmaktadırlar. Baskıdan tutun, dışlamadan tutun, kutuplaştırmadan tutun, yolsuzluktan tutun, bunların hepsini yapar hale geldiler.
İslam insanlara dayatıldığı halde İslam olmaktan çıkar, artık Firavun’un dinine dönüşür.”
Kırbaşoğlu’nun vardığı sonuç ise son derecede çarpıcı:
- Türkiye’de var oluş davasıyla yola çıkan İslamcılar şu anda kendi yok oluşlarının hikâyesini yazıyorlar.
Anayasa referandumu ile ilgili olarak yapılan kamuoyu araştırmaları bu gözlemleri doğrulamakta.
Şimdiye dek, sağ sol ayrımından yararlanıp sağı kendi kanatları altında toplayarak, işini yürütmekte olan AKP’nin artık bir dönüm noktasına geldiği görülüyor. Artık Türkiye’de sağda yeni bir partinin oluşması gerekliliği dile getirilmekte.
Hiç kuşkunuz olmasın ki yeni sağ oluşum laiklik konusunda ülkemizde şimdiye dek politika yapmış olan sağ partilerden çok daha duyarlı olacaktır.
Şimdi kararlı adımlarla o noktaya doğru gelmekteyiz.
Türkiye’de demokrasi ve laiklik konusundaki en büyük eksiklik, sadece solun içtenlikle sahip çıktığı bu kurumların öneminin sağ tarafından layıkıyla anlaşılmamasıydı.
Uzun yıllar, orta sağın kanatları altında palazlanan, sonra dış çevrelerin de desteğiyle “ılımlı İslam” etiketiyle ortaya atılan laiklik karşıtı siyasal akım, icraatıyla, milletin kafasına vura vura bu kavramın önemini ortaya koyuyor.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Bir kesim, genelde 16 Nisan’da hayır diyeceğini belirtenlerin, İslamın inkârcıları, İslama ters bakanlar olduğunu ileri sürüyorlar.
Din artık politikanın günlük kullanım aracı haline getirilmiş, camiye de politika sokulmuştur.
Bursa’nın “hayır”cıların güçlü olduğu semti Nilüfer ilçesindeki Beşevler Küba Camii’nde cuma akşamüstü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da katılacağı evet mitingi yapılacağı duyuruldu.
Bundan sonra dinin siyasete alet edilmesinin daha da artacağı, iktidarın bu yönde artık hiçbir engel tanımayacağını söylemek hiç de yanlış olmaz.
Bu gidişe çeşitli çevrelerden gösterilen tepkiler de artmaktadır.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayri Kurbaşoğlu, dinin bu şekilde siyasete alet edilmesini şiddetle kınıyor.
***
Bakın ne diyor Prof. Hayri Kırbaşoğlu: “Kendilerini İslam ile özdeşleştirerek, ‘hayır diyenler İslam inkârcılarıdır, İslama ters bakanlardır’ şeklinde beyanat tam bir talihsizliktir. Halbuki karşı çıkanlar, böyle kokuşmuş, dejenere olmuş, yolsuzluklara batmış bir dindarlıktan illallah ettiği için karşı çıkıyorlar.”
15 yıllık AKP iktidarında özgürlüklerin daha da kısıtlandığı ve demokrasinin rafa kaldırıldığını da belirten ve bugün İslam ülkelerinde demokrasinin yerlerde süründüğünün altını çizen Kırbaşoğlu, çok dikkate değer şu sonuca varıyor:
- İnsanlar buna bakarak, haklı olarak, İslam ve demokrasinin bağdaşmayacağını söylüyorlar.
Prof. Kırbaşoğlu 15 yıl önce, İslam ile demokrasiyi “ılımlı İslam” altında uzlaştıracağını söyleyerek iktidar olmuş olan AKP döneminde özgürlüklerin daha da kısıtlandığı, demokrasinin rafa kalktığını söylerken şunları da ekliyor:
“İslamcılar, daha önceki iktidarlarında neyi kınadıysalar, şu anda tek tek hepsini yapmaktadırlar. Baskıdan tutun, dışlamadan tutun, kutuplaştırmadan tutun, yolsuzluktan tutun, bunların hepsini yapar hale geldiler.
İslam insanlara dayatıldığı halde İslam olmaktan çıkar, artık Firavun’un dinine dönüşür.”
Kırbaşoğlu’nun vardığı sonuç ise son derecede çarpıcı:
- Türkiye’de var oluş davasıyla yola çıkan İslamcılar şu anda kendi yok oluşlarının hikâyesini yazıyorlar.
Anayasa referandumu ile ilgili olarak yapılan kamuoyu araştırmaları bu gözlemleri doğrulamakta.
Şimdiye dek, sağ sol ayrımından yararlanıp sağı kendi kanatları altında toplayarak, işini yürütmekte olan AKP’nin artık bir dönüm noktasına geldiği görülüyor. Artık Türkiye’de sağda yeni bir partinin oluşması gerekliliği dile getirilmekte.
Hiç kuşkunuz olmasın ki yeni sağ oluşum laiklik konusunda ülkemizde şimdiye dek politika yapmış olan sağ partilerden çok daha duyarlı olacaktır.
***
Yıllar önce AKP’nin, ilk bakışta ne kadar garip
ve inanılmaz gibi görünürse görünsün, uzun erimde, şikâyet ettiği, karşı
durduğu şeylerin hepsini yaparak tepki çekince, bunları örtmek ve
eleştirenleri bastırmak üzere dini siyasete alet edince, demokrasinin
onsuz olmazı laikliğin yaşamsal öneminin kafalara dank etmesini
sağlayarak, bin nasihata evla bir musibet misali laikliğin güvencesi
olacağını yazdığımda, yadırgayanlar çok olmuştu. Şimdi kararlı adımlarla o noktaya doğru gelmekteyiz.
Türkiye’de demokrasi ve laiklik konusundaki en büyük eksiklik, sadece solun içtenlikle sahip çıktığı bu kurumların öneminin sağ tarafından layıkıyla anlaşılmamasıydı.
Uzun yıllar, orta sağın kanatları altında palazlanan, sonra dış çevrelerin de desteğiyle “ılımlı İslam” etiketiyle ortaya atılan laiklik karşıtı siyasal akım, icraatıyla, milletin kafasına vura vura bu kavramın önemini ortaya koyuyor.
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder