Ülke İ. Melih’e kilitlenmiş başka bir şey görmüyor.
Vapurda eli çantalı iki ihtiyar gevrek gevrek konuşuyorlar.
-Kolay yem değil adam, kim bilir ne belgeler, bilgiler var elinde.
-Kaç yıldır başkan seçtiriyor kendini, paraysa para, kariyerse kariyer, karizmaysa karizma, siyasetse siyaset.
-Direniyor.
Kahkahayla gülüyorlar. Yan taraflarındaki saçı-sakalı birbirine karışmış genç keyifleniyor muhabbetten.
-Oğluna devrediyormuş her şeyini. Çocuk bu yaşta Karun olacak.
-Oğlan zaten Karun. Televizyonu, futbol takımı, onlarca şirketi filan var. Siz kendi derdinize yanın.
-İstifa etse ne olacak etmese ne olacak, hesap soran var mı?
Muhabbetin arasına müzik yapan arkadaşın şarkısı balıklama dalıyor.
“Olacak olacak olacak o kadar”
Kurgu gibi.
Anlayacağınız ağzı olan konuşuyor.
Oysa önce müfredat, sonra müftü nikâhı, okullarda tecavüzcü-yobaz vakıflar, kitap fuarına saldırı, ardından sergiye Vandallık.
Yetmedi vergi düzenlemesi adıyla zam yağmuru, ABD ile vize çıkmazı, AB ile dibe vuran ilişkiler, ekonomi de hızla sona doğru kayış, kardeş halkların topraklarında asker taburları, Zarrab davasındaki iğrenç kokular.
Hak gaspları, Nuriye ve Semih’in itildiği karanlık, 90 cam işçisinin durumu, kadın cinayetleri, altı yaşında bir çocuğun polis panzeriyle ezilmesi ve bitmek tükenmek bilmeyen tecavüz olayları.
Yolsuzluklar, adaletsizlik, Sayıştay raporlarında yüzlerce usulsüzlük filan deve de kulak.
“Nesini söyleyeyim canım efendim, gayrı düzen tutmaz telimiz bizim”
Aynı gün kırk yıllık arkadaşımla çay içiyoruz, bahis yine aynı.
-Pisliğin teki. Her tür düzenbazlığın altında-üstünde adı var. Ben en çok çürük elma gibi sırıtışına sinirleniyorum.
15 Temmuz sonrası yazdığını hatırlıyor musun “.. güle güle Cumhuriyet.”
-Sosyal medya canavarı. Kendine laf eden etmeyen kim varsa herkese söz yetiştirdi.
Tetikçilik yapıp insanları hedef gösterdi.
-Bunlar buzdağının görünen yüzü. Kendini ve tüm varlığını ayakta tutan menfaat ilişkileri ağıyla yeni bir Ankara kurulur.
-Farkında mısın, aynı Kadir Topbaş bahsinde olduğu gibi hiç kimse suçluysa yargıya teslim edin, Ankara yalnızca ülkenin en borçlu belediyesi değil tüm Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun en borçlu belediyesidir. Hesap versin demiyor.
CHP sahip çıkıyor, “seçimle gelen seçimle gider.”
-Akıl tutulması.
-Daha beteri, desene suçlarını açıklayın diye.
-Açıklamayacak, açıklamaz, içinde kendisi de var çünkü, o zaman sen açıkla, elinde binlerce belge var, sıkıştır duvar dibine.
-Bu düzen siyaseti kirli kardeşim. Kimse kimsenin ayağına basmak istemiyor.
İstanbul’da “Kadir ağabi” diye sahip çıktılar, ne oldu, adam yürüdü gitti, ardında koskoca bir İstanbul talanı bıraktı, sonra ondan bin beter başka bir rantçı işin başına kondu.
Topbaş ile ilgili yolsuzluk, usulsüzlük belgeleri vardı hani, nerede o belgeler, ne bekliyorsunuz seçimleri mi, baksanıza şu kente ne hale geldi?
-Kuralsız pis bir oyun ülkeyi yeniden ele geçirmenin hesapları üstüne dönüyor.
-Bu kez işi zor.
-Eğer yine her şey seçimlere havale edilirse kolay, inan hem de şimdiye kadar olduğundan bin kez daha kolay.
İsteyen istediği yerde, istediği hesabı yapsın, tutturamaz. Tüm ipler elinde, sandık dediğin tamamen mühürsüz zarflarla dolacak, yasasını bile çıkardı. Kim engel olacak?
-Yapamaz.
-Yapar, şimdiye kadar nasıl yaptıysa yine yapar.
-Biz ne yapacağız peki, bu alavere dalavereye boyun mu eğeceğiz?
-Dün yüzünü güneşe kardeşim. Hafta sonu İzmir’den bir ses yükselecek.
“Sosyalizm Cumhuriyet’e çok yakışacak” diyen bir ses, işçinin, emekçinin, yoksulun, gencin, kadının, çocuğun, ötekinin, doğanın ve hayatın mutluluğunu isteyen bir ses, birlikte eşit ve özgür yaşanır bir ülke çağrısı yapan bir ses.
Ona kulak ver.
Orhan Aydın / SOL
Vapurda eli çantalı iki ihtiyar gevrek gevrek konuşuyorlar.
-Kolay yem değil adam, kim bilir ne belgeler, bilgiler var elinde.
-Kaç yıldır başkan seçtiriyor kendini, paraysa para, kariyerse kariyer, karizmaysa karizma, siyasetse siyaset.
-Direniyor.
Kahkahayla gülüyorlar. Yan taraflarındaki saçı-sakalı birbirine karışmış genç keyifleniyor muhabbetten.
-Oğluna devrediyormuş her şeyini. Çocuk bu yaşta Karun olacak.
-Oğlan zaten Karun. Televizyonu, futbol takımı, onlarca şirketi filan var. Siz kendi derdinize yanın.
-İstifa etse ne olacak etmese ne olacak, hesap soran var mı?
Muhabbetin arasına müzik yapan arkadaşın şarkısı balıklama dalıyor.
“Olacak olacak olacak o kadar”
Kurgu gibi.
Anlayacağınız ağzı olan konuşuyor.
Oysa önce müfredat, sonra müftü nikâhı, okullarda tecavüzcü-yobaz vakıflar, kitap fuarına saldırı, ardından sergiye Vandallık.
Yetmedi vergi düzenlemesi adıyla zam yağmuru, ABD ile vize çıkmazı, AB ile dibe vuran ilişkiler, ekonomi de hızla sona doğru kayış, kardeş halkların topraklarında asker taburları, Zarrab davasındaki iğrenç kokular.
Hak gaspları, Nuriye ve Semih’in itildiği karanlık, 90 cam işçisinin durumu, kadın cinayetleri, altı yaşında bir çocuğun polis panzeriyle ezilmesi ve bitmek tükenmek bilmeyen tecavüz olayları.
Yolsuzluklar, adaletsizlik, Sayıştay raporlarında yüzlerce usulsüzlük filan deve de kulak.
“Nesini söyleyeyim canım efendim, gayrı düzen tutmaz telimiz bizim”
Aynı gün kırk yıllık arkadaşımla çay içiyoruz, bahis yine aynı.
-Pisliğin teki. Her tür düzenbazlığın altında-üstünde adı var. Ben en çok çürük elma gibi sırıtışına sinirleniyorum.
15 Temmuz sonrası yazdığını hatırlıyor musun “.. güle güle Cumhuriyet.”
-Sosyal medya canavarı. Kendine laf eden etmeyen kim varsa herkese söz yetiştirdi.
Tetikçilik yapıp insanları hedef gösterdi.
-Bunlar buzdağının görünen yüzü. Kendini ve tüm varlığını ayakta tutan menfaat ilişkileri ağıyla yeni bir Ankara kurulur.
-Farkında mısın, aynı Kadir Topbaş bahsinde olduğu gibi hiç kimse suçluysa yargıya teslim edin, Ankara yalnızca ülkenin en borçlu belediyesi değil tüm Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun en borçlu belediyesidir. Hesap versin demiyor.
CHP sahip çıkıyor, “seçimle gelen seçimle gider.”
-Akıl tutulması.
-Daha beteri, desene suçlarını açıklayın diye.
-Açıklamayacak, açıklamaz, içinde kendisi de var çünkü, o zaman sen açıkla, elinde binlerce belge var, sıkıştır duvar dibine.
-Bu düzen siyaseti kirli kardeşim. Kimse kimsenin ayağına basmak istemiyor.
İstanbul’da “Kadir ağabi” diye sahip çıktılar, ne oldu, adam yürüdü gitti, ardında koskoca bir İstanbul talanı bıraktı, sonra ondan bin beter başka bir rantçı işin başına kondu.
Topbaş ile ilgili yolsuzluk, usulsüzlük belgeleri vardı hani, nerede o belgeler, ne bekliyorsunuz seçimleri mi, baksanıza şu kente ne hale geldi?
-Kuralsız pis bir oyun ülkeyi yeniden ele geçirmenin hesapları üstüne dönüyor.
-Bu kez işi zor.
-Eğer yine her şey seçimlere havale edilirse kolay, inan hem de şimdiye kadar olduğundan bin kez daha kolay.
İsteyen istediği yerde, istediği hesabı yapsın, tutturamaz. Tüm ipler elinde, sandık dediğin tamamen mühürsüz zarflarla dolacak, yasasını bile çıkardı. Kim engel olacak?
-Yapamaz.
-Yapar, şimdiye kadar nasıl yaptıysa yine yapar.
-Biz ne yapacağız peki, bu alavere dalavereye boyun mu eğeceğiz?
-Dün yüzünü güneşe kardeşim. Hafta sonu İzmir’den bir ses yükselecek.
“Sosyalizm Cumhuriyet’e çok yakışacak” diyen bir ses, işçinin, emekçinin, yoksulun, gencin, kadının, çocuğun, ötekinin, doğanın ve hayatın mutluluğunu isteyen bir ses, birlikte eşit ve özgür yaşanır bir ülke çağrısı yapan bir ses.
Ona kulak ver.
Orhan Aydın / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder