27 Eylül 2017 günü Meclis Başkanlığı’na verilen Torba Yasa
tasarısında dinci vakıf ya da dernekleri ilgilendiren iki önemli
düzenleme yer alıyor.
Bunlardan ilki, Vakıfların yurtlarında kalan öğrencilere Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesinden beslenme ve barınma yardımı yapılmasına ilişkin düzenleme. İkincisi ise Vakıflar Genel Müdürlüğünü ilgilendiriyor: Yurt dışında eğitimle ilgilenen tüzel kişilere para aktarmasına olanak tanınıyor.
Tasarı, geçicileri ile birlikte 132 madde; 53 Yasada değişiklik öngörülüyor. Ve neredeyse her maddesi “soygun” kokuyor. Kalan maddeleriyle ise, gerçekleri kimseler öğrenemesin diye kamu bilançosuna makyaj yapılabilmesinin ortamı hazırlanıyor.
Yasalaşırsa; Kamu mülkiyetindeki taşınmazlar, kira, tahsis ya da satış gibi yöntemlerle çok daha kolay ve nokta atışıyla elden çıkarılabilecek.
Batan geminin mallarını satacaklar. Vakıflara çıkar sağlanmasına ilişkin maddeler bunların gölgesinde kalır da kimsenin ilgisini çekemezse yazık olur!
Gölgede kalmamalı: dinci vakıflar AKP’nin eli, kolu, her şeyi! Diyanet İşleri Başkanlığıyla yakın ilişki sürdürüyorlar ve eğitim onlardan soruluyor. Yakından izlemek, sağlanan çıkarları sergilemek ve elimizden geldiğince önlemeye çalışmak, kısıtlamak zorundayız.
Tasarının vakıfları ilgilendiren maddelerine kısaca göz atalım:
351 sayılı Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yasasının 23’üncü maddesi.
Bu madde, 351 sayılı Yasaya 16.11.2016 tarihinde eklendiği için yeni değil. Ancak yeri geldiği için burada söz etmek, hatırlatmak gereği duydum.
Kredi ve Yurtlar Kurumu, sanki kendi yurtlarına yetebiliyormuş gibi, geçen yıl eklenen bu maddeyle bir de AKP Vakıflarının yurtlarında kalan öğrencilere para vermek zorunda bırakılmıştı. Şöyle deniyordu; “Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait yurtlarda kalanlara beslenme ve barınma yardımı yapılabilir.”
Bu kural değiştirilmedi. Vakıf yurtlarında kalanlara her öğretim yılında 9 ay boyunca ödenmesi sürdürülecek. Değişiklikle, yalnızca Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarında kalanlar için süre kısıtlaması kaldırıldı.
Gelelim Vakıflar Genel Müdürlüğüne:
Tasarının 98’inci maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 52’inci maddesine şöyle bir ek yapılması öngörülüyor;
“Vakfiyelerde yer alan hayır şartlarını gerçekleştirmek üzere amacı veya faaliyet konuları arasında eğitim sağlık, kültür veya sosyal yardım bulunan yurtdışında kurulu tüzel kişilere Başbakan Yardımcısının onayı ile şartlı veya şartsız yardım yapmak.”
Maddede sözü edilen vakfiye, 5737 sayılı Yasada şöyle tanımlanıyor: “Mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri”
Mazbut vakıf denildiğinde Osmanlı döneminde kurulmuş ve vakfedenin soyu kalmamış, yönetmesi için yasayla Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilenler; Mülhak vakıf denildiğinde ise 743 sayılı Medeni Kanun’dan önce kurulan; “yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş” olanlar anlaşılıyor. Çoğu eski eser, anıt niteliğinde, değerli ve tarihsel özellikte taşınmazları var. Bunları Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetiyor.
Tasarı yasalaştığında bu vakıfların taşınmazlarının, kiralanması, satılması ya da işletilmesinden elde edilen paralar, başbakan yardımcısının imzasıyla yurt dışındaki tüzel kişilere aktarılacak. Paraların tutarını; kime ve ne amaçla verildiğini; alanların nerelere harcadığını, AKP’nin üst yöneticileri dışında, kimse bilemeyecek.
Yurt dışında TÜRGEV, ENSAR ve aynı kıvamda bir dolu “tüzel kişi” eğitim faaliyeti yürütüyor. Çoğunun yurtları var.
Benden söylemesi…
Kadir Sev / SOL
Bunlardan ilki, Vakıfların yurtlarında kalan öğrencilere Kredi ve Yurtlar Kurumu bütçesinden beslenme ve barınma yardımı yapılmasına ilişkin düzenleme. İkincisi ise Vakıflar Genel Müdürlüğünü ilgilendiriyor: Yurt dışında eğitimle ilgilenen tüzel kişilere para aktarmasına olanak tanınıyor.
Tasarı, geçicileri ile birlikte 132 madde; 53 Yasada değişiklik öngörülüyor. Ve neredeyse her maddesi “soygun” kokuyor. Kalan maddeleriyle ise, gerçekleri kimseler öğrenemesin diye kamu bilançosuna makyaj yapılabilmesinin ortamı hazırlanıyor.
Yasalaşırsa; Kamu mülkiyetindeki taşınmazlar, kira, tahsis ya da satış gibi yöntemlerle çok daha kolay ve nokta atışıyla elden çıkarılabilecek.
Batan geminin mallarını satacaklar. Vakıflara çıkar sağlanmasına ilişkin maddeler bunların gölgesinde kalır da kimsenin ilgisini çekemezse yazık olur!
Gölgede kalmamalı: dinci vakıflar AKP’nin eli, kolu, her şeyi! Diyanet İşleri Başkanlığıyla yakın ilişki sürdürüyorlar ve eğitim onlardan soruluyor. Yakından izlemek, sağlanan çıkarları sergilemek ve elimizden geldiğince önlemeye çalışmak, kısıtlamak zorundayız.
Tasarının vakıfları ilgilendiren maddelerine kısaca göz atalım:
351 sayılı Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yasasının 23’üncü maddesi.
Bu madde, 351 sayılı Yasaya 16.11.2016 tarihinde eklendiği için yeni değil. Ancak yeri geldiği için burada söz etmek, hatırlatmak gereği duydum.
Kredi ve Yurtlar Kurumu, sanki kendi yurtlarına yetebiliyormuş gibi, geçen yıl eklenen bu maddeyle bir de AKP Vakıflarının yurtlarında kalan öğrencilere para vermek zorunda bırakılmıştı. Şöyle deniyordu; “Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere ait yurtlarda kalanlara beslenme ve barınma yardımı yapılabilir.”
Bu kural değiştirilmedi. Vakıf yurtlarında kalanlara her öğretim yılında 9 ay boyunca ödenmesi sürdürülecek. Değişiklikle, yalnızca Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarında kalanlar için süre kısıtlaması kaldırıldı.
Gelelim Vakıflar Genel Müdürlüğüne:
Tasarının 98’inci maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 52’inci maddesine şöyle bir ek yapılması öngörülüyor;
“Vakfiyelerde yer alan hayır şartlarını gerçekleştirmek üzere amacı veya faaliyet konuları arasında eğitim sağlık, kültür veya sosyal yardım bulunan yurtdışında kurulu tüzel kişilere Başbakan Yardımcısının onayı ile şartlı veya şartsız yardım yapmak.”
Maddede sözü edilen vakfiye, 5737 sayılı Yasada şöyle tanımlanıyor: “Mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri”
Mazbut vakıf denildiğinde Osmanlı döneminde kurulmuş ve vakfedenin soyu kalmamış, yönetmesi için yasayla Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilenler; Mülhak vakıf denildiğinde ise 743 sayılı Medeni Kanun’dan önce kurulan; “yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş” olanlar anlaşılıyor. Çoğu eski eser, anıt niteliğinde, değerli ve tarihsel özellikte taşınmazları var. Bunları Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetiyor.
Tasarı yasalaştığında bu vakıfların taşınmazlarının, kiralanması, satılması ya da işletilmesinden elde edilen paralar, başbakan yardımcısının imzasıyla yurt dışındaki tüzel kişilere aktarılacak. Paraların tutarını; kime ve ne amaçla verildiğini; alanların nerelere harcadığını, AKP’nin üst yöneticileri dışında, kimse bilemeyecek.
Yurt dışında TÜRGEV, ENSAR ve aynı kıvamda bir dolu “tüzel kişi” eğitim faaliyeti yürütüyor. Çoğunun yurtları var.
Benden söylemesi…
Kadir Sev / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder