On yaşında bir kız çocuğu babasıyım ve sosyalistim. Kızıma
kıyamadığım için yıllardır özel bir okula haraç ödüyorum. Beklentim ne?
Temiz bir tuvalet, makul sayıda öğrencilerden oluşan bir sınıf, can
güvenliği ve eğer denk gelirse uygar öğretmen ve yöneticiler bulmak
karşımda. Amacım ne? AKP’nin cahil, kindar nesil yetiştirme sürecinden
kızımı korumak. Başarılı mıyım diye sorarsanız; ancak ‘eh’ diyebilirim.
Para ödediğimiz ve semtimiz ağırlıklı laik kesimden oluştuğu için
vaziyeti idare ediyoruz. Peki, çocuğumun/çocukların hakiki bir eğitim
aldığına inanıyor muyum, derseniz; yanıtım net: Hayır!
Özel okullar nihayetinde ticari kurumlar ve hepsinin canı RTE’nin iki dudağı arasında. Üstelik veliler sanki bu memlekette yaşamaz gibi, hâlâ bilmem ne sınavında çocuğum nereyi kazanır türü gerzek bir sevdanın peşinden koşmakta. Tüm milli eğitim müdürleri, bakanlık çalışanları, bakan, devlet siyasal İslamcı kadrolarla dolmuşken, sadece bayramlarda İzmir Marşı söyleyerek kendini cumhuriyetçi/laik sayan tipleri de anlamıyorum. Sanıyorlar ki İngilizce öğrenince, renkli koridorlar olunca, yalandan bir çalgı tımbırdatılınca dünya ölçüsünde eğitim alıyorlar. Veli, öğretmen, yönetim, bakanlık ortak çalışmasıyla çocuklarımızın ruhu tecavüze uğruyor!
Zaman zaman eğitimci arkadaşlarla söyleşiyorum; artık öğretmen değersiz, hatta aşağılanır halde. Neden? Çünkü devlet kadrosunda iş bulmak neredeyse imkânsız! Özel okullar üç kuruş verip, öğretmenlerin haysiyetini satın almak istiyor. Bir veli toplantısına katıldım, baktım öğretmen idareden aldığı talimat neyse, öyle konuşuyor. Veliler durumdan pek mutlu. Çocuğum kaç matematik sorusunu hızla çözer derdinde. Tutamadım kendimi, sordum: “Peki ya çocuklarımızın ruhsal gelişimi, etik değerler konusundaki tutumunuz nedir?” diye. Bana bir mahlûkmuşum gibi baktılar… Akıllarına bile gelmemiş okulun böyle bir sorumluluğu olacağı…
Din dersleri başlıyor bu sene. Bir süre kızımı bu derse sokmayayım dedim. Kaldı ki saçmalıkları öğrenmenin hem yararı yok, hem de çocuklarda ruhsal yara açıyor. Soyut, kanıta dayanmayan ve korku içerikli söylemler çocukların gelişimini olumsuz engelliyor. Okul mecbur, müfredat denen yalanlar bildirisini öğrenciye dayatmak zorunlu. Derse girmek istemeyen çocuk sınıftan çıkarılıyor. Bu durumda da, suçlu muamelesi görüyor ve yalnızlaşıyor. Zaten bizim ülke sürüden ayrılanı sevmez, yetmez gibi bir de damgalanmış oluyor çocuk. Bir baba bu riski almalı mı? Toplum bu cehaletle mücadele etmezken, çocuğunu öne atmalı mı? Zor soru… Şimdilik din öğretmeninin söylediklerini kötü masal olarak dinlemesini öneriyorum kızıma.
Devlet okullarının müdürleri çoğunlukla imam hatipli! Din dersi öğretmenleri de okulun ağası kıvamında. RTE’nin çizdiği kindar nesil projesine hizmet etmek için hababam çalışıyorlar. Evrim; dünyanın kabul ettiği, eleştirisini yapıp, geliştirdiği bir bilimsel veri…
Eğer din dersinde herifin teki “dünya düzdür” dese çocuğunuza, yaptırımı nedir sorarım size?
Ya da herhangi bir tarih öğretmeni; tüm Ermeniler düşmandır, başları ezilmeli, dese ve çocuğunuz yarın bir komşu Ermeni çocuğa saldırsa suçlu kim söyler misiniz?
‘Kadınlar erkeğe hizmet etmelidir, en doğru eş erkeğin sözünü dinleyen, itaat edendir’ dese okul müdürü bayrak töreninde kim itiraz edecek peki?
Ya da bir cuma, ders kesilip, haydi hep beraber mescide gidiyoruz namaz kılınacak talimatı verse bir öğretmen, hangi babayiğit sen ne yapıyorsun diyecek?
Çocuklarımız esir düşmüş durumda. Milli Eğitim Bakanlığı’nın zindanlarında inim inim inliyor. Biz, hayatta her şeyden çok evladımızı severiz diyen ana babalar, başımıza bir iş gelmesin diye boyun eğiyoruz. Soruyorum, buna sevgi denir mi? Dürüst olun, aynaya bakın, kaçınız görevinizi yerine getiriyorsunuz? Çocuk eski etek, gömlek, pantolonla okula giderse bir şey yitirmez. Yılda bir ayakkabısı olursa eksik hissetmez kendini. Eğer onurunu koruyamazsa, soru sormaktan korkarsa, gericiliğe boyun eğerse köleleşir ve işte o zaman ona en büyük kötülüğü etmiş olursunuz. Bilgi nedir? Bu çağda her çocuk yabancı dil öğrenir. Ama eğer haysiyetli insan olma treni kaçarsa, sonra çok üzülürsünüz…
Bir çift söz de öğretmenlerimize…
Üç kuruş maaş için kimseye boyun eğmeyin.
Mesleğin büyüklerini anımsayın.
Köy okullarında verilen aydınlanma mücadelesini okuyun, öğrenin.
Siz sıradan bir meslek yapmıyorsunuz. Çocuklarımızın ruhuna tecavüz edilirken sessiz kalmayın. Kendinizin ve mesleğinizin onurunu koruyun. Diyeceğim: Maskeli balo bitsin, hakikatimizle yüzleşelim.
Pazartesi örgütlü biçimde ses verelim, çocuklarımızı cehaletin kucağına terk etmeyelim!
Enver Aysever / BİRGÜN
Özel okullar nihayetinde ticari kurumlar ve hepsinin canı RTE’nin iki dudağı arasında. Üstelik veliler sanki bu memlekette yaşamaz gibi, hâlâ bilmem ne sınavında çocuğum nereyi kazanır türü gerzek bir sevdanın peşinden koşmakta. Tüm milli eğitim müdürleri, bakanlık çalışanları, bakan, devlet siyasal İslamcı kadrolarla dolmuşken, sadece bayramlarda İzmir Marşı söyleyerek kendini cumhuriyetçi/laik sayan tipleri de anlamıyorum. Sanıyorlar ki İngilizce öğrenince, renkli koridorlar olunca, yalandan bir çalgı tımbırdatılınca dünya ölçüsünde eğitim alıyorlar. Veli, öğretmen, yönetim, bakanlık ortak çalışmasıyla çocuklarımızın ruhu tecavüze uğruyor!
Zaman zaman eğitimci arkadaşlarla söyleşiyorum; artık öğretmen değersiz, hatta aşağılanır halde. Neden? Çünkü devlet kadrosunda iş bulmak neredeyse imkânsız! Özel okullar üç kuruş verip, öğretmenlerin haysiyetini satın almak istiyor. Bir veli toplantısına katıldım, baktım öğretmen idareden aldığı talimat neyse, öyle konuşuyor. Veliler durumdan pek mutlu. Çocuğum kaç matematik sorusunu hızla çözer derdinde. Tutamadım kendimi, sordum: “Peki ya çocuklarımızın ruhsal gelişimi, etik değerler konusundaki tutumunuz nedir?” diye. Bana bir mahlûkmuşum gibi baktılar… Akıllarına bile gelmemiş okulun böyle bir sorumluluğu olacağı…
Din dersleri başlıyor bu sene. Bir süre kızımı bu derse sokmayayım dedim. Kaldı ki saçmalıkları öğrenmenin hem yararı yok, hem de çocuklarda ruhsal yara açıyor. Soyut, kanıta dayanmayan ve korku içerikli söylemler çocukların gelişimini olumsuz engelliyor. Okul mecbur, müfredat denen yalanlar bildirisini öğrenciye dayatmak zorunlu. Derse girmek istemeyen çocuk sınıftan çıkarılıyor. Bu durumda da, suçlu muamelesi görüyor ve yalnızlaşıyor. Zaten bizim ülke sürüden ayrılanı sevmez, yetmez gibi bir de damgalanmış oluyor çocuk. Bir baba bu riski almalı mı? Toplum bu cehaletle mücadele etmezken, çocuğunu öne atmalı mı? Zor soru… Şimdilik din öğretmeninin söylediklerini kötü masal olarak dinlemesini öneriyorum kızıma.
Devlet okullarının müdürleri çoğunlukla imam hatipli! Din dersi öğretmenleri de okulun ağası kıvamında. RTE’nin çizdiği kindar nesil projesine hizmet etmek için hababam çalışıyorlar. Evrim; dünyanın kabul ettiği, eleştirisini yapıp, geliştirdiği bir bilimsel veri…
Eğer din dersinde herifin teki “dünya düzdür” dese çocuğunuza, yaptırımı nedir sorarım size?
Ya da herhangi bir tarih öğretmeni; tüm Ermeniler düşmandır, başları ezilmeli, dese ve çocuğunuz yarın bir komşu Ermeni çocuğa saldırsa suçlu kim söyler misiniz?
‘Kadınlar erkeğe hizmet etmelidir, en doğru eş erkeğin sözünü dinleyen, itaat edendir’ dese okul müdürü bayrak töreninde kim itiraz edecek peki?
Ya da bir cuma, ders kesilip, haydi hep beraber mescide gidiyoruz namaz kılınacak talimatı verse bir öğretmen, hangi babayiğit sen ne yapıyorsun diyecek?
Çocuklarımız esir düşmüş durumda. Milli Eğitim Bakanlığı’nın zindanlarında inim inim inliyor. Biz, hayatta her şeyden çok evladımızı severiz diyen ana babalar, başımıza bir iş gelmesin diye boyun eğiyoruz. Soruyorum, buna sevgi denir mi? Dürüst olun, aynaya bakın, kaçınız görevinizi yerine getiriyorsunuz? Çocuk eski etek, gömlek, pantolonla okula giderse bir şey yitirmez. Yılda bir ayakkabısı olursa eksik hissetmez kendini. Eğer onurunu koruyamazsa, soru sormaktan korkarsa, gericiliğe boyun eğerse köleleşir ve işte o zaman ona en büyük kötülüğü etmiş olursunuz. Bilgi nedir? Bu çağda her çocuk yabancı dil öğrenir. Ama eğer haysiyetli insan olma treni kaçarsa, sonra çok üzülürsünüz…
Bir çift söz de öğretmenlerimize…
Üç kuruş maaş için kimseye boyun eğmeyin.
Mesleğin büyüklerini anımsayın.
Köy okullarında verilen aydınlanma mücadelesini okuyun, öğrenin.
Siz sıradan bir meslek yapmıyorsunuz. Çocuklarımızın ruhuna tecavüz edilirken sessiz kalmayın. Kendinizin ve mesleğinizin onurunu koruyun. Diyeceğim: Maskeli balo bitsin, hakikatimizle yüzleşelim.
Pazartesi örgütlü biçimde ses verelim, çocuklarımızı cehaletin kucağına terk etmeyelim!
Enver Aysever / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder