AKP iktidarı ABD ile kurduğu ilişkide gerginlikler yaşıyor. AKP
yönetimi Obama yönetiminin ilk dönemini çok sevmişti; model ortaklık
kurduklarını ilan etmişlerdi. Obama yönetiminin ikinci döneminde ise
gerginlikler başladı; model ortaklık bozuldu. AKP yönetimi nikah
tazelemeye çalışsa da Obama’nın son iki yılında gerginlik zirve yaptı.
Obama’nın gidişini alkışlayan AKP yönetimi Trump’ın iktidara gelişinden çok umutlanmıştı. Büyük beklentileri vardı: i) Gülen’in Türkiye’ye iade edileceğini, ii) Suriye’de ABD’nin Türkiye’ye rağmen YPG ile işbirliği yapmayacağı, iii) ABD’den kolayca silah alınabileceği, iv) model ortaklık bozulsa da ABD yönetiminin Rıza Sarraf’ı itirafçı yapabileceği hiç hesaba katılmamıştı.
Sarraf kirli ilişkileri çarşaf çarşaf ifşa ediyor. Sonu nereye gider hep birlikte göreceğiz, fakat yanlış beklentiler içine girmeye gerek yok, kapitalist sistemde kirli ilişkiler zaten mevcuttur. Kirli ilişkiler ifşa edildikçe bir taraftan tepki yükseliyor, öte yandan bütün bu olaylar hazmedilir hale getiriliyor.
Beklentilerin karşılık bulmaması, sükutu hayale uğramak neyin sonucu?
İktidara göre bütün bunlar kurgu ve kumpas. Mümkündür olabilir; öyle olsa dahi, şu gerçeği değiştirmez: İktidar yanlış beklenti içinde.
Yukarıda sıraladığımız beklentiler karşılanmadı, daha kötüsü iktidar köşeye sıkıştı.
Kim sıkıştırıyor?
Trump mı?
Hayır.
Peki sıkıştırma nasıl gerçekleşiyor?
Trump ile ABD’de bulunan yerleşik güçler arasında yaşanan güç mücadelesi ve sürtüşme Türkiye’ye bir taraftan kullanılabilecek bir alan sunarken öte yandan ABD savunma bakanlığı, Pentagon, Trump’ın manevra alanını sınırlamaktadır. Böylece Trump yönetimi kifayetsiz hegemon görünümüne bürünüyor. Trump yönetiminin halen kabinesini tamamlayamaması, bakanlıkların ve danışmanların önemlilerinin çalışmaz duruma düşürülmesi Trump’ın iktidarının muğlaklığına işaret eder.
AKP yönetimi dış politika stratejisini Trump’ın kişisel kararlarına endekslediği için yerleşik güçlerin hamleleri karşısında ABD yönetimi ile gerginlikler yaşıyor. ABD’nin yerleşik güçleri Trump’ı iktidardan düşürmek istiyor, fakat Cumhuriyetçi Parti henüz evet demediği için Trump görevden alınamıyor. Trump ile yerleşik güçler arasındaki güç mücadelesinin devam edeceğini söylemek mümkün. Bu durumda AKP yönetiminin Trump’a dayalı bir politika izlemesi sonuç verici olamaz, yerleşik güçlere dayanan bir politika izlemesi de mümkün değil, çünkü yerleşik güçlerle köprüler atılmış durumda. Böylece sıkışma ortaya çıkıyor.
AKP yönetimi, çok istemesine rağmen, ABD ile ilişkisini rayına oturtamıyor. Bu durumun Trump yönetiminin iktidarının sona ermesine kadar devam edeceğini varsaymak mümkündür. Diğer bir ifade ile AKP yönetimi yakın gelecekte ABD ile ilişkisini düzeltme şansına sahip değil.
İran ile ilişkisinde iyileşme görünse de Sarraf’ın çarçur ettiği paraları isteyebilir. O vakit ilişkiler yeniden gerilebilir. AKP yönetimi Rusya ile olan ilişkisinde de sıkışma yaşayabilir. Afrin’e müdahale konusu ciddi bir sınama anlamına gelecektir. Uçak düşürme olayından bugüne kadar AKP’nin Suriye politikası Rusya tarafından yönlendirilir hale geldi. Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmak için ABD’ye yaslanmaya çalışmak istese de bunu yukarda belirttiğim nedenle gerçekleştiremiyor. Bu durumda AKP’nin elinde kalan tek seçenek Almanya.
İkinci Abdülhamid’de böyle yapmıştı. Rusya ve İngiltere’ye karşı denge unsuru olarak görmek istediği Almanya kısa sürede Osmanlı yönetimini açmaza sürükledi. Alman İmparatoru Osmanlı’yı cihatçı politika izlemesi doğrultusunda teşvik etti. Bu doğrultuda İkinci Abdülhamid Basra vilayetinde olduğu gibi Asya içlerinde de Müslümanlara yardım gönderdi. Amaç İngilizlere göz dağı vermekti. Ancak, gönderilen yardımlar Osmanlı yönetimine ciddi olumlu bir dönüş sağlamadı. Açıkça söylemek gerekirse, emperyalistlerden birine, Almanya’ya, yanaşmak Osmanlı yönetimini kurtaramadı, onu daha bağımlı hale getirdi.
AKP yönetiminin Almanya ile nasıl bir ilişki kuracağı merak konusudur. Almanya’ya istediği ödünleri verecek mi? Almanya önderliğindeki AB AKP yönetiminden Geri Kabul anlaşmasının uygulanmasını isteyecektir. AKP bunu yapsa dahi Almanya ile ilişkilerin normalleşip rayına oturması kolay gözükmüyor. Karşılıklı güvensizlik çok belirgin.
AKP yönetimi, zaman zaman kapitalizmin kutsalı özel mülkiyete dokunsa da, neoliberal politikalara sonuna kadar bağlı kaldığı sürece iyi bir seçenek olma konumunu sürdürebilir. AKP’yi iktidarda tutan en önemli şey sermayeye verdiği güvence: neoliberal politikalardan geri adım atmayacağı.
Sarraf’ın ifşa ettiği kirli ilişkiler AKP yönetimini zora sokacaktır, fakat iktidardan düşürmeye yol açacak çapta etkili olacağını varsaymak aceleci bir çıkarsama olur, çünkü yolsuzluk, kuralsızlık vb durumlar kapitalizme içkindir. Ayrıca AKP yönetiminin bütün bunları kendi lehine dönüştürecek manevra yapma becerisinin yüksekliğini unutmamak gerekir.
Kirli ilişkilerden kurtulmak için atılabilecek adımlar önemli olmakla birlikte sorunu kökten çözemez. Sorun kapitalist-emperyalist yapıdadır. Bu yapı tasfiye edilmeden üretilecek çözümler sorunu dönüştürür, fakat tamamen ortadan kaldırmaz.
Kalıcı çözüm bu sistemin tasfiye edilmesiyle mümkün olabilir.
Mustafa Türkeş / SOL
Obama’nın gidişini alkışlayan AKP yönetimi Trump’ın iktidara gelişinden çok umutlanmıştı. Büyük beklentileri vardı: i) Gülen’in Türkiye’ye iade edileceğini, ii) Suriye’de ABD’nin Türkiye’ye rağmen YPG ile işbirliği yapmayacağı, iii) ABD’den kolayca silah alınabileceği, iv) model ortaklık bozulsa da ABD yönetiminin Rıza Sarraf’ı itirafçı yapabileceği hiç hesaba katılmamıştı.
Sarraf kirli ilişkileri çarşaf çarşaf ifşa ediyor. Sonu nereye gider hep birlikte göreceğiz, fakat yanlış beklentiler içine girmeye gerek yok, kapitalist sistemde kirli ilişkiler zaten mevcuttur. Kirli ilişkiler ifşa edildikçe bir taraftan tepki yükseliyor, öte yandan bütün bu olaylar hazmedilir hale getiriliyor.
Beklentilerin karşılık bulmaması, sükutu hayale uğramak neyin sonucu?
İktidara göre bütün bunlar kurgu ve kumpas. Mümkündür olabilir; öyle olsa dahi, şu gerçeği değiştirmez: İktidar yanlış beklenti içinde.
Yukarıda sıraladığımız beklentiler karşılanmadı, daha kötüsü iktidar köşeye sıkıştı.
Kim sıkıştırıyor?
Trump mı?
Hayır.
Peki sıkıştırma nasıl gerçekleşiyor?
Trump ile ABD’de bulunan yerleşik güçler arasında yaşanan güç mücadelesi ve sürtüşme Türkiye’ye bir taraftan kullanılabilecek bir alan sunarken öte yandan ABD savunma bakanlığı, Pentagon, Trump’ın manevra alanını sınırlamaktadır. Böylece Trump yönetimi kifayetsiz hegemon görünümüne bürünüyor. Trump yönetiminin halen kabinesini tamamlayamaması, bakanlıkların ve danışmanların önemlilerinin çalışmaz duruma düşürülmesi Trump’ın iktidarının muğlaklığına işaret eder.
AKP yönetimi dış politika stratejisini Trump’ın kişisel kararlarına endekslediği için yerleşik güçlerin hamleleri karşısında ABD yönetimi ile gerginlikler yaşıyor. ABD’nin yerleşik güçleri Trump’ı iktidardan düşürmek istiyor, fakat Cumhuriyetçi Parti henüz evet demediği için Trump görevden alınamıyor. Trump ile yerleşik güçler arasındaki güç mücadelesinin devam edeceğini söylemek mümkün. Bu durumda AKP yönetiminin Trump’a dayalı bir politika izlemesi sonuç verici olamaz, yerleşik güçlere dayanan bir politika izlemesi de mümkün değil, çünkü yerleşik güçlerle köprüler atılmış durumda. Böylece sıkışma ortaya çıkıyor.
AKP yönetimi, çok istemesine rağmen, ABD ile ilişkisini rayına oturtamıyor. Bu durumun Trump yönetiminin iktidarının sona ermesine kadar devam edeceğini varsaymak mümkündür. Diğer bir ifade ile AKP yönetimi yakın gelecekte ABD ile ilişkisini düzeltme şansına sahip değil.
İran ile ilişkisinde iyileşme görünse de Sarraf’ın çarçur ettiği paraları isteyebilir. O vakit ilişkiler yeniden gerilebilir. AKP yönetimi Rusya ile olan ilişkisinde de sıkışma yaşayabilir. Afrin’e müdahale konusu ciddi bir sınama anlamına gelecektir. Uçak düşürme olayından bugüne kadar AKP’nin Suriye politikası Rusya tarafından yönlendirilir hale geldi. Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtulmak için ABD’ye yaslanmaya çalışmak istese de bunu yukarda belirttiğim nedenle gerçekleştiremiyor. Bu durumda AKP’nin elinde kalan tek seçenek Almanya.
İkinci Abdülhamid’de böyle yapmıştı. Rusya ve İngiltere’ye karşı denge unsuru olarak görmek istediği Almanya kısa sürede Osmanlı yönetimini açmaza sürükledi. Alman İmparatoru Osmanlı’yı cihatçı politika izlemesi doğrultusunda teşvik etti. Bu doğrultuda İkinci Abdülhamid Basra vilayetinde olduğu gibi Asya içlerinde de Müslümanlara yardım gönderdi. Amaç İngilizlere göz dağı vermekti. Ancak, gönderilen yardımlar Osmanlı yönetimine ciddi olumlu bir dönüş sağlamadı. Açıkça söylemek gerekirse, emperyalistlerden birine, Almanya’ya, yanaşmak Osmanlı yönetimini kurtaramadı, onu daha bağımlı hale getirdi.
AKP yönetiminin Almanya ile nasıl bir ilişki kuracağı merak konusudur. Almanya’ya istediği ödünleri verecek mi? Almanya önderliğindeki AB AKP yönetiminden Geri Kabul anlaşmasının uygulanmasını isteyecektir. AKP bunu yapsa dahi Almanya ile ilişkilerin normalleşip rayına oturması kolay gözükmüyor. Karşılıklı güvensizlik çok belirgin.
AKP yönetimi, zaman zaman kapitalizmin kutsalı özel mülkiyete dokunsa da, neoliberal politikalara sonuna kadar bağlı kaldığı sürece iyi bir seçenek olma konumunu sürdürebilir. AKP’yi iktidarda tutan en önemli şey sermayeye verdiği güvence: neoliberal politikalardan geri adım atmayacağı.
Sarraf’ın ifşa ettiği kirli ilişkiler AKP yönetimini zora sokacaktır, fakat iktidardan düşürmeye yol açacak çapta etkili olacağını varsaymak aceleci bir çıkarsama olur, çünkü yolsuzluk, kuralsızlık vb durumlar kapitalizme içkindir. Ayrıca AKP yönetiminin bütün bunları kendi lehine dönüştürecek manevra yapma becerisinin yüksekliğini unutmamak gerekir.
Kirli ilişkilerden kurtulmak için atılabilecek adımlar önemli olmakla birlikte sorunu kökten çözemez. Sorun kapitalist-emperyalist yapıdadır. Bu yapı tasfiye edilmeden üretilecek çözümler sorunu dönüştürür, fakat tamamen ortadan kaldırmaz.
Kalıcı çözüm bu sistemin tasfiye edilmesiyle mümkün olabilir.
Mustafa Türkeş / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder