İzmir'de tramvay yolunun önüne aracını park ederek namaz kılan
kişinin yaptığı şov, dinin, - en azından bu şahıs özelinde- gündelik
yaşamın olağan akışına müdahale eden bir olguya dönüştüğünü
göstermiştir. Dolayısıyla öylesine geçiştirilecek bir gerici şov gözüyle
bakılamaz buna.
İslamın, şart koştuğu namazın başta camii olmak üzere herhangi bir mekana bağlı tutulmayarak, bir anlamda ibadeti kolaylaştırma amacıyla uygun yerlerde eda edilebileceği yaklaşımının kötüye kullanılmasıdır bu her şeyden önce. Tramvay yolunun tam üstünün ibadet için uygun yer olduğunu düşünen yoktur herhalde.
Sadece kendi ibadetinin sorumluluğunu sözümona düşünüp, içinde, muhtemelen namaz kılanların da olduğu yaşlıların, hastaların, acele işi olanların bulunduğu tramvayı durdurmak “kendi cennetinden” başka bir şey düşünmeyen dindar bencilliğinin en tuhaf örneği, kuşku yok. Ezan okunduğunda bile saygı gereği müziklerin sustuğu bir ülkede, kendisine istediği saygıyı başkalarından esirgeyen “dindar şımarıklığı” da denebilir haliyle buna.
Tüm örgütlü dinler müdahelecidir, biliyoruz. Bireyleriyle, kurumlarıyla yaşama hakim olma amacı vardır hepsinde. Bu hakim olma durumunu “kamusal iyi”nin arkasına saklanarak yaptıklarından, olası bir itiraz dine olduğu kadar o “kamusal iyi”ye de karşıymış algısını uyandırır kolayca. Örneği içki yasaklarıdır. Yasağa özgürlükler çerçevesinde baskıya karşı olmak anlamında itiraz ettiğinde içki savunucusu olur kişi hemen. Ama tramvay yolunda namaz kılan gerici söz konusu olduğunda ona yapılacak itirazın önüne çıkarılacak bir “kamusal iyi” yok. O nedenle o tramvayda olsaydım iner müdahale ederdim. Ne olursa olsun sonucu. Çok sıradan, hayatın en normal anında, bu anı durdurma hakkı yoktur hiç kimsenin.
Yapılan aynı zamanda en büyük ortak yaşama alanı olan kentin insan yaşamını düzenleyen kurallarının da ihlalidir ki başta trafik gelir. Şov amaçlı namaz kılan kişi yüzünden tıkanan trafik sadece bir an önce evine ya da işine gitmek isteyeni değil, hayat kurtaracak olan ambulansı da, yangın söndürecek itfaiyeyi de engeller. Dolayısıyla gerici şovmene bu nedenle dava açma hakkı vardır kenti yönetenlerin.
Dindar kendine ayrılan alanın sınırlarının dışına taşıyor. Taşmakla kalmıyor buna saygı da bekliyor. Tramvay engelleyen gericinin namaz şovunun namaz vakitlerine gösterdiği özenle ilgili olduğunu düşünenlerden değilim. Son derece basit bir tebliğ çalışması bana sorarsanız. Kendince dindışı olan bir hayata müdahale ettiğini ya da en azından dine ilişkin bir anımsatma yaptığını düşünmüştür, kimbilir? Yoksa neden böylesine hem çocukca, hem saygısızca hem de son derece tehlikeli bir iş yapmış olsun?
Gezi’nin en sıcak günlerinde, birkaç dincinin Taksim Anıtı’nın hemen yanı başında namaza durduğunu anımsayan vardır. Dakikalarca sürdü namazları. Kimse elbette dokunmadı namaz şovcularına. Ne namaz vaktiydi oysa ne de namazı gerektirecek “ilahi bir gün”. Elbette meydan okuma, çokca inatlaşma amaçlı bir garip “eylemdi yaptıkları. Gülüp izledik sadece.
Tramvay durduran gerici eğer yanına birkaç kişi toplayabilseydi, tüm trafiği arkadaşlarıyla beraber durdurabilirdi de.
Dindar bencilliği kitleselleşmeye bayılır. Çoğaldıkça “tebliğ” çalışmasına saldırı da eşlik eder. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Ramazan’da yemek yenmez” diyerek fakülte yakınındaki kafede oturanlara saldırdı gericiler, biliyorsunuz. Bu “namaz saatlerinde tramvay çalışmaz”a da dönüşebilir rahatlıkla. Neden olmasın? “Mesai saatleri namaza göre düzenlensin” diyenler çıkmadı mı? Tüm bunlar yaşamın normal akışını din ile engelleme çabaları. O nedenle tramvay yolunda aracını park edip namaz kılan gerici masum bir tip değil. Namaz kılmadığını düşündüklerine her yerin mescit olabileceğini anımsatma gayretidir yaptığı. Gerici yayınlardaki “Namazla Direniş” kampanyalarını izlemenizi öneririm. Tramvay durduran gericinin nereden beslendiğini anlamayı kolaylaştırır. Bir zamanlar toplu namazlar modaydı. Şimdi, yine var olmakla beraber, azalmış durumda o toplu şovlar. Yerini, tramvay engelleyip ya da şehirler arası otobüs yolculuğu sırasında mola saati dışında otobüsü durdurup namaz kılanlar almış bulunuyor.
Din ile engelleme yeni bir tutum değil. Toplumsal tüm itirazlarda örgütlü dinler isyankarların karşısına “şükür”ü anımsatarak, “yetinmeyi” önererek çıktılar. Çünkü her duruma dinden destek çıkarabilirsiniz. Eşinizi terk edip sevgilinizle evlendiğinizde “aşkınızı savunmak” yerine Bakara Suresi’nden bir ayet okuyarak eleştirenlerinizi susturursunuz. Mustafa Ceceli adlı o “saray dindarı” böyle yapmış işte.
Din ile engelleyenlere bakın, inandırıcılıkları hiç mi hiç yok. Örneğin AKP Genel Başkanı’nın fakirlik, yoksulluk konulu hiç bir lafını dinlemem ben. Sonradan zenginleşen biri o, beni ikna etmesi zor bu yüzden. Kastilla’lı aziz Dominicus vardır. 1205’te yoksullar kendisine inansın diye, isteyerek yoksul düştü derler bu adam için.
Bizimki ise dindar olduğuna inanılsın diye tramvay durduruyor.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
İslamın, şart koştuğu namazın başta camii olmak üzere herhangi bir mekana bağlı tutulmayarak, bir anlamda ibadeti kolaylaştırma amacıyla uygun yerlerde eda edilebileceği yaklaşımının kötüye kullanılmasıdır bu her şeyden önce. Tramvay yolunun tam üstünün ibadet için uygun yer olduğunu düşünen yoktur herhalde.
Sadece kendi ibadetinin sorumluluğunu sözümona düşünüp, içinde, muhtemelen namaz kılanların da olduğu yaşlıların, hastaların, acele işi olanların bulunduğu tramvayı durdurmak “kendi cennetinden” başka bir şey düşünmeyen dindar bencilliğinin en tuhaf örneği, kuşku yok. Ezan okunduğunda bile saygı gereği müziklerin sustuğu bir ülkede, kendisine istediği saygıyı başkalarından esirgeyen “dindar şımarıklığı” da denebilir haliyle buna.
Tüm örgütlü dinler müdahelecidir, biliyoruz. Bireyleriyle, kurumlarıyla yaşama hakim olma amacı vardır hepsinde. Bu hakim olma durumunu “kamusal iyi”nin arkasına saklanarak yaptıklarından, olası bir itiraz dine olduğu kadar o “kamusal iyi”ye de karşıymış algısını uyandırır kolayca. Örneği içki yasaklarıdır. Yasağa özgürlükler çerçevesinde baskıya karşı olmak anlamında itiraz ettiğinde içki savunucusu olur kişi hemen. Ama tramvay yolunda namaz kılan gerici söz konusu olduğunda ona yapılacak itirazın önüne çıkarılacak bir “kamusal iyi” yok. O nedenle o tramvayda olsaydım iner müdahale ederdim. Ne olursa olsun sonucu. Çok sıradan, hayatın en normal anında, bu anı durdurma hakkı yoktur hiç kimsenin.
Yapılan aynı zamanda en büyük ortak yaşama alanı olan kentin insan yaşamını düzenleyen kurallarının da ihlalidir ki başta trafik gelir. Şov amaçlı namaz kılan kişi yüzünden tıkanan trafik sadece bir an önce evine ya da işine gitmek isteyeni değil, hayat kurtaracak olan ambulansı da, yangın söndürecek itfaiyeyi de engeller. Dolayısıyla gerici şovmene bu nedenle dava açma hakkı vardır kenti yönetenlerin.
Dindar kendine ayrılan alanın sınırlarının dışına taşıyor. Taşmakla kalmıyor buna saygı da bekliyor. Tramvay engelleyen gericinin namaz şovunun namaz vakitlerine gösterdiği özenle ilgili olduğunu düşünenlerden değilim. Son derece basit bir tebliğ çalışması bana sorarsanız. Kendince dindışı olan bir hayata müdahale ettiğini ya da en azından dine ilişkin bir anımsatma yaptığını düşünmüştür, kimbilir? Yoksa neden böylesine hem çocukca, hem saygısızca hem de son derece tehlikeli bir iş yapmış olsun?
Gezi’nin en sıcak günlerinde, birkaç dincinin Taksim Anıtı’nın hemen yanı başında namaza durduğunu anımsayan vardır. Dakikalarca sürdü namazları. Kimse elbette dokunmadı namaz şovcularına. Ne namaz vaktiydi oysa ne de namazı gerektirecek “ilahi bir gün”. Elbette meydan okuma, çokca inatlaşma amaçlı bir garip “eylemdi yaptıkları. Gülüp izledik sadece.
Tramvay durduran gerici eğer yanına birkaç kişi toplayabilseydi, tüm trafiği arkadaşlarıyla beraber durdurabilirdi de.
Dindar bencilliği kitleselleşmeye bayılır. Çoğaldıkça “tebliğ” çalışmasına saldırı da eşlik eder. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde “Ramazan’da yemek yenmez” diyerek fakülte yakınındaki kafede oturanlara saldırdı gericiler, biliyorsunuz. Bu “namaz saatlerinde tramvay çalışmaz”a da dönüşebilir rahatlıkla. Neden olmasın? “Mesai saatleri namaza göre düzenlensin” diyenler çıkmadı mı? Tüm bunlar yaşamın normal akışını din ile engelleme çabaları. O nedenle tramvay yolunda aracını park edip namaz kılan gerici masum bir tip değil. Namaz kılmadığını düşündüklerine her yerin mescit olabileceğini anımsatma gayretidir yaptığı. Gerici yayınlardaki “Namazla Direniş” kampanyalarını izlemenizi öneririm. Tramvay durduran gericinin nereden beslendiğini anlamayı kolaylaştırır. Bir zamanlar toplu namazlar modaydı. Şimdi, yine var olmakla beraber, azalmış durumda o toplu şovlar. Yerini, tramvay engelleyip ya da şehirler arası otobüs yolculuğu sırasında mola saati dışında otobüsü durdurup namaz kılanlar almış bulunuyor.
Din ile engelleme yeni bir tutum değil. Toplumsal tüm itirazlarda örgütlü dinler isyankarların karşısına “şükür”ü anımsatarak, “yetinmeyi” önererek çıktılar. Çünkü her duruma dinden destek çıkarabilirsiniz. Eşinizi terk edip sevgilinizle evlendiğinizde “aşkınızı savunmak” yerine Bakara Suresi’nden bir ayet okuyarak eleştirenlerinizi susturursunuz. Mustafa Ceceli adlı o “saray dindarı” böyle yapmış işte.
Din ile engelleyenlere bakın, inandırıcılıkları hiç mi hiç yok. Örneğin AKP Genel Başkanı’nın fakirlik, yoksulluk konulu hiç bir lafını dinlemem ben. Sonradan zenginleşen biri o, beni ikna etmesi zor bu yüzden. Kastilla’lı aziz Dominicus vardır. 1205’te yoksullar kendisine inansın diye, isteyerek yoksul düştü derler bu adam için.
Bizimki ise dindar olduğuna inanılsın diye tramvay durduruyor.
MUSTAFA K. ERDEMOL / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder