Her sanat dalında olduğu gibi “oyunculuk” da bir iş bir uğraş, bilindiğince; isteğe- yeteneğe-içgüdüye dayalı bir ayrıcalık.
Üzerinde biraz söz söyleyebileceğim; 1963’lerde özenci (amatör) olarak başladığım ve sonrasında uğraşman(profesyonel) olarak bunca yıldır, gerçekte hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak değiştirme-dönüştürmeye katkı sunma gücünü etkince gerçekleştiremeyen; bu ülkede hani pek bir yararını göremediğim; bolca borçlar morçlar, yasaklanmalar, davalarla az buz süründüğümüz bir konu... 50 yılı aşkın sürede eğer örneğin marangozluk ya da aşçılık yolunda ilerleseydim, öff ne durumda olurdum ama şimdi?!...
Ömer Hayyam’ın deyişi: “Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz. Kuklacı felek usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.”
Shakespeare’in de üzerine çok konuşulur o ünlü sözleri: “Bütün dünya bir sahnedir, kadın erkek bütün insanlar da oyuncular...” Yorumlar, bunlardan çıkacak anlamlar ortada bence, ne var ki ustalara dil uzatmak istemesem de, bir başka açıdan ele alasım var olguyu: Oyuncunun salt sahnede oynadığı ve yaşamda oynamadığı ki bu da olsa olsa “yaratım sunma” gerçekliği olduğu. Oysa bildik bilmez konuşulur ya özellikle kimi siyasetçiler yanınca: “artistlik yapma, tiyatro oynuyor, tiyatro çeviriyor” gibi usa gelmez uyduruk yanlış, saçma sapan örneksemeler...
Kağıt oyunları başta olmak üzere çeşitli oyunlar var kuşkusuz, ama içlerinde oyun olarak nitelendirilse de oyun olmayan tek oyun satrançtır sanırım...
Che Guevera’nın ateşli bir satranç sever olduğunu bilirsiniz mutlaka. Küba’da sönmüyor hiç bu ateş. 2004 yılının Mayıs ayında yaklaşık 13 bin kişi aynı anda satranç oynamaya başlıyor. Santa Clara kentindeki Ernesto Che Guevara meydanında toplanan satranççıların savaşımını başlatan atılımı(hamleyi), geçmiş dünya satranç yarışbaşı (şampiyonu) Rus Anatoli Karpov yapıyor. Havana’da iki yıl önce de 11 bin 320 satranççı aynı anda oyuna başlıyor...
Haber şöyle: Sosyalist Küba, sokaklarında pek çok satranç kulübü görebileceğiniz, kaldırımda satranç oynayan insanlara rastlayacağınız belki de tek ülke... 4 yaşındaki Ana henüz okuma yazma bilmiyor ve sayı saymayı yeni öğreniyor ancak iyi bir satranç oyuncusu, çünkü o bir Kübalı...1959’da devrimini yapan Küba’da satranç, devrimin eğitim ve sosyal yaşamı dönüştürme programının önemli tercihlerinden biri oldu. Devrimin liderleri Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara’nın da, iyi birer satranç oyuncusu olduğu biliniyor. Devrimden sonra satranç, okulların müfredatına eklendi, sokaklarda çok sayıda satranç kulübü kuruldu ve Latin Amerika Satranç Yüksek Enstitüsü (ISLA) turnuvalar düzenledi, bölgeye satrancı tanıttı... Ana’nın 30 yaşındaki annesi, kızının okuldan her dönüşünde dans mı edeceğini yoksa satranç mı oynayacağını sorduğunu, bundan çok mutlu olduğunu söylüyor... Ülkedeki devlet televizyonu da, satrancın öğretildiği bir program yayınlıyor. ISLA direktörü, ekranda satrancı anlatan öğretmenlerden biri ve program Kübalıların en çok izlediği yayınların başında geliyor. (SOL / Kasım 2016)
Bana satrancı sevdiren biri, sanırım Küba’daki bir turnuvada geçen konuşmada, Pachman’a yaklaşan ve şöyle diyen Che: “Biliyorsunuz yoldaş Pachman, Bakan olmaktan memnun değilim. Sizin gibi satranç oynamayı veya Venezuela’da devrim yapmayı tercih ederdim...”
Bana satrancı sevdiren bir diğeri de, Türkiye’nin gelmiş geçmiş büyük satranç ustalarından Cem Pekün. Onunla sürdüreceğim haftaya yazımı.
Belki halkımıza, özellikle siyasilere, bu konudan yola çıkarak kimi diyeceklerimiz olabilir daha...
Şah mı deriz?
Mat mı oluruz?
Yoksa pat mı?...
Zafer Diper / BİRÜN
Üzerinde biraz söz söyleyebileceğim; 1963’lerde özenci (amatör) olarak başladığım ve sonrasında uğraşman(profesyonel) olarak bunca yıldır, gerçekte hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak değiştirme-dönüştürmeye katkı sunma gücünü etkince gerçekleştiremeyen; bu ülkede hani pek bir yararını göremediğim; bolca borçlar morçlar, yasaklanmalar, davalarla az buz süründüğümüz bir konu... 50 yılı aşkın sürede eğer örneğin marangozluk ya da aşçılık yolunda ilerleseydim, öff ne durumda olurdum ama şimdi?!...
Ömer Hayyam’ın deyişi: “Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz. Kuklacı felek usta, kuklalar da biz. Oyuna çıkıyoruz birer, ikişer; bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.”
Shakespeare’in de üzerine çok konuşulur o ünlü sözleri: “Bütün dünya bir sahnedir, kadın erkek bütün insanlar da oyuncular...” Yorumlar, bunlardan çıkacak anlamlar ortada bence, ne var ki ustalara dil uzatmak istemesem de, bir başka açıdan ele alasım var olguyu: Oyuncunun salt sahnede oynadığı ve yaşamda oynamadığı ki bu da olsa olsa “yaratım sunma” gerçekliği olduğu. Oysa bildik bilmez konuşulur ya özellikle kimi siyasetçiler yanınca: “artistlik yapma, tiyatro oynuyor, tiyatro çeviriyor” gibi usa gelmez uyduruk yanlış, saçma sapan örneksemeler...
Kağıt oyunları başta olmak üzere çeşitli oyunlar var kuşkusuz, ama içlerinde oyun olarak nitelendirilse de oyun olmayan tek oyun satrançtır sanırım...
Che Guevera’nın ateşli bir satranç sever olduğunu bilirsiniz mutlaka. Küba’da sönmüyor hiç bu ateş. 2004 yılının Mayıs ayında yaklaşık 13 bin kişi aynı anda satranç oynamaya başlıyor. Santa Clara kentindeki Ernesto Che Guevara meydanında toplanan satranççıların savaşımını başlatan atılımı(hamleyi), geçmiş dünya satranç yarışbaşı (şampiyonu) Rus Anatoli Karpov yapıyor. Havana’da iki yıl önce de 11 bin 320 satranççı aynı anda oyuna başlıyor...
Haber şöyle: Sosyalist Küba, sokaklarında pek çok satranç kulübü görebileceğiniz, kaldırımda satranç oynayan insanlara rastlayacağınız belki de tek ülke... 4 yaşındaki Ana henüz okuma yazma bilmiyor ve sayı saymayı yeni öğreniyor ancak iyi bir satranç oyuncusu, çünkü o bir Kübalı...1959’da devrimini yapan Küba’da satranç, devrimin eğitim ve sosyal yaşamı dönüştürme programının önemli tercihlerinden biri oldu. Devrimin liderleri Fidel Castro ve Ernesto Che Guevara’nın da, iyi birer satranç oyuncusu olduğu biliniyor. Devrimden sonra satranç, okulların müfredatına eklendi, sokaklarda çok sayıda satranç kulübü kuruldu ve Latin Amerika Satranç Yüksek Enstitüsü (ISLA) turnuvalar düzenledi, bölgeye satrancı tanıttı... Ana’nın 30 yaşındaki annesi, kızının okuldan her dönüşünde dans mı edeceğini yoksa satranç mı oynayacağını sorduğunu, bundan çok mutlu olduğunu söylüyor... Ülkedeki devlet televizyonu da, satrancın öğretildiği bir program yayınlıyor. ISLA direktörü, ekranda satrancı anlatan öğretmenlerden biri ve program Kübalıların en çok izlediği yayınların başında geliyor. (SOL / Kasım 2016)
Bana satrancı sevdiren biri, sanırım Küba’daki bir turnuvada geçen konuşmada, Pachman’a yaklaşan ve şöyle diyen Che: “Biliyorsunuz yoldaş Pachman, Bakan olmaktan memnun değilim. Sizin gibi satranç oynamayı veya Venezuela’da devrim yapmayı tercih ederdim...”
Bana satrancı sevdiren bir diğeri de, Türkiye’nin gelmiş geçmiş büyük satranç ustalarından Cem Pekün. Onunla sürdüreceğim haftaya yazımı.
Belki halkımıza, özellikle siyasilere, bu konudan yola çıkarak kimi diyeceklerimiz olabilir daha...
Şah mı deriz?
Mat mı oluruz?
Yoksa pat mı?...
Zafer Diper / BİRÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder