9 Haziran 2017 Cuma

Katar, İran, IŞİD, Suud: İnancın iktidara yenilgisi - TAYFUN ATAY

1979’da gerçekleşen İran Devrimi’nin, bir parçası olduğu Ortadoğu coğrafyasına ve tüm İslam dünyasına vaadi İsrail’i haritadan silmekti.
O günleri yaşamış olanlar, birbirinden kopuşsuz kulakları çınlatan şu iki sloganı gayet iyi hatırlar: “Merg Ber Amerika, Merg Ber İsrail” (Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm).
O yıllarda İran’da Devrim Muhafızları’nın kurucusu Refik Dost, İran’ın baş ve kutsal hedefinin “İsrail’in tüm vücudunu ortadan kaldırmak ve Kudüs’ü kurtarmak” olduğunu söylüyordu (Cengiz Çandar, “Ortadoğu Çıkmazı”, Hil Yayın, 1983, s. 66).
Neredeyse 40 yıl sonra bugün, İran İslam Cumhuriyeti’nin hedef önceliği çok farklı. İsrail’in esamisi okunmuyor.
Şimdi baş düşman Suud!.. Aynı Devrim Muhafızları, IŞİD’in iki gün önce İran’daki ölümcül saldırılarının arkasında Suudi Arabistan olduğunu söyleyerek intikam yemini ettiler.
Belki yukarıdaki slogan da artık “Merg Ber Amerika, Merg Ber Suud” şekline dönüştürülür!.. 

***

Peki, tablodaki iç-karmaşayı görmemek mümkün mü, hayır.
Tamam, IŞİD için bel kemiğini İran’ın oluşturduğu Şiilik, sapkınlık, inkârcılık ya da dinden çıkma... O yüzden İslamın en kadim “iç-ötekileştirme” tabiri olan “Rafızi”, hem İran, Irak, Yemen ve Lübnan’daki Şiilere, hem Suriye’deki Nusayrilere, hem de bizim Alevi yurttaşlarımıza karşı nefretle seferber ediliyor IŞİD tarafından… Örgüt sözcüleri, dünyadaki 200 milyon Şii, eğer Sünniliğe dönmezse infaz edilecek demekten de çekinmiyor hiç.
Ama aynı IŞİD ya da El Kaide için Suudiler de çok farklı bir yerde değil. Haddizatında onlara göre ortada aslında Suudi Arabistan yok, “Suudi Amerika” var!..
Son Katar olayını tabloya dâhil edecek olursak çok daha içinden çıkılmaz bir denklem karşısında buluruz kendimizi.
Katar, onu ablukaya alanlar tarafından hem IŞİD’e, hem İran’a destek olmakla suçlandı, hatırlayın!..
Peki, şimdi İran’daki saldırıdan sonra Katar’ı nereye koyacağız? O İran’a mı yancı, IŞİD’e mi yancı bu hadisede?..
Ya Suudiler? Onlar, Katar’ı ablukaya alırken terörist dedikleri IŞİD’in neresinde acaba İran’daki saldırıda?..
Tahran’a, Devrim Muhafızları’na bakılırsa yanındalar IŞİD’in…
İran-IŞİD; IŞİD-Katar; Katar-İran; İran-Suud; Suud-IŞİD… Bulun bakalım kim kimin içinde ve dışında, kim kimin yanında ve karşısında?! 

***

İslamiyet’te “içerdeki öteki”, “dışardaki öteki”den hep çok daha “kötü” sayılmıştır.
Ben uzun yıllar önce, doktora çalışmamı sürdürürken bir Nakşibendi önde geleninden Vahhabiler için, “Onlar, Yahudilerden de kötüdür, münafıktır, ne camilerine gidin, ne de konuşun onlarla, bir sopa alın, kafalarını kırın” sözlerini duyduğumda dut yemiş bülbüle dönerek anlamıştım bu gerçeği…
İslam’da “içerdeki öteki”ne hışım, “dışardaki öteki”ne galebe çalar, çünkü “iktidar” faktörü, dışardaki değil içerdeki öteki ile bağlantılıdır.
Dışardakiler, yani Yahudiler, Hıristiyanlar, Budistler, Şintoistler, laikler, ateistler ve diğerleri, orada bir yerde size “İslam” olduğunuzu bildirmek üzere, kendi kimliğinizi onlardan hareketle inşa etmek üzere vardır.
Ama “içerdeki öteki”, aynı “Müslüman” kitleye hitap etme, öncülük etme ve hükmetme yolunda bir amansız rakip, dolayısıyla korkunç bir hasımdır. 

***

Bakın bizim “içerdeki öteki-dışardaki öteki” tabirlerimizle buluşurcasına bir “yakın düşman-uzak düşman” ayrımı yapan Ebu Musab ez-Zerkavi, yani IŞİD’e giden yolun Irak’ta önünü açan isim, Şiiliğe mensup herkesin kanının helâlliğini nasıl en öncelikli “amel” sayıyormuş:
“Zerkavi’ye göre ‘uzak düşman’ Amerika ortadaydı, açıktı, anlaşılırdı; ama ‘yakın düşman’ Rafıziler (Şiiler) sinsiydi, pusudaydı; yılan gibi yaklaşacak, akrep gibi sokacaktı! Zerkavi, ‘İran’dan beslenen Rafızilerin gün geçtikçe Irak’tan Suriye ve Lübnan’a kadar Rafızi devleti kurma ve Körfez ülkelerine yayılma umutları büyüyor. Amerika büyük düşman olsa da Rafıziler daha büyük bir tehlikedir ve onların zararı daha yıkıcıdır’ diyordu” (Fehim Taştekin, “Karanlık Çıktığında – IŞİD: Din Adına Şiddetin Dün ve Bugünü”, Doğan Kitap, 2016, s. 90).
O yüzden İran’ın da bugün ne Amerika, ne İsrail görecek hali var. “İçerdeki öteki” yahut “yakın düşman” Suud’u görüyor gözü onun!..
İşte böyle olduğu için “İslam birliği” hikâyedir. 



Böyle olduğu için, Diyanet Başkanı’nın da birkaç yıl önce belirttiği gibi, her yıl dünyada katledilen ortalama 1000 Müslümanın yüzde 90’ı bir başka Müslüman tarafından katledilmektedir.
Ve böyle olduğu içindir ki “Hilafet”in tarihsel gerçeğinde, “İttihad-ı İslam” değil, “İhtilaf-ı İslam” yazar.

Tyfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder