Hem genel af niteliğinde hem de ileride işlenecek
suçlarda sorumluluğu ortadan kaldıracak şekilde kaleme alınan,
anayasaya ve hukuk devletinin bilinen bütün temel kaidelerine aykırı bir
düzenleme, KHK gücüyle yürürlüğe girdi.
Hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu ortadan kaldırılanlar “15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler” diye tanımlanmış.
Herkesin teröristlikle suçlandığı günümüzde terör eyleminden ne anlaşılmalıdır? “Bunların devamı niteliğindeki eylem” ne demektir? Hangi zaman dilimini kapsamaktadır?
İktidar çevreleri bu düzenlemenin hedefinin sadece 15 ve 16 Temmuz’da darbe girişimine karşı hareket edenler olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır. Gelgelelim KHK’nin ilgili maddesinin lafzından, bu sorumsuzluk halinin sadece o iki günle sınırlandırıldığını çıkarmak mümkün değildir. Evvela okumayı yazmayı öğreniniz. Ne yazdığınızı bilmez, ne dediğinizi anlayamaz haldeyseniz de memleket yönetmek gibi bir işe soyunmayınız.
Anayasa Hukuku Profesörü olmak gibi bir özelliği olan AKP milletvekili Burhan Kuzu’nun bu maddeyi “15 Temmuz benzeri bir darbe ya da terör saldırısı yeniden gerçekleşirse, bu ihanete müdahale edecek vatandaşlarımız kanuni olarak koruma altına alınacak” diye değerlendirmesi de düzenlemenin nasıl yorumlanacağını göstermekte.
Yapılan, iktidar karşıtı her eylemi, her gösteriyi, her mitingi “terör eylemi” diye değerlendirmek ve bunlara saldıracaklara “sorumsuz” kalacaklarının mesajını vermektir. Çığ gibi büyüyen tepkiler nedeniyle bu madde değiştirilse dahi, ilgili kesimlere sinyal verilmiş, toplumsal gerginlik beslenmiş, ileriye dönük yeşil ışık yakılmıştır.
Bu son derece tehlikeli madde sadece 15-16 Temmuz’u kapsayacak şekilde sınırlı yorumlansa dahi kabul edilmesi mümkün değildir. İktidar ve cemaatin işbirliği yaptığı Balyoz gibi siyasi davalar neticesinde yetkili makamlara atanan darbeci subayların, otobüslere doldurduğu hiçbir şeyden habersiz askeri öğrencilerin linç edilerek öldürülmesi hangi hukuki, ahlaki ya da vicdani gerekçeyle affedilecektir?
Bu berbat düzenlemeye karşı çıkanları Devlet Bahçeli isimli şahıs vatan hainliğiyle ve “FETÖ’nün kurşun askeri” olmakla itham etmektedir. Oysa Devlet Bahçeli isimli şahıs, darbe girişimin ertesinde, öldürülmüş bir askerin cesedinin yanında bozkurt işareti yaparak poz veren biriyle ilgili “Her şey bir yana, hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada yayımlayan iblis uşağı yaratık, neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı; doğduğuna pişman edilmelidir” demekteydi.
Dün iblis uşağı dediğinin affedilmesine karşı çıkanları vatan hainliğiyle suçlamak, sağlıklı bir akıl yürütmeyle çözülebilecek mesele değildir. Yeni Devlet Bahçeli’ye göre eski Devlet Bahçeli vatan haini, eski Devlet Bahçeli’ye göre yeni Devlet Bahçeli iblis uşağı savunucusu olamayacağına göre, ortada sırrı ileride çözülecek çok tuhaf bir durum var demektir.
OHAL düzeni 1.5 senede linci kollayan, yüreklere iç savaş tedirginliği veren KHK’lere vardı. OHAL böyle sürdükçe, devleti yıpratan, iktidarın meşruiyetini zedeleyen düzenlemeler yağmaya devam edecek. Devletin bekası adına bir devletin yıkımını izliyoruz. OHAL’in bitmesini istemek artık vatanseverliğin gereğidir.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET
Hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu ortadan kaldırılanlar “15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler” diye tanımlanmış.
Herkesin teröristlikle suçlandığı günümüzde terör eyleminden ne anlaşılmalıdır? “Bunların devamı niteliğindeki eylem” ne demektir? Hangi zaman dilimini kapsamaktadır?
İktidar çevreleri bu düzenlemenin hedefinin sadece 15 ve 16 Temmuz’da darbe girişimine karşı hareket edenler olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır. Gelgelelim KHK’nin ilgili maddesinin lafzından, bu sorumsuzluk halinin sadece o iki günle sınırlandırıldığını çıkarmak mümkün değildir. Evvela okumayı yazmayı öğreniniz. Ne yazdığınızı bilmez, ne dediğinizi anlayamaz haldeyseniz de memleket yönetmek gibi bir işe soyunmayınız.
Anayasa Hukuku Profesörü olmak gibi bir özelliği olan AKP milletvekili Burhan Kuzu’nun bu maddeyi “15 Temmuz benzeri bir darbe ya da terör saldırısı yeniden gerçekleşirse, bu ihanete müdahale edecek vatandaşlarımız kanuni olarak koruma altına alınacak” diye değerlendirmesi de düzenlemenin nasıl yorumlanacağını göstermekte.
Yapılan, iktidar karşıtı her eylemi, her gösteriyi, her mitingi “terör eylemi” diye değerlendirmek ve bunlara saldıracaklara “sorumsuz” kalacaklarının mesajını vermektir. Çığ gibi büyüyen tepkiler nedeniyle bu madde değiştirilse dahi, ilgili kesimlere sinyal verilmiş, toplumsal gerginlik beslenmiş, ileriye dönük yeşil ışık yakılmıştır.
Bu son derece tehlikeli madde sadece 15-16 Temmuz’u kapsayacak şekilde sınırlı yorumlansa dahi kabul edilmesi mümkün değildir. İktidar ve cemaatin işbirliği yaptığı Balyoz gibi siyasi davalar neticesinde yetkili makamlara atanan darbeci subayların, otobüslere doldurduğu hiçbir şeyden habersiz askeri öğrencilerin linç edilerek öldürülmesi hangi hukuki, ahlaki ya da vicdani gerekçeyle affedilecektir?
Bu berbat düzenlemeye karşı çıkanları Devlet Bahçeli isimli şahıs vatan hainliğiyle ve “FETÖ’nün kurşun askeri” olmakla itham etmektedir. Oysa Devlet Bahçeli isimli şahıs, darbe girişimin ertesinde, öldürülmüş bir askerin cesedinin yanında bozkurt işareti yaparak poz veren biriyle ilgili “Her şey bir yana, hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada yayımlayan iblis uşağı yaratık, neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı; doğduğuna pişman edilmelidir” demekteydi.
Dün iblis uşağı dediğinin affedilmesine karşı çıkanları vatan hainliğiyle suçlamak, sağlıklı bir akıl yürütmeyle çözülebilecek mesele değildir. Yeni Devlet Bahçeli’ye göre eski Devlet Bahçeli vatan haini, eski Devlet Bahçeli’ye göre yeni Devlet Bahçeli iblis uşağı savunucusu olamayacağına göre, ortada sırrı ileride çözülecek çok tuhaf bir durum var demektir.
OHAL düzeni 1.5 senede linci kollayan, yüreklere iç savaş tedirginliği veren KHK’lere vardı. OHAL böyle sürdükçe, devleti yıpratan, iktidarın meşruiyetini zedeleyen düzenlemeler yağmaya devam edecek. Devletin bekası adına bir devletin yıkımını izliyoruz. OHAL’in bitmesini istemek artık vatanseverliğin gereğidir.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder