IŞİD bahanesiyle Suriye’nin doğusuna yerleşen ABD’nin YPG liderliğindeki SDG’den otuz bin kişilik Sınır Muhafız Gücü (Kuzey Ordusu) kuracağını açıklaması, Türkiye’nin öncülüğünde ÖSO yerine cihatçılardan oluşturulan “Milli Suriye Ordusu”, El Nusra’nın kontrolündeki İdlib’ten Rus askeri üslerine yapılan İHA’lı saldırılar, Afrin’deki gelişmeler, Erdoğan’ın “bir gece ansızın vurabiliriz” tehditleri… Birbiriyle bağlantılı, peşi sıra gelen bütün bu gelişmeler Suriye Savaşı’nda yeni bir aşamaya geçildiğinin işaretleri.
Mart ayında yedinci yılını geride bırakacak Suriye’deki savaşı üç aşamaya ayırabiliriz.
Birinci aşama: Cihatçıların ‘demokrasi havarisi’ olarak sunulması
Savaşın ilk aşaması radikal İslamcıların ve de bölge ülkeleri üzerinden Suriye’ye taşınan cihatçıların “demokrasi” ve “özgürlük” havarisi olarak sunulmasıydı. Dünyanın dört bir tarafından Suriye’ye doldurulan radikal İslamcı unsurlar üzerinden rejim yıkılmak istendi. Bu süre zarfında yapılan saldırı ve eylemler demokratik eylemler kategorisinde pazarlandı. Büyük bir medya propagandasıyla, mühendislik ve algı çalışmalarıyla cihatçılardan “diktatörlüğe karşı savaşan kahramanlar” yaratılmak istendi. Ancak bu algı operasyonu başarıya ulaşmadı. Suriyeliler “insancıl emperyalizm”in cihatçılar üzerinden gerçekleştirdiği saldırıyı bertaraf etti.
İkinci aşama: Taşeronların sahaya sürülmesi, ‘Vekalet Savaşı’
Radikal İslamcı gruplar üzerinden başlatılan çatışmalar kısa sürede vekalet savaşına dönüştü. Savaş, ABD’nin liderliğindeki Türkiye-Katar-Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörlerin de yer aldığı ittifak ile Rusya-İran-Hizbullah arasında açık bir çatışmaya evrildi. Sahaya sürülen vekillerin başarıya ulaşamaması, Rusya’nın Şam’dan yana fiili müdahalesi, ABD’nin IŞİD bahanesiyle ülkenin doğusuna yerleşmesi üzerine savaşın seyri de tamamen değişti.
Üçüncü aşama: SGD’li “Kuzey Ordusu”ndan cihatçıların “milli ordusu”na
Suriye devletinin ülkenin büyük bölümünde denetimi sağlaması, IŞİD’in yenilgiye uğratılması, El Nusra benzeri cihatçıların küçük ceplere sıkıştırılması üzerine yeni strateji devreye sokuldu. Türkiye’nin yeni yılın ilk günlerinde otuzdan fazla cihatçı yapıyı bir araya getirerek ÖSO yerine “milli ordu” kurması sonrasında, ABD de SDG üzerinden bir “Sınır Güvenlik Gücü” yani “Kuzey Ordusu” kurdu. Yeni sınır gücü kuzeyde Türkiye sınırında, güneydoğuda Irak sınırında ve Fırat Nehri Vadisi boyunca görev yapacak. ABD yeni ordu üzerinden varlığını sürdürme niyetinde. Benzer şekilde Ankara da “milli ordu” vasıtasıyla sahada var olma arayışında. Rusya ve Şam, ABD’ye yeni ordunun Suriye’nin parçalanmasına yol açacağı uyarısında bulunarak sert tepki verdi.
ABD emperyalizmi Suriye’den çıkma niyetinde değil
Doğu Suriye’de zengin enerji kaynaklarının yer aldığı Fırat havzasına yerleşen ABD, kuzey Suriye dahil bölgede irili ufaklı birçok askeri üs inşa ederken, bölgede kalıcılaşma derdinde. Bunu da “bölgenin bize ihtiyacı var” argümanıyla temellendirme arayışında. Görünen o ki Suriye’de savaşın da oyunun da kuralları yeniden değişmeye başladı. ABD uzun bir süredir SDG üzerinden bölgeye yığınak yaparken, varlığını meşrulaştıracak hamlelerde bulunuyordu. Bunun için de yeni kriz dinamikleri devreye sokulmuştu. Bölgedeki varlığını ya Kürt-Arap çatışması ya da Kürtlerle Suriye devleti arasındaki kriz üzerinden sürdürecekti. Görünen o ki şimdilik ikinci seçeneğe yatırım yapılmış.
İdlib, Afrin, Rus üslerine İHA’lı saldırılar
Suriye’nin kuzeydoğusundaki bu gelişmelerin paralelinde kuzeybatısında da taşlar yerinden oynamak üzere. El Nusra’nın kontrolündeki beklenen İdlib harekâtı başladı. Öncesinde cihatçılar 5 Ocak gecesi Lazkiye’deki Hmeymim ve Tartus üslerine 13 silahlı İHA ile saldırı girişiminde bulundu. Rus gazeteleri en az yedi savaş uçağının kullanılamaz hale geldiğini yazdı. Rusya saldırıyı doğruladı, ancak bu girişimin hava savunma araçlarıyla başarısızlığa uğratıldığını açıkladı. Putin, “Rus üslerine yapılan saldırıların arkasında kimin olduğunu biliyoruz” diyerek ABD’yi işaret etti. Rusya’nin imalarına Pentagon’dan “ABD Rus üssüne İHA saldırısına hiçbir şekilde karışmadı” yanıtı geldi. Rusya doğal korumasındaki Afrin’de ise TSK’nın YPG mevzilerine yönelik top atışı ve Erdoğan’ın “gireriz” tehditleri tam gaz devam ediyor.
Astana, Soçi, Cenevre... Müzakere masası devrildi mi?
Astana, Soçi, Cenevre’de siyasi müzakereler sürerken, ardı ardına gelen askeri hamleler “masa”yı devirmek üzere. Ay sonundaki Soçi zirvesine büyük önem veren Rusya masanın dağılmaması için büyük çaba sarf ediyor. İnisiyatifi Moskova’ya kaptıran Washington ise İdlib’in temizlenmesiyle sahadaki üstünlüğü tamamen ele geçirecek olan Rusya’nın planlarını bozmak, Soçi ve Astana görüşmelerinin başarısızlığa uğraması için bastırıyor.
“Üç günde Şam’da namaz kılma” hevesine kapılan yeni Osmanlıcılar yeni denklemde de boşa düştü. Bir tarafta “Rusya kayığı”na binerken öte yandan “Bölgesel politikalarımızı ABD ile belirleyeceğiz” diyerek Washington vapuruna selam çakanlar, bundan sonraki yolu da yay yürümek zorunda kalacaklar.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder