Burgaz Adası'na 60 kuruşa gidip geldiğimiz günleri iyi bilirim. 15 Fener-Köprü 15 de Köprü-Adalara giderdik. Yani evden çıkıp Kalpazankaya'da teneke üstü midye pişirmenin maliyeti bu kadardı. Bazen de Sirkeci'den Harem'e araba vapuruyla geçer Suadiye Plajı'na kadar yürürdük. Maksat gırgır olsundu. Kimi zaman da liseden arkadaşlarla Eyüp'teki Bostan iskelesinde buluşur ve yeni rotalar belirlerdik.
Bir de daha eski dönemler vardır. Haliç'te Tuzluk adını verdiğimiz meşhur 11 Numaralı Şehir Hatları vapurundan da önce. Ben ona da Suhulet adlı yandan çarklıya da bindim. Ancak Köprü'den Yeşilköy'e çalışan vapurlara yetişemedim. Bu dönemin öykülerini hep babamdan dinledim. Köprü-Yeşilköy hattı açıldığında gördüğü ilgiyi anlamak için arşive girip dönemin gazetelerine bakmak yeterli.
Köprü'den itibaren Kumkapı, Yenikapı, Samatya, Makriköy, -Bakırköy- Ayastefanos -Yeşilköy- seferlerine gösterilen alaka olağanüstü. Babamın anlattığına göre gemiler tıklım tıklım dolu sefer yapardı. En büyük problem ise kimi iskelelere yanaşmak mümkün değildi. Çünkü buralarda deniz sığ idi. İçinde insan yoğunluğu da fazla olunca karaya oturmalar meydana gelebiliyordu. O nedenle bazı yerlerde, yolcular sandallarla kıyıya aktarılıyordu. Aynı şekilde gelenlere de bu yöntem uygulanıyordu. Hareket halindeki vapurlara çifte kürekli sandallarla ulaşabilenler ise sahildekiler tarafından uzun uzun alkışlanırdı.
Vatandaş yine de mutluydu. Çünkü bugünkü adıyla banliyö trenlerinin personeli insanları bıktırmıştı. "Memurların saygısızlığından kurtulalım da denizde yüzmeye razıyız" diyenlerin sayısı hayli artmıştı. Vagonculardan tek şikayetçi olmayan Şark Şimendifer Takımı'nın futbolcusu Aydın Boysan ağabeyimizdi.
Tonton olayı
Yeşilköy'e vapurla gidildiği günlerde İdare-i Mahsusa elindeki en lüks ve dayanıklı gemileri bu hatta ayırırdı. Oysa Köprü-Haydarpaşa-Kadıköy hattını kullananlar bu kadar şanslı değildi. Bu güzergahın Tonton adlı aracı en nefret edilen vapurdu. Bakımsızlığı, pisliği ve en önemlisi arızalarından gına gelmişti. Bir sabah bu tekneden tamamen kurtulmak isteyenler topluca Tontonu batırmaya kalktılar. Anlayacağınız halk az daha bir vapuru linç etmeyi başarıyordu. Bir tarafta ayaklanma olurken, Yeşilköy yolcuları kendilerini bayram arabalarına binmiş çocuklar gibi hissediyordu.
Düşünün Sarayburnu'nu geçtiniz mi fırtına riski bile kalmıyordu. Ahırkapı Feneri'ni gördüğünüz an sizden mutlusu yoktu. Altın ve mavi sahiller ile kıyıları seyretmenin tadına doyulmazdı. Yeşilköy vapuru, bir süre sonra müzik sesleri gelen balık lokantalarının önüne gelirdi. İlk iskele balığı ve meyhaneleriyle ünlü Yenikapı olurdu. Ve daha sonra karpit lambalarıyla aydınlatılmış Samatya. Burası hepsinden daha popülerdi.
Samatya'nın yeniden doğuşu bildiğiniz gibi İkinci Bahar adlı diziye mekan oluşuyla gerçekleşti. Şener Şen, Türkân Şoray, Güven Hokna, Tarık Pabuççuoğlu ve daha pek çok usta oyuncunun rol aldığı yapımın getirdiği şöhret bugün de devam etmekte. Artık Bizans'tan kalma mahzenler ve şarap fıçıları yok ama bir sürü meyhane yan yana durmakta.
Ne ararsan
Sahile doğru olan açık hava balık pazarı asırlara meydan okuyor. Palamutlar, pavuryalar, tezgahlardaki kırmızı soğanlarla süslenmiş lakerdalar 7-24 var. Istakozlar ise Sema Çelebi'nin Kanada'dan ithal ettikleri ama olsun. Midyenin tavası ve dolması bir arada. Topikten kokorece her şey mevcut. Hatta Langa ile Çengelköy hıyarları tezgah komşusu. Samatya'nın en riskli yanı vapurun kısa molasıydı. İkinci düdüğü kaçırdığınız an gelecek vapuru beklemek zorunda kalırdınız. Bakırköy ve bir sonraki iskele Yeşilköy bambaşkaydı. Buralar varlıklı ailelerin, ünlülerin ikamet ettiği yerlerdi. Cenap Şehabettin'in konağı burada idi. Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin köşkü ve Halid Ziya Uşaklıgil'in evi de bu bölgedeydi. Yazarın kalemi ve romanları kadar tavukları da meşhurdu. Hem Ada'da hem Yeşilyurt'taki evlerinde bunları elleriyle beslerdi.
Tek istisna
Yeşilköy öyle günler yaşadı ki "Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu buradan yönetildi" demek abartı olmaz. Paris-Berlin tarzı gazete/dergi kioksları ilk kez burada açıldı. Tatavla-Kurtuluş laternalarını Yeşilköy'de gördük. Yabancı tütün, içki ve çikolataların satışı serbestti.
Bütün bu imtiyazlı hayattan sadece bir kişi hep kaçmıştır; Tevfik Fikret. O, Robert Kolej'in altındaki küçük arsasına evini yapmakla uğraştı. Burada yaşadı. Yarı yaşındaki karısı ile Boğaz manzarası seyrederken ömrünü tamamladı. Laf aramızda denizi sever ama vapura binmekten hoşlanmazdı.
Günümüzde yerel yönetimlerin bildiği tek şey var; dört bir yanı deniz İstanbul'da su yolculuğunu unutturmak. Adamları Venedik'te görevlendirsek gondolları müzeye kaldırırlar!
Burhan Ayeri / YENİÇAĞ
Kaynak Yeniçağ: Eski İstanbul'da linç edilen vapur - Burhan AYERİ
Bir de daha eski dönemler vardır. Haliç'te Tuzluk adını verdiğimiz meşhur 11 Numaralı Şehir Hatları vapurundan da önce. Ben ona da Suhulet adlı yandan çarklıya da bindim. Ancak Köprü'den Yeşilköy'e çalışan vapurlara yetişemedim. Bu dönemin öykülerini hep babamdan dinledim. Köprü-Yeşilköy hattı açıldığında gördüğü ilgiyi anlamak için arşive girip dönemin gazetelerine bakmak yeterli.
Köprü'den itibaren Kumkapı, Yenikapı, Samatya, Makriköy, -Bakırköy- Ayastefanos -Yeşilköy- seferlerine gösterilen alaka olağanüstü. Babamın anlattığına göre gemiler tıklım tıklım dolu sefer yapardı. En büyük problem ise kimi iskelelere yanaşmak mümkün değildi. Çünkü buralarda deniz sığ idi. İçinde insan yoğunluğu da fazla olunca karaya oturmalar meydana gelebiliyordu. O nedenle bazı yerlerde, yolcular sandallarla kıyıya aktarılıyordu. Aynı şekilde gelenlere de bu yöntem uygulanıyordu. Hareket halindeki vapurlara çifte kürekli sandallarla ulaşabilenler ise sahildekiler tarafından uzun uzun alkışlanırdı.
Vatandaş yine de mutluydu. Çünkü bugünkü adıyla banliyö trenlerinin personeli insanları bıktırmıştı. "Memurların saygısızlığından kurtulalım da denizde yüzmeye razıyız" diyenlerin sayısı hayli artmıştı. Vagonculardan tek şikayetçi olmayan Şark Şimendifer Takımı'nın futbolcusu Aydın Boysan ağabeyimizdi.
Tonton olayı
Yeşilköy'e vapurla gidildiği günlerde İdare-i Mahsusa elindeki en lüks ve dayanıklı gemileri bu hatta ayırırdı. Oysa Köprü-Haydarpaşa-Kadıköy hattını kullananlar bu kadar şanslı değildi. Bu güzergahın Tonton adlı aracı en nefret edilen vapurdu. Bakımsızlığı, pisliği ve en önemlisi arızalarından gına gelmişti. Bir sabah bu tekneden tamamen kurtulmak isteyenler topluca Tontonu batırmaya kalktılar. Anlayacağınız halk az daha bir vapuru linç etmeyi başarıyordu. Bir tarafta ayaklanma olurken, Yeşilköy yolcuları kendilerini bayram arabalarına binmiş çocuklar gibi hissediyordu.
Düşünün Sarayburnu'nu geçtiniz mi fırtına riski bile kalmıyordu. Ahırkapı Feneri'ni gördüğünüz an sizden mutlusu yoktu. Altın ve mavi sahiller ile kıyıları seyretmenin tadına doyulmazdı. Yeşilköy vapuru, bir süre sonra müzik sesleri gelen balık lokantalarının önüne gelirdi. İlk iskele balığı ve meyhaneleriyle ünlü Yenikapı olurdu. Ve daha sonra karpit lambalarıyla aydınlatılmış Samatya. Burası hepsinden daha popülerdi.
Samatya'nın yeniden doğuşu bildiğiniz gibi İkinci Bahar adlı diziye mekan oluşuyla gerçekleşti. Şener Şen, Türkân Şoray, Güven Hokna, Tarık Pabuççuoğlu ve daha pek çok usta oyuncunun rol aldığı yapımın getirdiği şöhret bugün de devam etmekte. Artık Bizans'tan kalma mahzenler ve şarap fıçıları yok ama bir sürü meyhane yan yana durmakta.
Ne ararsan
Sahile doğru olan açık hava balık pazarı asırlara meydan okuyor. Palamutlar, pavuryalar, tezgahlardaki kırmızı soğanlarla süslenmiş lakerdalar 7-24 var. Istakozlar ise Sema Çelebi'nin Kanada'dan ithal ettikleri ama olsun. Midyenin tavası ve dolması bir arada. Topikten kokorece her şey mevcut. Hatta Langa ile Çengelköy hıyarları tezgah komşusu. Samatya'nın en riskli yanı vapurun kısa molasıydı. İkinci düdüğü kaçırdığınız an gelecek vapuru beklemek zorunda kalırdınız. Bakırköy ve bir sonraki iskele Yeşilköy bambaşkaydı. Buralar varlıklı ailelerin, ünlülerin ikamet ettiği yerlerdi. Cenap Şehabettin'in konağı burada idi. Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin köşkü ve Halid Ziya Uşaklıgil'in evi de bu bölgedeydi. Yazarın kalemi ve romanları kadar tavukları da meşhurdu. Hem Ada'da hem Yeşilyurt'taki evlerinde bunları elleriyle beslerdi.
Tek istisna
Yeşilköy öyle günler yaşadı ki "Bir dönem Osmanlı İmparatorluğu buradan yönetildi" demek abartı olmaz. Paris-Berlin tarzı gazete/dergi kioksları ilk kez burada açıldı. Tatavla-Kurtuluş laternalarını Yeşilköy'de gördük. Yabancı tütün, içki ve çikolataların satışı serbestti.
Bütün bu imtiyazlı hayattan sadece bir kişi hep kaçmıştır; Tevfik Fikret. O, Robert Kolej'in altındaki küçük arsasına evini yapmakla uğraştı. Burada yaşadı. Yarı yaşındaki karısı ile Boğaz manzarası seyrederken ömrünü tamamladı. Laf aramızda denizi sever ama vapura binmekten hoşlanmazdı.
Günümüzde yerel yönetimlerin bildiği tek şey var; dört bir yanı deniz İstanbul'da su yolculuğunu unutturmak. Adamları Venedik'te görevlendirsek gondolları müzeye kaldırırlar!
Burhan Ayeri / YENİÇAĞ
Kaynak Yeniçağ: Eski İstanbul'da linç edilen vapur - Burhan AYERİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder