Tam bilmiyoruz ama Saray’da binin üstünde bir
danışmanlar ordusu varmış, yakışır ancak bu danışmanların akşamları
Saray’dan çıkıp lüks evlerine, sabahleyin de gene lüks evlerinden çıkıp
Saray’a gittiklerinden ve altlarında son model şoförlü Mercedes’ler
olduğundan halkla hiçbir münasebetleri yok. Zinhar, bakkala gidip sigara
bile almıyorlar, ekmek elden su gölden. Böyle olunca da bu danışmanlar
sürekli yanlış ve gerçekçi olmayan bilgiler üretiyorlar. Ve bunu Saray
başına sunuyorlar. Şimdi bu ülkede minibüsle seyahat eden, bakkaldan
kendi sigarasını alan ve pazarları en ucuz ne var diye dolaşan bir
Türkiyeli yurttaş olarak, bir iyilik yapacağım.
Şöyle, arkadaşlar sevinçle söylemeliyim ki, en azından İstanbul’da, o meşhur, insanların elini kolunu bağlayan korku var ya işte o aşılmış durumda. Artık kimse korkmuyor, millet çat diye lafını söylüyor. Benim gibi rantın tavan yaptığı bölgelerde oturanlar şu günlerde sık sık elektrik kesintisiyle karşı karşıyalar. Çünkü plansız yapılan, rantsal dönüşüm sonunda patladı. Artık trafolar mevcut durumu kaldırmıyor ve bunların yenilenmesi gerekiyor. Yenileniyor da, peki kimin parasıyla, bu sorunun yanıtını trafoyu bağlayan bir işçi şöyle verdi: “Müteahhitler parayı cukka yapıyorlar, biz de senin benim paramla trafoları yeniliyoruz.” İşçinin yanıtı civardaki herkes tarafından alkışlandı. Hani eskiden biri beni ihbar eder, içeri girerim korkusu var ya, artık hava, pek çok şey bildiğini sanan danışmanlar, başınızı önünüze koyup bir düşünmeye başlayın, iktidar değişirse elinizde hiçbir şey kalmayacak!
Minibüsteyim, bir kadın, boyası gelmiş sarı saçlarını attıra attıra cep telefonuyla konuşuyor. Sanki evinin salonunda, konuşuyor da konuşuyor, arabasının iki tekerleği birden patlamış, ne yapsa? Öyle çok konuşuyor ki, benim yanımda oturan kırklarında bir adam, “Yeter be” diye kadına doğru bağırıyor, “millet acından ölüyor, biz senin kıytırık iki tekerleğini dinliyoruz, kes artık!” Kadın şaşırıyor, benim yanımdaki genç kız, “Üç arkadaşım bugün işten atıldı, şimdi ben bu kadına ne yapsam” diye soruyor. Herkesin bakışında bir ayıplama, kadın çaresiz minibüsten iniyor.
Kahvedeyim, orta yaşlı bir adam arkadaşına telefon ediyor, “Ben Kudüs’ü kurtarıyorum, sen ne yapıyorsun?” Sonra bir kahkaha, “Ülkeyi batırdılar, oyuncaktan Kudüs’ü kurtaracaklar, yuttuk canım yuttuk!” Bir başka kahve müdavimi atılıyor, “Arkadaş çok konuşma internete, telefona zam geldi.” Bir başkası söze giriyor, “Ödeyin lan Sarraf’ın rüşvet paralarını, 125 milyar dolar, hepimizi satsalar o kadar para etmez!” Kahkahalar, vallahi billahi millette bir neşe, bir neşe! Danışman kadrosu, vezirin vergi koyma hikâyesini bilirsiniz. Millet oynamaya başlayınca işler sarpa sarar...
Bu arada bir gencecik asker, nöbette annesiyle konuştuğu için başçavuş tarafından dövülüyor, ağır bir şeyle kafasına vuruluyor ve o gencecik asker beyin kanamasından ölüyor. Gencecik karısı şöyle sesleniyor bize: “Tamam nöbette telefonla konuşuyormuş, öyleyse hapis cezası ver, askerliği uzat ama dövmek ne, o bunu hak etmiyordu, ben de hak etmiyorum.” Gerçekten ne oluyor, askerler senin kölen mi? Kimi intihar eder, kimi dövülerek ölür, kimi yemekten zehirlenir, haberiniz olsun artık, “Oğlum öldü, vatan sağ olsun” diyenler azalıyor. “Benim oğlum neden öldü” diyenler çoğalıyor. Bu arada dayak sadece askeriyede yok, küçücük çocuklar Kuran dersinde dilleri Arapçaya dönmediği için, acayip dayak yiyorlar.
Bu arada imamların maaşlarına gizlice zam yapılmış. Bir şey daha var, nohudun kilosu yirmi lira olmuş. Tabii siz bunları bilemezsiniz, artık herkes bir abluka altında olduğunda bırakın elektriği, interneti, aç kalacağımızı konuşuyor. Biraz pazarlara çıkın. Size bu iyiliği yapıyorum, belki içinizden biri her şeyi göze alıp bunu başımızdakilere söyler. Şöyle deyin: “Millet artık saz çalıp oynuyor.”
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Not : İktidar en iyi savunma saldırıdır, diyerek Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’yi görevden uzaklaştırmak istiyor. Bence kıskanıyorlar, çünkü Battal İlgezdi İstanbul’un en çok park yapan belediye başkanıdır. Parkları kıskanıyorlar, oralarda yirmi katlı rezidansların hayalini kurmuşlardı, olmadı, öyleyse hücum!
Şöyle, arkadaşlar sevinçle söylemeliyim ki, en azından İstanbul’da, o meşhur, insanların elini kolunu bağlayan korku var ya işte o aşılmış durumda. Artık kimse korkmuyor, millet çat diye lafını söylüyor. Benim gibi rantın tavan yaptığı bölgelerde oturanlar şu günlerde sık sık elektrik kesintisiyle karşı karşıyalar. Çünkü plansız yapılan, rantsal dönüşüm sonunda patladı. Artık trafolar mevcut durumu kaldırmıyor ve bunların yenilenmesi gerekiyor. Yenileniyor da, peki kimin parasıyla, bu sorunun yanıtını trafoyu bağlayan bir işçi şöyle verdi: “Müteahhitler parayı cukka yapıyorlar, biz de senin benim paramla trafoları yeniliyoruz.” İşçinin yanıtı civardaki herkes tarafından alkışlandı. Hani eskiden biri beni ihbar eder, içeri girerim korkusu var ya, artık hava, pek çok şey bildiğini sanan danışmanlar, başınızı önünüze koyup bir düşünmeye başlayın, iktidar değişirse elinizde hiçbir şey kalmayacak!
Minibüsteyim, bir kadın, boyası gelmiş sarı saçlarını attıra attıra cep telefonuyla konuşuyor. Sanki evinin salonunda, konuşuyor da konuşuyor, arabasının iki tekerleği birden patlamış, ne yapsa? Öyle çok konuşuyor ki, benim yanımda oturan kırklarında bir adam, “Yeter be” diye kadına doğru bağırıyor, “millet acından ölüyor, biz senin kıytırık iki tekerleğini dinliyoruz, kes artık!” Kadın şaşırıyor, benim yanımdaki genç kız, “Üç arkadaşım bugün işten atıldı, şimdi ben bu kadına ne yapsam” diye soruyor. Herkesin bakışında bir ayıplama, kadın çaresiz minibüsten iniyor.
Kahvedeyim, orta yaşlı bir adam arkadaşına telefon ediyor, “Ben Kudüs’ü kurtarıyorum, sen ne yapıyorsun?” Sonra bir kahkaha, “Ülkeyi batırdılar, oyuncaktan Kudüs’ü kurtaracaklar, yuttuk canım yuttuk!” Bir başka kahve müdavimi atılıyor, “Arkadaş çok konuşma internete, telefona zam geldi.” Bir başkası söze giriyor, “Ödeyin lan Sarraf’ın rüşvet paralarını, 125 milyar dolar, hepimizi satsalar o kadar para etmez!” Kahkahalar, vallahi billahi millette bir neşe, bir neşe! Danışman kadrosu, vezirin vergi koyma hikâyesini bilirsiniz. Millet oynamaya başlayınca işler sarpa sarar...
Bu arada bir gencecik asker, nöbette annesiyle konuştuğu için başçavuş tarafından dövülüyor, ağır bir şeyle kafasına vuruluyor ve o gencecik asker beyin kanamasından ölüyor. Gencecik karısı şöyle sesleniyor bize: “Tamam nöbette telefonla konuşuyormuş, öyleyse hapis cezası ver, askerliği uzat ama dövmek ne, o bunu hak etmiyordu, ben de hak etmiyorum.” Gerçekten ne oluyor, askerler senin kölen mi? Kimi intihar eder, kimi dövülerek ölür, kimi yemekten zehirlenir, haberiniz olsun artık, “Oğlum öldü, vatan sağ olsun” diyenler azalıyor. “Benim oğlum neden öldü” diyenler çoğalıyor. Bu arada dayak sadece askeriyede yok, küçücük çocuklar Kuran dersinde dilleri Arapçaya dönmediği için, acayip dayak yiyorlar.
Bu arada imamların maaşlarına gizlice zam yapılmış. Bir şey daha var, nohudun kilosu yirmi lira olmuş. Tabii siz bunları bilemezsiniz, artık herkes bir abluka altında olduğunda bırakın elektriği, interneti, aç kalacağımızı konuşuyor. Biraz pazarlara çıkın. Size bu iyiliği yapıyorum, belki içinizden biri her şeyi göze alıp bunu başımızdakilere söyler. Şöyle deyin: “Millet artık saz çalıp oynuyor.”
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Not : İktidar en iyi savunma saldırıdır, diyerek Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’yi görevden uzaklaştırmak istiyor. Bence kıskanıyorlar, çünkü Battal İlgezdi İstanbul’un en çok park yapan belediye başkanıdır. Parkları kıskanıyorlar, oralarda yirmi katlı rezidansların hayalini kurmuşlardı, olmadı, öyleyse hücum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder