22 Nisan 2017 Cumartesi

Beraber yürünen yol, cephe hep değişti... - ŞÜKRAN SONER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, evetçiler kampanyalarında, yine en çok yinelenen, katılımcılara söyletilen, sevilen slogan; “beraber yürüdük biz bu yollarda” oldu. Lidere bağlılığın simgesi olarak ne kadar etkili olduğu, bilinçaltına kazınmış algıyı pekiştirdiği kuşku götürmez...


Ancak Lider, AKP iktidarları algısında ne kadar çok benimsendiği, işlevsel, inandırıcı olduğu ne kadar gerçekse, İktidarlarının 14 yılı boyunca gerek izlenmiş ekonomik, sosyal, siyasal çizginin aynı yolun üzerindeki yürüyüş olduğunu söylemek o kadar gerçekdışı...
Algılanamayan daha da çarpıcı gerçeklik ise, Lider, parti üzerindeki sorgulanamaz söz sahibi olma gücü, tek karar verici ağırlığı, AKP hükümetlerinin kesintisiz seçim kazanmış olarak tek başına hükümet kurma, iktidarda kalabilme başarısına, kuşkusuz partili üye, yönetici kadroları, seçmen tabanda aynı yapısal ağırlığın söz konusu olmasına karşın koalisyon iktidarlarında dahi söz konusu edilemeyecek icraatlar çelişkilerinin yaşanmış olması.
Partisine sağ siyasi partilerde dahi bir benzerine kolay tanıklık edilemeyecek kadar egemen, Liderliğin, deyimin tam karşılığı “tek karar ve söz sahibi olduğu” İktidarları yürüyüşlerinde, ister iç, isterse dış siyasetin icraatlarında, nasıl bu kadar çelişkili yol ayırımları, cephe ittifakları, zikzaklar, gelgitler yaşanmış olabilir?
***

Amerika’nın Irak işgali sürecinde Türkiye’den stratejik ortaklık adına koşulsuz topraklarından askeri işgal geçiş desteği dayatmasında, Ecevit koalisyon hükümetinin “hayır” demesiyle başlayan yeni hükümet arayışları günlerini, yaşanan siyasi çalkantıları anımsayalım..
Erbakan’ın Fazilet Partisi, Milli Görüş hareketinin içinden kopan kadrolarla Ak Parti’nin kuruluş günleri... Milliyetçi-mukaddesatçı kimlikli, Batı ittifakı gözünde sağ liberal demokrat, öncelikli Amerikalılar katında “ılımlı İslam, yeni Osmanlıcılık, İslam dünyası için rol model oluşturabilecek, stratejik ortaklık ilan edilecek kadar benimsenme...”
Dün gibi; iktidarlarının ilk aylarında Almanya’da katıldığım bir etkinlikte Milli Görüş’ün yöneticileri ön sıralarda gönüllü dinleyiciler... Siyaseten çok değiştiklerini, hep birlikte Batı, demokrasi cephesi içinde AB üyeliği savaşımında çalışmaktan söz ediyor; “biz çok değiştik” diyerek söze giriyorlardı.
Bugünün en tehlikeli terör örgütü Fethullahçılar, İktidarlarının en güçlü ortağı, AKP hükümetlerinin kamu gücünü ele geçirme stratejilerinde yol gösterici... Öncelikli kamu örgütlenmeleri kadrolaşmalarında sivil darbe nitelikli operasyonlarda başrollerde. Sınav sonuçları çalınarak gerçekleştirilmiş başta yargı, TSK kadrolaşmalarının ayrıntıları, bugünlerde FETÖ terör örgütüne ilişkin operasyonların, tutuklamalar, açılan davaların iddianamelerinde...


***

İslam dünyası, yeni Osmanlıcılık liderliğinde stratejik ortaklık düşleriyle başımıza gelenleri düşünmek bile korkunç bir karabasan... İslam dünyasını karanlık çağlara çeken mezheplerin kanlı çatışmalarının, Ortadoğu bataklığının içine gömülmemenin, bizim içimize bulaşmış, en vahşi terör örgütlenmelerinin sarmalından göreceli çıkış için çırpınıyor, bedel üzerine bedeller ödüyoruz.
Dünyanın en güçlüleri terör karabasanından kurtulma adına, kirli-kanlı savaşın ölümünden kaçan milyonları tüm sorunları ile bizim topraklarımızda, bizim sırtımızda bıraktılar. Göçün yan ürünü İslami terör örgütleri içinde, göçmen sorunlarında bizden hesap sorabilme noktasındalar.
İktidarları iki binli yıllarda beraber yürüdükleri yollarda, iktidar ittifakı içine girdikleri tüm içdış ittifak cepheleriyle önce barışık, sonra düşman çatışmaların yumağında... Dünyada bir benzeri olmayan, adı cumhurbaşkanlığı, içeriği referandum kampanyalarındaki söylemle; “tek adam, tek bayrak, tek devlet” sloganlı rejimin, geçişini tek çıkış yolu görerek, icraatlarının adımlarını atmanın telaşındalar.
Yetmez ama evetli referandumla gelen, seçimli cumhurbaşkanlığının sorumsuz yetkilerini fırsat bilerek halen geçerli laik Cumhuriyet’in hukuk devleti düzeni, güçler ayrılığı ilkelerinin sayısız yaşamsal çiğnenmesi yetmedi...
Cumhurbaşkanlığı rejimine geçişin seçimlerini bekleyemeden, acilen cumhurbaşkanını yaniden parti üyesi, hemen ardından partisi ve hükümet icraatları için tek karar verici yapacak icraatlar için koşturuluyor. 

Neden? 
Bu AKP, hükümet, Meclis, parti yönetim kadroları, seçmenleriyle istenen tek adam rejimine geçebilme riski mi var?

Şükran Soner / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder