21 Ağustos 2017 Pazartesi

Sömürge savaşlarına hoş geldiniz! - ERGİN YILDIZOĞLU

Sömürge paylaşım savaşları Afrika’da başladı. En azından sinema sahnesinde... Çocukluğumda, sömürge paylaşım savaşlarının filmleriyle büyüdüm. Amerikalı ya da İngiliz, ender de olsa Fransız ordularından özel timler, lejyonerler vardı, bunlar iyiyi, uygar olanı, özgürlüğü temsil ediyordu. Bunların karşısında, kiralık askerler, bazı yabancı (SSCB ya da ÇHC) güçlerin desteklediği fanatik yerli savaşçılar (dinci ya da milliyetçi- aslında isyancılar) ya da doğrudan, bu iki Batı karşıtı devlettin o bölgedeki komplolarının ajanları vardı. Bunlar da kötüleri, “ilerleme”, “özgürlük” karşıtı olanları...
Sonra, Çin-ABD yakınlaşması, SSCB ile detant (yumuşama) başladı konu da uluslararası suç örgütlerine, ya da SSCB’den, ÇHC’den kimi yumuşamayı hazmedemeyen fanatik generallerin, III. Dünya Savaşı çıkarma çabalarına kaydı. Benim izleyebildiğim kadarıyla da yakın zamana kadar bu tarzla devam etti. 


Çin’de vizyona çıktıktan sonra ilk 11 günde 470 milyon dolar hasılat yaparak tarihi gişe rekorları kıran, yakında Londra’da vizyona girecek olan Çin yapımı “Kurt Savaşçı 2” başlıklı film, benim büyürken izlediğim sömürge paylaşım savaşlarını anımsatıyor. Ben filmi henüz izlemedim. Ancak BBC ve Financial Times’da film üzerine yayımlanan yorumlardan ortada ilginç bir şeyin olduğunu anlayıp, hem “Kurt Savaşçı”yı (I) izledim, hem de ne kadar tanıtma yazısı bulabilirsem okudum. 



Kim Çin’e bulaşırsa...
Kurt Savaşçı 2”nin alt başlığı, (whoever offends China will be haunted) biraz abartılarak, janra uygun bir dille, “Çin’e bulaşan belasını bulur” biçiminde çevrilebilir. İlk filmde de benzer bir tema vardı. İlk filmde kahramanımız (müthiş bir keskin nişancı, otoriteye karşı inisiyatif gösterebilen, içkiye dayanıklı, çapkın biri) Çin topraklarına giren (işgal senaryosu), Afganistan-Irak deneyimli, Amerikalı kiralık askerlere karşı savaşıyor. Kiralık askerlerin patronu, salt Çinlileri etkileyecek (ırksal özgünlük fikri) bir genetik kimyasal silahı Çin’in düşmanlarına satmaya çalışıyor.
Film boyunca, ABD filmlerindekini aratmayan bir komuta merkezinden dev ekranlar, holografik haritalar ve harekât masaları, savaş alanını sürekli gerçek zamanda izleyen İHA’lar, uydular ile yönetilen Çin özel kuvvetlerinin, “sibernetik ağlara” bağlı savaş taktiklerini - gerekirse yağmur bile yağdırabiliyorlar- izliyoruz. Kötüler kendi aralarında konuşurken, ne zaman biri Çin’in askeri kapasitesini sorgulasa, patron, “sakın ha azımsamayın” diye uyarıyor. “Kahramanımızla”, kötü adamların lideri arasında “Neden vatan için savaşıyorsun boşuna, bak ben para için savaşıyorum” gibisinden bir diyalog bile var filmde. 


Kurt Savaşçı 2”de kahramanımız bu kez, Çin’in, hammadde ve tarım alanlarında büyük yatırımlarının olduğu, mal ihracının yanı sıra Çinli nüfus da ihraç ettiği Afrika’da. Afrikalılarla birlikte yaşıyor, çok seviliyor, içki içme yarışında onları geçiyor (ırk üstünlüğü teması). Bir Çinli kadın doktor, yerli halkı pençesine almış çok tehlikeli bir salgın hastalıkla mücadele ediyor (uygarlığı bilimi temsil eden fedakâr doktor, -yine bir sömürge teması). 


Bir Çinli topluluğun huzur ve uyum içinde yaşadığı o Afrika ülkesinde iç savaş çıkıyor. Amerikalı kiralık askerler ülkeye giriyor. Bu sırada, Çin devleti, yönetenler arasındaki uyumsuzluktan dolayı (tek liderin önemi), gereken yardımı gönderemiyor. O zaman “iş başa düşüyor”. Kahramanımız hem doktoru, hem de orada yaşayan Çinli (yerleşimciler) nüfusu bu işgalcilere karşı korumak için savaşıyor. Filmde Çin milliyetçiliğini yansıtan ifadeler çok yoğun biçimde yer alıyormuş. 


Bu janrın yaratıcısı yıllarca, “Sandokan”, “Bovani İstasyonu”, “Pekin’de 55 gün”, “Karanlık Güneş”, “Dört Beyaz Tüy”, “Sarı Kurdele”, “Apaçi Kalesi” (Kovboy-Kızılderili filmleri) gibi sömürgeciliği meşrulaştıran filmler yapan ABD ve Batı kültür endüstrisiydi. Şimdi yeni bir büyük güç yükseliyor, özellikle Afrika’daki varlığı giderek dikkat çekiyor. O da, kendi misyonunu meşrulaştıran filmler yapmaya başlıyor, hem de ilk üretenlerin modelini nereyse aynen kopyalayarak...


Ergin Yıldızoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder