25 Şubat 2018 Pazar

Ansiklopedik ahlak! - Mine G. Kırıkkanat

İnsanlığa yalnız bilgi değil, bilgi metodu kazandıran başyapıt, “Ansiklopedi”nin matematikçi D’Alembert ile birlikte kurucusu ve başyazarı Denis Diderot (1713-1784); “ahlak” görüşüyle de çığır açan bir filozoftur. Ahlakı dinden soyutlar. ‘Etika’ diye adlandırılan laik erdemi iki doğal içgüdü, “yardımseverlik” ve “mutluluk” üzerine oturtarak tanrıtanımazlıkla bağdaştırır.


Çağımızda sayıları giderek artan dindar ama ahlaksız, dinsiz ama ahlaklı kişi ve topluluklara doğru ışık tutan bu görüş, insan odaklı bir dünya düzeni hedefler. 
Çünkü dinden bağımsız ahlak anlayışı, hem akla, hem de içgüdülere dayanması bakımından, insanın doğasıyla en uyumlu olandır.
Ama insanın doğasıyla uyum sağlaması ve bu uyumdan hem yardımseverlik, hem akıl içgüdüsünü açığa çıkarması, her babayiğidin başaramayacağı çok güç bir “temizlik” eğitimidir: Yüzyıllar boyu beynine işlenmiş tüm dogmatik koşullanmalardan arınması, yerleşik fikir esaretinden kurtulması, özgür düşünebilmek için her bildiğinden kuşku duyarak, her şeyi sorgulayarak yeni baştan öğrenmesi gerekmektedir. 
Dolayısıyla laik erdemli olmak, sınır tanımadan bilgi edinmek azmi, ya da zevkiyle mümkündür.
***

Oysa dine bağımlı ahlak anlayışında, ‘iman’a bağlı yardımseverlik ve mutluluk daha kolay görünür. Yardımseverlik Tanrısal ödülün ve cennetin kapılarını açmakta, fedakârlık gerektirse bile izlenen ahlakın Tanrı katında değerlendirilecek olması, mutluluk yaratmaktadır. 
Zaten dindarlıkta asıl mutluluk Tanrı sevgisi, her iş ve uğraşta o sevgiye sadakat değil midir? 
Ama Tanrısal ödül vaadine rağmen, tepeden inme, günün koşul ve gereklerine kimi kez ters düşen, hatta çoğu kez ‘absürd’ kalan bir zorlama vardır dini ahlakta…
İnsanı anlamadan kabullenmeye iterek, aklıyla inancı arasında uyumsuzluk yaratabilir. İşte bu yüzdendir ki din eğitimi, inancı aklın önüne geçirir ve düşünmeyi engellemek amacıyla öğretilenden, yani dogmalardan kuşku duymayı günah ilan eder, sorgulamayı yasaklar. 
Çok kurnazca bir sistemdir bu.
Kuşku ve sorgu yasak olunca, düşünce donar, ne bir yenilik üretir, ne de yaratır. Bilginin yolu kesilmiştir. İcat edilen ve edilecek her şey kutsal kitaplarda zaten yazılıdır, tartışılmaz!
***

Mars’a füze mi fırlatıldı? Uzaya mı gidildi? Kılıfına uydurulur. Kutsal kitaplar füze, uzay istasyonu, bilgisayar ve interneti “muştulayan” yorumlarla yeniden okunur; evrim teorisini çürütmekte epeyce zorlanılsa da uğraşılır, falan... 
Denis Diderot, kadın arkadaşı Sophie Volland’a yazdığı 26 Eylül 1762 tarihli mektupta, “Düşünürü özel kılan, kanıtsız hiçbir olguyu kabullenmemesi ve yanıltıcı kavramlara kanmamasının yanı sıra mutlak, muhtemel ve şüphelinin sınırlarını kesin çizebilmesidir. Bu eser (Ansiklopedi) zamanla zihinlerde bir devrim yapacak ve umarım ki diktacılar, baskıcılar, fanatikler, bağnazlar artık kazanamayacaklar. İşte o zaman, insanlığa hizmet etmiş oluruz” der.
Dünyanın gidişatı, Diderot’yu haklı çıkarmadı. Bilgi, hiç bu kadar hızla çoğalmamış, yayılmamıştı. 
Evet, dogmatik öğretilere ters düşen bilimsel ve teknolojik icatları, kutsal kitapların yorumuna mal etmek oldukça zorlaştı. Ama vasat insan mantığının bağnazlık zincirlerini kırmak kolay değil. 
Ve toplulukları zincire takıp akıl dışına kolayca sürümenin yöntemi her yerde aynı: cehaleti yaymak, beslemek, arttırmak. 
Mutluluk ve iyiliğin içgüdüselliğine giden ahlak yolunda, engel çok. Diderot’nun ansiklopedisi, bağnaz cehaletten beslenen dikta ve ‘tör’leri bilgiye dayalı erdeme razı edemedi. 
Kötülerin önceliği hep aynı, düşünmek yasak! 
İnsanlık olgunlaşamadan, dünya çürüyor.

***

Bugün saat 14’ten öteye Ankara Kitap Fuarı’nda kitaplarımı imzalayacağım. Ankara’lı okurlarımı Kırmızı Kedi Yayınları standına beklerim.

Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder