Türkiye’de Sovyetler Birliği’nin mirasçısı Rusya Federasyonu ile ilişkilerde ya ‘kara’ yahut ‘pembe’ tablolar çizmek pek moda oldu. Ya ‘Ruskarşıtı’ yahut ‘Rusçu’ olma halleri ‘doğal’ addediliyor. Birileri, Rusya’yı ‘silah’ olarak görüp ‘Batılılar bize yamuk yaparsa Avrasyacı oluruz, görürler günlerini’ silahını çekmeye hevesli. Birileri ‘Ay, Rusya’ya yakınlaşıyoruz, şimdi otoriter olduk/olacağız’ buyuruyor. Her seferinde bir heyecan dalgası.
Aslında belki bir şekilde Soğuk Savaş’tan kalma geleneksel bakışların tezahürü. Türkiye’yi ‘yöneten’ zihniyetin olduğu kadar, ‘yönetemeyen’ zihniyetlerin de sürekli Moskova’dan ‘atımlık barutlar çıkartmak’ gayretleri bitmiyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in
son ziyaretinde de durum farklı olmadı. Siyasal İslamcı iktidar, Rusya
ile ilişkilerden bağımsız olarak kafa kafaya geldiği Batı’ya Putin’i
gösterip ‘rest çekti’. Bu kez alt başlıkta Suriye ve S-400’ler, üst başlığa ise ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü ‘İsrail’in başkenti’ olarak tanıması konuldu ve “Rusya ile aynı sayfadayız” sunumu yapıldı. Karşıt cephe nakaratını tekrarladı. Tuhaf nedensellikler ve tuhaf çıkarımlar.
Moskova, Suriye politikası fiyasko olmuş Ankara’yı politik çizgisine adım adım çekeli çok oluyor. Geriye Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne illa ki katılacak olan Suriye Kürtleriyle ilgili dosya kaldı. Akıbetini göreceğiz.
Ziyaretin esbab-ı mucizesi zaten Kudüs değildi.
Nitekim Rusya lideri Kudüs konusunda ülkesinin Dışişleri kanalıyla
yaptığı açıklamadaki tutumunu tekrarladı. Kudüs’le ilgili ilk açıklamayı
da Ankara’da değil Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi eşliğinde yaptı.
Rus lideri İsrail-Filistin meselesinde BM kararları ve uluslararası hukuka atıf yaptı. Öncesinde atılacak adımların ‘yapıcı olmayacağı ve istikrara katkı yapmayacağını’söyledi. Kahire’de hem Filistin hem Ürdün lideriyle görüşerek ülkesinin olası arabuluculuk konumunu güçlendirdi. Ülkesinin, nisanda Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak bu meselede ‘ara formüle’ geçen ilk ülke olmasına rağmen…
Putin, zaten Kudüs’ü ‘Müslümanların davası’ olarak görmez, göremez, o sayfada olamaz. Bugün İstanbul’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Müslüman nüfusundan ötürü gözlemci olarak bulunan Rusya’nın ‘birlik’ beklentisi olduğunu hiç zannetmem. Rusya, İsrail’i ‘terör devleti’ olarak görmediği gibi İsrail ile Suriye üzerinde Türkiye’den çok önce geliştirdiği askeri-siyasi koordinasyon var.
Üst başlığı kenara koyun, Putin’in ziyaretinde ne Türk Akımı, ne Akkuyu, ne S-400’lerle ilgili ‘yeni bir şey’ işittik.
Aksine Putin’in, Suriye’ye savaştan sonra giden ilk devlet başkanı olarak Hmeymim Üssü’nde Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’la verdiği poz da, Mısır’da işin içinde Libya’nın da bulunduğu ekonomik ve askeri/güvenlik ilişkisinin tesisi çok daha mühim.
Hmeymim’de ‘Suriye’den çekilme’ açıklaması önem taşımıyor, aslolan ‘IŞİD’in bir hilafet devleti olarak varlığına son verildiği Suriye’deki zaferi’ sergilenip daimi konuşlanma mesajı.
Mısır’da ise dört senedir milyarlarca dolarlık Rus silahı, saldırı jeti ve helikopteri satın almış El Sisi ile hem Suriye’deki ‘çatışmasızlık bölgesi ortaklığı’ pekiştirildi hem de Libya’daki radikal İslamcı teröre karşı ortaklaşılan Kuzey Afrika cephesi için ‘yeni sayfa’ açıldı. O sayfada Akdeniz’de yeni askeri üsler, Süveyş’te özel ekonomik bölge ve yatırım projeleri, nükleer santral ve doğalgaz işbirliği var.
Suriye ve Irak’ta IŞİD dosyasının kapanmakta olduğu, İran ve Hizbullah’ın Filistin davası üzerinden İsrail’i ‘hedefe koydukları’ bir dönemde, Rusya politikalarını ‘başrol’ yanılgısından çıkarak izlemek lazım.
Ceyda Karan / CUMHURİYET
Aslında belki bir şekilde Soğuk Savaş’tan kalma geleneksel bakışların tezahürü. Türkiye’yi ‘yöneten’ zihniyetin olduğu kadar, ‘yönetemeyen’ zihniyetlerin de sürekli Moskova’dan ‘atımlık barutlar çıkartmak’ gayretleri bitmiyor.
***
***
Hakikatte, Putin’in ziyaretinin ‘yakınlaşmayla’ filan alakası yok. Putin bu hafta Rusya’da martta düzenlenecek başkanlık seçiminde adaylığını açıklamadan önce Ortadoğu’da ‘Rus dansı’ yaptı. Bir güne üç ülkeyi sığdıran ziyaretini, Rusya’nın Ortadoğu’daki pozisyonunu ‘pekiştirmek’ üzere gerçekleştirdi. Ankara’nın ‘kanlıları’ Suriye ve Mısır ziyaretin asıl odaklarıydı. Moskova, Suriye politikası fiyasko olmuş Ankara’yı politik çizgisine adım adım çekeli çok oluyor. Geriye Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne illa ki katılacak olan Suriye Kürtleriyle ilgili dosya kaldı. Akıbetini göreceğiz.
***
Rus lideri İsrail-Filistin meselesinde BM kararları ve uluslararası hukuka atıf yaptı. Öncesinde atılacak adımların ‘yapıcı olmayacağı ve istikrara katkı yapmayacağını’söyledi. Kahire’de hem Filistin hem Ürdün lideriyle görüşerek ülkesinin olası arabuluculuk konumunu güçlendirdi. Ülkesinin, nisanda Batı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak bu meselede ‘ara formüle’ geçen ilk ülke olmasına rağmen…
Putin, zaten Kudüs’ü ‘Müslümanların davası’ olarak görmez, göremez, o sayfada olamaz. Bugün İstanbul’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı’nda Müslüman nüfusundan ötürü gözlemci olarak bulunan Rusya’nın ‘birlik’ beklentisi olduğunu hiç zannetmem. Rusya, İsrail’i ‘terör devleti’ olarak görmediği gibi İsrail ile Suriye üzerinde Türkiye’den çok önce geliştirdiği askeri-siyasi koordinasyon var.
Üst başlığı kenara koyun, Putin’in ziyaretinde ne Türk Akımı, ne Akkuyu, ne S-400’lerle ilgili ‘yeni bir şey’ işittik.
***
Hmeymim’de ‘Suriye’den çekilme’ açıklaması önem taşımıyor, aslolan ‘IŞİD’in bir hilafet devleti olarak varlığına son verildiği Suriye’deki zaferi’ sergilenip daimi konuşlanma mesajı.
Mısır’da ise dört senedir milyarlarca dolarlık Rus silahı, saldırı jeti ve helikopteri satın almış El Sisi ile hem Suriye’deki ‘çatışmasızlık bölgesi ortaklığı’ pekiştirildi hem de Libya’daki radikal İslamcı teröre karşı ortaklaşılan Kuzey Afrika cephesi için ‘yeni sayfa’ açıldı. O sayfada Akdeniz’de yeni askeri üsler, Süveyş’te özel ekonomik bölge ve yatırım projeleri, nükleer santral ve doğalgaz işbirliği var.
Suriye ve Irak’ta IŞİD dosyasının kapanmakta olduğu, İran ve Hizbullah’ın Filistin davası üzerinden İsrail’i ‘hedefe koydukları’ bir dönemde, Rusya politikalarını ‘başrol’ yanılgısından çıkarak izlemek lazım.
Ceyda Karan / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder