Okuyunca “simülatif” bir hüzün kapladı içimi: Meltem’le Haluk boşanıyor!..
İlk kez 2002’de seyrimize sunulup bunca yıldır bizimle olan “ÇocuklarDuymasın”ın efsane çifti, Pınar Altuğ ve Tamer Karadağlı tarafından canlandırılan “Meltem”le “Taşfırın Haluk”tan bahsediyorum.
Birol Güven yaratısı bu aile sitkomu unutulmaz karakterler kazıdı hafızalarımıza: Artık “Taşfırın” babasının kollayıcı kanatlarından sıyrılıp “Survivor’un yolları taştan” türküsü tutturmuş “Havuç” (Furkan Kızılay) mesela... Sonra “Taşfırın Haluk”la zıtlık temelinde biçimlendirilmiş “LightSelami” (Özgür Ozan). Ve Selami’nin eşi, Meltem’in hem yakın arkadaşı, hem de daha “eli maşalı” hali, “light” kocasını tir tir titreten “Dominant Teyze” Gönül (Zeyno Günenç).
Bir dönem “Siyaset Meydanı”na da konu(k) olmuş dizinin bugün kurgusal akışında “boşanma” temasına gelip oturması çarpıcı, anlamlı ve tartışılmaya değer. Çünkü başlangıçta, bırakın “kurgu”da boşanmayı, kurguya can katanlar gerçek hayatta bile buna yeltenemezdi! Unutmak mümkün mü mesela 2003 yılında “Meltem” yüzünden Pınar Altuğ’un başına gelenleri?!
Kocası askerdeyken bir sevgilisi zuhur etmiş Altuğ’un bu “yasak” ilişkisi, dizideki “rol”le irtibatlı tepkilere yol açtı! Hiç kimse dizide “Haluk’un gül gibi eşi”, iki çocuk annesi “Meltem”e böyle bir ilişki yakıştıramıyordu!..
Yapımcı derhal devreye girdi.
Birol Güven, kurgudaki anne rolüyle uyarlı şekilde gerçek hayattaki ilişkilerini düzene koymazsa Altuğ’un dizi yaşamının sona ereceğini duyurdu.
Durum açıktı: Kurgu tabii ki gerçek hayattan çıkmaktaydı. Ama sonrasında gerçek hayatın gidişatını da kurgu belirlemekteydi!..
Biçare Pınar, hem “Bugüne kadar Meltem karakterine yakışmayacak hiçbir şey yapmadım” dedi, hem de “dizinin namusu”na hiç mi hiç halel getirmeyeceği güvencesi verdi.
Meltem, Pınar’ı yutmuştu!
Peki, bir simgesel (ve imgesel) karşılığı “Meltem” olan bu yapıt bize ne mesaj vermekteydi?
Türkiye’nin eski ama eskimeyen kültür ikiliğini; Doğu-Batı, gelenekmodernlik, şehirlilik-kırsallık, “özgürleşmiş- modern kadın” ve “gelenekselmaço erkek” ikiliklerini, uçlarda değil ortalarda karşıtlığa sokan bir komediydi “Çocuklar Duymasın”...
Çalışan, özgür bir kadın ve o kadına bağlı ama aynı zamanda “kodu muoturtan” cinsten, öte yandan modernlik formatının da içinde komik gelgitlerle dolu bir koca...
Maçoluğun da karikatürize edilişi (“Taşfırın Haluk”), feminen yanlarını bastırmayan, anlayışlı, “yumuşak” erkekliğin de karikatürize edilişi (“Light Selami”)...
Ancak “Taşfırın”ı aslileştirip merkezileştirirken “Light Selami”yi ikincilleştirerek ustaca verilen “Heyt be, son tahlilde Taşfırın” mesajı!..
Yani inceden inceye, kadının toplumsal yükselişine itiraz etmiyormuş, hatta destekliyormuş görünerek yine de “eril iktidar”ın; geleneksellikten modernliğe (kapitalizme) geçiş halindeki ataerkilliğin onanması...
“Çocuklar Duymasın” buydu. Birol Güven de budur.
Fakat bir zamanlar ne aldatma, ne de boşanma, dizinin tematiğinde mizahi olarak dahi yer almazken neden şimdi alıyor?
Çünkü aradan 15 yıl geçti ve 2000’ler başında boşanmalar, şehirli orta ve üst tabakalarda artış içindeyse de tümden bizim “yeni normal”imiz haline gelmemişti. Şimdi ise dindarmuhafazakâr şehirli kesimlerde bile boşanmalar olağandışılıktan uzaklaştı, yadırganmaz oldu.
“Çocuklar Duymasın”da bugün boşanma “ana tema” haline gelmişse, bu altyapı üzerinden anlaşılıp okunabilir.
Doğru, Birol Güven muhafazakârdır. Ama bir diziyi, kurguyu, öyküyü ayakta tutanın da hayatın “dinamiği”ne (değişme/sorun/çatışmalara) dayanmak olduğunu biliyor. Hayata değmeyen kurgu, alıcı bulmaz.
O yüzden hayatımızın içindeki boşanma gerçeğine kayıtsız kalınamıyor “Çocuklar Duymasın”da. Dün ekrana gelen bölüm de Haluk ile Meltem’in boşanma için hâkim karşısına çıkışlarıyla şekillendi.
Siz bu yazıyı okurken Meltem’in “Boşanmak istiyorum Hâkim Bey” sözünü Haluk’un tamamına erdirip erdirmediğini öğrenmiş olacaksınız, ama ben yazarken bunu bilmiyorum.
Bilmiyorum, ama ihtimal de vermiyorum.
Dediğim gibi Birol Güven, iyi bir muhafazakâr arkadaşımız ama işini de iyi bilir ve yapar. Bir dönem “evliliğe rehabilitasyon ünitesi” nev’inden dizi yapmışlığı da var. (Malûm, dinbaz- statüko hanidir boşanmalara dur deme yolunda evliliği sağaltım niyetli dizi projelerine de destek vermekte.)
Ben, Güven statükoyu sarsmaz diye düşünüyorum.
Belki kâğıt üstünde ve kısa vadede Haluk’la Meltem’i boşandırsa bile fiilen bağı kopartmaz, zamanla da evliliği “rehabilite” cihetine gider diye tahmin ediyorum.
Er ya da geç “Taşfırın”ı “Tutku”nun kancasından da kurtarır sanıyorum. (“Tutku” [Gülin İyigün] tebriki gerektiren isimlendirmeyle, Haluk’a kafayı takmış genç, “taze” kadının adı!)
Bakalım haklı mıyım, yoksa Birol Güven beni yanlışlayıp mahcup mu edecek?..
Bilemiyorum, ama ederse bu, benim için “mutlu bir mahcubiyet” olur!..
Tayfun Atay / CUMHURİYET
İlk kez 2002’de seyrimize sunulup bunca yıldır bizimle olan “ÇocuklarDuymasın”ın efsane çifti, Pınar Altuğ ve Tamer Karadağlı tarafından canlandırılan “Meltem”le “Taşfırın Haluk”tan bahsediyorum.
Birol Güven yaratısı bu aile sitkomu unutulmaz karakterler kazıdı hafızalarımıza: Artık “Taşfırın” babasının kollayıcı kanatlarından sıyrılıp “Survivor’un yolları taştan” türküsü tutturmuş “Havuç” (Furkan Kızılay) mesela... Sonra “Taşfırın Haluk”la zıtlık temelinde biçimlendirilmiş “LightSelami” (Özgür Ozan). Ve Selami’nin eşi, Meltem’in hem yakın arkadaşı, hem de daha “eli maşalı” hali, “light” kocasını tir tir titreten “Dominant Teyze” Gönül (Zeyno Günenç).
Bir dönem “Siyaset Meydanı”na da konu(k) olmuş dizinin bugün kurgusal akışında “boşanma” temasına gelip oturması çarpıcı, anlamlı ve tartışılmaya değer. Çünkü başlangıçta, bırakın “kurgu”da boşanmayı, kurguya can katanlar gerçek hayatta bile buna yeltenemezdi! Unutmak mümkün mü mesela 2003 yılında “Meltem” yüzünden Pınar Altuğ’un başına gelenleri?!
Kocası askerdeyken bir sevgilisi zuhur etmiş Altuğ’un bu “yasak” ilişkisi, dizideki “rol”le irtibatlı tepkilere yol açtı! Hiç kimse dizide “Haluk’un gül gibi eşi”, iki çocuk annesi “Meltem”e böyle bir ilişki yakıştıramıyordu!..
Yapımcı derhal devreye girdi.
Birol Güven, kurgudaki anne rolüyle uyarlı şekilde gerçek hayattaki ilişkilerini düzene koymazsa Altuğ’un dizi yaşamının sona ereceğini duyurdu.
Durum açıktı: Kurgu tabii ki gerçek hayattan çıkmaktaydı. Ama sonrasında gerçek hayatın gidişatını da kurgu belirlemekteydi!..
Biçare Pınar, hem “Bugüne kadar Meltem karakterine yakışmayacak hiçbir şey yapmadım” dedi, hem de “dizinin namusu”na hiç mi hiç halel getirmeyeceği güvencesi verdi.
Meltem, Pınar’ı yutmuştu!
Peki, bir simgesel (ve imgesel) karşılığı “Meltem” olan bu yapıt bize ne mesaj vermekteydi?
Türkiye’nin eski ama eskimeyen kültür ikiliğini; Doğu-Batı, gelenekmodernlik, şehirlilik-kırsallık, “özgürleşmiş- modern kadın” ve “gelenekselmaço erkek” ikiliklerini, uçlarda değil ortalarda karşıtlığa sokan bir komediydi “Çocuklar Duymasın”...
Çalışan, özgür bir kadın ve o kadına bağlı ama aynı zamanda “kodu muoturtan” cinsten, öte yandan modernlik formatının da içinde komik gelgitlerle dolu bir koca...
Maçoluğun da karikatürize edilişi (“Taşfırın Haluk”), feminen yanlarını bastırmayan, anlayışlı, “yumuşak” erkekliğin de karikatürize edilişi (“Light Selami”)...
Ancak “Taşfırın”ı aslileştirip merkezileştirirken “Light Selami”yi ikincilleştirerek ustaca verilen “Heyt be, son tahlilde Taşfırın” mesajı!..
Yani inceden inceye, kadının toplumsal yükselişine itiraz etmiyormuş, hatta destekliyormuş görünerek yine de “eril iktidar”ın; geleneksellikten modernliğe (kapitalizme) geçiş halindeki ataerkilliğin onanması...
“Çocuklar Duymasın” buydu. Birol Güven de budur.
Fakat bir zamanlar ne aldatma, ne de boşanma, dizinin tematiğinde mizahi olarak dahi yer almazken neden şimdi alıyor?
Çünkü aradan 15 yıl geçti ve 2000’ler başında boşanmalar, şehirli orta ve üst tabakalarda artış içindeyse de tümden bizim “yeni normal”imiz haline gelmemişti. Şimdi ise dindarmuhafazakâr şehirli kesimlerde bile boşanmalar olağandışılıktan uzaklaştı, yadırganmaz oldu.
“Çocuklar Duymasın”da bugün boşanma “ana tema” haline gelmişse, bu altyapı üzerinden anlaşılıp okunabilir.
Doğru, Birol Güven muhafazakârdır. Ama bir diziyi, kurguyu, öyküyü ayakta tutanın da hayatın “dinamiği”ne (değişme/sorun/çatışmalara) dayanmak olduğunu biliyor. Hayata değmeyen kurgu, alıcı bulmaz.
O yüzden hayatımızın içindeki boşanma gerçeğine kayıtsız kalınamıyor “Çocuklar Duymasın”da. Dün ekrana gelen bölüm de Haluk ile Meltem’in boşanma için hâkim karşısına çıkışlarıyla şekillendi.
Siz bu yazıyı okurken Meltem’in “Boşanmak istiyorum Hâkim Bey” sözünü Haluk’un tamamına erdirip erdirmediğini öğrenmiş olacaksınız, ama ben yazarken bunu bilmiyorum.
Bilmiyorum, ama ihtimal de vermiyorum.
Dediğim gibi Birol Güven, iyi bir muhafazakâr arkadaşımız ama işini de iyi bilir ve yapar. Bir dönem “evliliğe rehabilitasyon ünitesi” nev’inden dizi yapmışlığı da var. (Malûm, dinbaz- statüko hanidir boşanmalara dur deme yolunda evliliği sağaltım niyetli dizi projelerine de destek vermekte.)
Ben, Güven statükoyu sarsmaz diye düşünüyorum.
Belki kâğıt üstünde ve kısa vadede Haluk’la Meltem’i boşandırsa bile fiilen bağı kopartmaz, zamanla da evliliği “rehabilite” cihetine gider diye tahmin ediyorum.
Er ya da geç “Taşfırın”ı “Tutku”nun kancasından da kurtarır sanıyorum. (“Tutku” [Gülin İyigün] tebriki gerektiren isimlendirmeyle, Haluk’a kafayı takmış genç, “taze” kadının adı!)
Bakalım haklı mıyım, yoksa Birol Güven beni yanlışlayıp mahcup mu edecek?..
Bilemiyorum, ama ederse bu, benim için “mutlu bir mahcubiyet” olur!..
Tayfun Atay / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder