Şu günlerde “Ilımlı İslam” yine gündemimizin ön sıralarında; geride bıraktığımız “10 Kasım” günü, Erdoğan tarafından gündeme oturtuldu.
Bu kez “Saray”ında değil, “Haliç Kongre Merkezi”nde yapılan bir “sertifika” töreninde.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, “Suudi Arabistan” yönetiminin başına getirilen genç veliaht Prens Muhammed bin Selman’a, oldukça kızgın bir yüzle ve dille seslendi, doğrudan doğruya olmasa da.
Anımsanacağı gibi, Prens Muhammed bin Selman (MbS) göreve başlarken yaptığı konuşmada, “Ilımlı İslam ülkesi olacağız!” demişti (24.10.2017)
Bu hiç de beklenmeyen bir dile getiriş değil mi?
Çünkü geçen yıllarda, kadınların da katıldığı sınırlı bir yerel seçim yapılmıştı Suudi Arabistan’da; sanırım ilk kez.
Ülkenin Müftüsü Abdurrahman Barrak, seçim biter bitmez bir “fetva” verdi: “Seçim, kadınla erkeği eşitlediğinden dolayı ‘haram’dır!” diyerek.
Haklı; “İslam Şeriatı”na göre öyle; bu durumun “Nisa Suresi”nde, “Erkekler kadınlardan üstündür” ayetiyle (34) bildirildiği hiç unutulmamalıdır.
Ayrıca yine bu Suudi Müftüsü’nün, “Altı yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenmenin mubah olduğunu” bildiren “fetva”sının, henüz kokusu bitmeden, Prens’in bu “ılımlı İslam ülkesi olacağız!” açıklaması oldukça “cesur” bir söylem değil mi?
Kuşkusuz; ne ki, “Suudi Arabistan” ve “Ilımlı İslam”ı bir araya getirmenin olağanüstü “şaşırtıcı” olduğu da unutulmamalıdır.
Nitekim anında ses verdi Erdoğan:
“İslam’ın ılımlısı, ılımsızı olamaz. İslam tektir. Kimse İslam’ı çeşitlendirme gayreti içine giremez!” diyerek yanıtladı taşkın bir kızgınlıkla.
Yine haklı. Haklı olmasına haklı da, “İslam Bankası” gündeme geldiğinde, bankaların ana işlemi olan “faiz”in, İslam’da “yasak” oluşuna hemen bir çözüm üretilmişti, “yorum” yöntemi kullanılarak.
Kuran’da, bu yasaklamayı içeren ayette yer alan “faiz”e, “kâr payı” diyerek bir anlam kaydırılmasıyla -bir bakıma-“İslam Faizi” yaratılıp, İstanbul’da, bir “Kuveyt İslam Bankası”nın açılmasının sağlandığı bilinir...
Peki böylece, İslam’ın, “faiz” konusundaki kesin, “sert” tutumu yumuşatılmış, “ılımlı duruma” getirilmiş olmuyor muydu?
Ya günümüzdeki durum... Bu “İslam Faizi” söyleminin kullanılması bir yana, koskoca bir “Faiz Lobisi” yaratılmadı mı ülkede?
“Hedefimiz ‘İslam Devleti’dir!” diyen Erdoğan tarafından...
“Bu ne perhiz, bu ne... !” dememeli, koskoca bir “Takıyye Kurumu” varken... Nitekim, Suudi Prens’e yüklenirken “takıyye”yi ölçüsüzce kullanmadı mı: “Ilımlı, ılımsız İslam olamaz!” diyerek. Öte yanda, Suudi Prens’in dile getirdiği, “ılımlı İslam” kavramının içini nasıl dolduracağını beklemek gerekmez miydi?
Daha dün bir, bugün iki; bu denli acelecilik neden?
Arap ülkelerinden de, bir kıpırdama, dolu dolu bir ses duyulmadı henüz...
Yoksa, “Ortadoğu’nun lideri olma” isteği sürüyor mu hâlâ?
Oysa bunun için bile olsa, pek erken değil mi?
Biraz sabır... Ne dersiniz sayın danışmanlar?
Meriç Velidedeoğlu/CUMHURİYET
Bu kez “Saray”ında değil, “Haliç Kongre Merkezi”nde yapılan bir “sertifika” töreninde.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, “Suudi Arabistan” yönetiminin başına getirilen genç veliaht Prens Muhammed bin Selman’a, oldukça kızgın bir yüzle ve dille seslendi, doğrudan doğruya olmasa da.
Anımsanacağı gibi, Prens Muhammed bin Selman (MbS) göreve başlarken yaptığı konuşmada, “Ilımlı İslam ülkesi olacağız!” demişti (24.10.2017)
Bu hiç de beklenmeyen bir dile getiriş değil mi?
Çünkü geçen yıllarda, kadınların da katıldığı sınırlı bir yerel seçim yapılmıştı Suudi Arabistan’da; sanırım ilk kez.
Ülkenin Müftüsü Abdurrahman Barrak, seçim biter bitmez bir “fetva” verdi: “Seçim, kadınla erkeği eşitlediğinden dolayı ‘haram’dır!” diyerek.
Haklı; “İslam Şeriatı”na göre öyle; bu durumun “Nisa Suresi”nde, “Erkekler kadınlardan üstündür” ayetiyle (34) bildirildiği hiç unutulmamalıdır.
Ayrıca yine bu Suudi Müftüsü’nün, “Altı yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenmenin mubah olduğunu” bildiren “fetva”sının, henüz kokusu bitmeden, Prens’in bu “ılımlı İslam ülkesi olacağız!” açıklaması oldukça “cesur” bir söylem değil mi?
Kuşkusuz; ne ki, “Suudi Arabistan” ve “Ilımlı İslam”ı bir araya getirmenin olağanüstü “şaşırtıcı” olduğu da unutulmamalıdır.
Nitekim anında ses verdi Erdoğan:
“İslam’ın ılımlısı, ılımsızı olamaz. İslam tektir. Kimse İslam’ı çeşitlendirme gayreti içine giremez!” diyerek yanıtladı taşkın bir kızgınlıkla.
Yine haklı. Haklı olmasına haklı da, “İslam Bankası” gündeme geldiğinde, bankaların ana işlemi olan “faiz”in, İslam’da “yasak” oluşuna hemen bir çözüm üretilmişti, “yorum” yöntemi kullanılarak.
Kuran’da, bu yasaklamayı içeren ayette yer alan “faiz”e, “kâr payı” diyerek bir anlam kaydırılmasıyla -bir bakıma-“İslam Faizi” yaratılıp, İstanbul’da, bir “Kuveyt İslam Bankası”nın açılmasının sağlandığı bilinir...
Peki böylece, İslam’ın, “faiz” konusundaki kesin, “sert” tutumu yumuşatılmış, “ılımlı duruma” getirilmiş olmuyor muydu?
Ya günümüzdeki durum... Bu “İslam Faizi” söyleminin kullanılması bir yana, koskoca bir “Faiz Lobisi” yaratılmadı mı ülkede?
“Hedefimiz ‘İslam Devleti’dir!” diyen Erdoğan tarafından...
“Bu ne perhiz, bu ne... !” dememeli, koskoca bir “Takıyye Kurumu” varken... Nitekim, Suudi Prens’e yüklenirken “takıyye”yi ölçüsüzce kullanmadı mı: “Ilımlı, ılımsız İslam olamaz!” diyerek. Öte yanda, Suudi Prens’in dile getirdiği, “ılımlı İslam” kavramının içini nasıl dolduracağını beklemek gerekmez miydi?
Daha dün bir, bugün iki; bu denli acelecilik neden?
Arap ülkelerinden de, bir kıpırdama, dolu dolu bir ses duyulmadı henüz...
Yoksa, “Ortadoğu’nun lideri olma” isteği sürüyor mu hâlâ?
Oysa bunun için bile olsa, pek erken değil mi?
Biraz sabır... Ne dersiniz sayın danışmanlar?
Meriç Velidedeoğlu/CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder