14 Şubat 2018 Çarşamba

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz gazı nasıl paylaşılacak? Doğu Akdeniz’de enerji savaşları - İBRAHİM VARLI

Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşım mücadelesi, Kıbrıs açıklarında bulunan gaz rezervleriyle daha da kızıştı. İsrail, Lübnan, Mısır, Türkiye, Kıbrıs ile Yunanistan’ın rekabeti, Doğu Akdeniz’i bölgesel gerilimin yeni merkezine dönüştürdü.

Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama çalışmalarının neden olduğu gerginlik, Avrupa Birliği’nin Türkiye'ye çağrısı, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Yunanistan’a çıkışıyla bir kez daha nüksetti. AB, Türkiye'ye, Kıbrıs açıklarında doğalgaz arama çalışmalarını engelleme amacıyla cuma gününden bu yana Türk savaş gemileri tarafından oluşturulan ablukayı sona erdirme çağrısında bulundu. Atina da, Ankara'nın uluslararası hukuku ihlal ettiğini iddia ederek, İtalya ve AB'nin konuyla ilgili bilgilendirildiğini açıkladı.

Türkiye, sondaj çalışmalarının Kıbrıslı Türklerin rızası olmaksızın yapılmasının Kıbrıs Türklerinin haklarının ihlali olduğu iddiasında. Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs'ın "Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe saydığını" belirtti. Erdoğan da Grup Toplantısı'nda Yunanistan'ın Kıbrıs açıklarında petrol arama faaliyeti yapmasına ilişkin olarak "Kıbrıs ve Ege'de haddini aşanları ikaz ediyoruz. Bunların efelikleri bizim uçaklarımızı görene kadardır" dedi.

Savaş, rezervlerin keşfiyle başladı
İsrail, Lübnan, Mısır, Filistin, Yunanistan, Kuzey ve Güney Kıbrıs ile Türkiye’nin dâhil olduğu Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşım mücadelesi yeni değil. İki binli yılların başlarında Kıbrıs açıklarında bulunan gaz rezervleriyle bu "savaş" resmen başladı. 2008’de Kıbrıs’ın etrafı da dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz havzasında önemli miktarda petrol ve doğal gaz yatakları keşfedildi. Zengin enerji havzaları nedeniyle Kıbrıs çoktan “hidrokarbon adası” olarak tanımlanmaya başlandı. Ardı ardına bulunan doğalgaz sahaları bölge ülkelerinin iştahını kabartırken, kıyı devletleri bu yataklar üzerinde hak iddia etmeye başladı.

İsrail’in Leviathan’ı Kıbrıs’ın Afrodit’i
İsrail’in 2009’da kuzey sahili açıklarında Dalit ve Tamar olarak adlandırılan alanlarda trilyon metre küplük doğal gaz yatakları keşfedildi. 2010’da ise Leviathan diye adlandırılan alanda yüksek miktarda doğal gaz ve petrol bulundu. Güney Kıbrıs’ın İsrail’in Leviathan parselinin hemen yanında bulunan “Afrodit” sahasında ilk tespitlere göre 200 milyar metreküp doğal gaz olduğu saptandı. Mısır’ın MEB’inde kalan Nil Deltasında da verilere göre 200 milyar m3 gaz 1,8 milyar varil petrol bulunuyor. Bu keşifler, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın tarihin seyri içinde sahip olduğu jeostratejik ve jeopolitik önemine, jeoenerjik önemi de ekledi.


Avrupa’nın uzun yıllar petrol ve doğal gaz gereksinimlerini karşılayabilecek potansiyelin Doğu Akdeniz havzasında olduğunun anlaşılması iştahları kabartırken, Mısır, Türkiye, Güney ve Kuzey Kıbrıs, Lübnan, Suriye, İsrail ve Gazze Yönetimi bölgedeki petrol ve doğal gazda hak sahibi olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesine göre, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) adı verilen deniz alanlarının devletlerin kendi aralarında yapacakları anlaşma ile belirlenmesi gerekiyor. 1982 tarihli sözleşmeye göre bir kıyı devletin, kara sularının kenarından 200 deniz miline kadar münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkı bulunuyor.

İtalyan Eni, Fransız Total, Amerikan Noble
İtalyan, Fransız, Rus enerji kartellerinin üstlendiği Doğu Akdeniz gazını çıkarma ihalesi nedeniyle Avrupa Birliği ve Rusya da denklemin bir parçası artık. İtalyan Eni, Fransız Total, Rus Novatek ve Amerikan Noble Energy’nin Kıbrıs, İsrail, Lübnan ve Mısır ile yaptıkları anlaşmalar nedeniyle, dev petrol şirketlerinin de denkleme dâhil olmasıyla paylaşım kavgası uluslararası bir hüviyete kavuştu. AB’nin yanında Kıbrıs Cumhuriyeti’nden “stratejik ortak” olarak söz etmeye başlayan ABD ve Rusya da denklemin bir parçası artık. Gazın nasıl çıkarılacağı ve ihraç edileceğine dair birçok alternatif üzerinde tartışılsa da, taraflar hem siyasi hem de ticari olarak kabul edilebilir bir uzlaşmaya varılabilmiş değiller.

Avrupa Birliği, Doğu Akdeniz’den Güney Doğu Avrupa’ya bir enerji koridoru oluşturmaya ilişkin uzun dönemli stratejik bir projeyi çoktan uygulamaya koydu. Güney Kıbrıs’ın üyeliği ve tüm Kıbrıs adasının bir AB toprağı olarak kabul edilmesiyle, AB, Doğu Akdeniz’de sınırları olan etkin bir aktör artık. Doğalgazda Rusya'ya bağımlılığı azaltmak isteyen Avrupa ülkeleri bu nedenle Kıbrıs ile müzakerelere güçlü destek verdi.

İsrail'e ait Leviathan ve Tamar sahalarıyla, Kıbrıs açıklarındaki Afrodit sahasından çıkarılacak doğalgazı Avrupa'ya ulaştıracak iki güzergâh gündemde. Bunlardan biri, gazı boru hattıyla Kıbrıs’a, oradan da Yunanistan’a taşıyacak hat. Diğeri ise, aynı bölgedeki gazı Türkiye'nin Ceyhan limanına ve oradan Avrupa'ya ulaştıracak hat.

Doğu Akdeniz’de, İsrail açıklarında 2010’da bulunan doğalgazın, yine aynı dönemde Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgazla birlikte Avrupa’ya taşınması planları Doğu Akdeniz’deki enerji kavgasına yeni bir boyut kazandırdı. Avrupa pazarına ulaşacak ve Rus doğalgazına rakip olacak yeni bir hattın önünü açması beklenen Kıbrıs müzakereleri AB'nin yanı sıra Moskova, Washington ve Tel Aviv'in de yakın takibinde. Bu, Avrupa'nın gaz ihtiyacı ve enerji güvenliği için önemli.

Doğalgaz ihtiyacının büyük kısmını Rusya’dan karşılayan Avrupa ülkeleri için alternatif bir enerji kaynağı ve hattının oluşması, Avrupa ve dolaylı olarak ABD için enerji güvenliğinin artırılması ve Rusya’ya bağımlılığın azaltılması anlamına geliyor.

Atina, Ankara ve Kıbrıs’ın hak iddiaları
Ada etrafındaki sondaj çalışmalarını hızlandıran Güney Kıbrıs, İsrail parsellerinde de ruhsatlı olan Amerikan Noble Energy şirketine 2011’de kendi Münhasır Ekonomik Bölge sınırları içindeki 12’nci parselde hidrokarbon arama ruhsatı verdi. Uluslararası planda adanın tek tanınan devleti konumunda olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin deniz sınırlarını belirlemek amacıyla Akdeniz’in kıyı devletleriyle anlaşma yapmasına karşı çıkan Ankara, Rumların tüm adayı temsil etmediğini ve sahip çıktıkları bazı bölgelerin Türk kıta sahanlığı ile çakıştığını söylüyor.

İsrail, Mısır ve Lübnan’ın da dâhil olduğu paylaşım kavgasında Güney Kıbrıs, komşu Akdeniz ülkeleriyle işbirliği içerisinde. Güney Kıbrıs, Mısır, Lübnan ve İsrail’le çeşitli tarihlerde yaptığı anlaşmalarla kendisine ait MEB sınırlarını belirleyerek, kendi alanında deneme sondajlarına başladı.

Ankara, 2007 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan ettiği münhasır ekonomik bölgede petrol ve gaz arama için uluslararası ihale açmasına karşı çıkmıştı. Güney Kıbrıs yönetimi Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki doğalgaz sondaj çalışmalarına müdahale etmesini gerekçe gösterip Kıbrıslı Türklerle sürdürdüğü müzakereleri zaman zaman askıya alıyor.

Sondaj çalışmalarına savaş gemili misilleme
Ankara, Rumların Afrodit parselinde sondaja başlamasının ardından misilleme olarak Kıbrıslı Türkler ile kendilerine ait kıta sahanlığını belirleyen bir anlaşma imzaladı. Türkiye Petrolleri’nin (TPAO) kara ve deniz olmak üzere Kıbrıs’ın belli bölgelerinde petrol ve gaz aramasına onay veren bir karar alındı. Güney Kıbrıs bu karara misilleme olarak adanın güneyindeki diğer parseller için yeni bir ruhsatlandırma başlattı, Şubat 2012’de ikinci ihaleyi ilan etti. Türkiye bu ilana, kendi kıta sahanlığı içinde yer alan parsellerde “yetkisiz petrol ve gaz aramalarına hiçbir şart altında izin vermeyeceğini” belirterek tepki gösterdi. Karşılıklı hamleler Ankara ve Güney Kıbrıs arasında ciddi bir krize yol açtı.

İtalyan ve Fransız şirketlerin sondaj çalışmaları savaş gemilerinin korumasında gerçekleştiriliyor. Türk savaş uçakları tarafından gemilerinin tacizde bulunduğu sıklıkla dillendirildi. Dönemin Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos taciz iddialarına sert tepki vererek "Türkler uluslararası toplumla çatışmak istiyorlarsa, bunun sorumluluğunu almaya da hazır olmalı" dedi. Bütün bu sondaj çalışmalarına Ankara da karşılık olarak TCG Gökçeada'yı ada sularına göndermiş, söz konusu rezervlerde Kuzey Kıbrıs'ın da hakkı olduğunu her seferinde vurguladı.

İsrail en büyük payı kapma arayışında
Pastadan en büyük payı kapma yarışındaki İsrail “münhasır ekonomik bölge” anlaşmalarıyla bir adım önde. Benzer şekilde Mısır yönetimi de hak iddia arayışında. Kahire geçen günlerde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Mısır ve Kıbrıs arasında imzalanan münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın uluslararası hukuka göre herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığı yönündeki açıklamalarına sert yanıt verdi. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, "Söz konusu anlaşmanın geçerliliğini hiç kimse tartışmaya açamaz. Zira anlaşma, uluslararası hukuk normlarına uygun ve BM'ye teslim edildi" dedi.

Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı
İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs, 2013’te vardıkları anlaşmadan da yola çıkarak çıkaracakları doğalgazı önce Girit adasına, oradan da Yunanistan’a taşıyacak bir boru hattı için çalışmalara başladı. Üç ülke arasında imzalanan ‘Lefkoşa Bildirisi’nde “İsrail ve Güney Kıbrıs’ın hidrokarbon yataklarını birleştirerek Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşıyacak bir boru hattı oluşturulması” ve “üç ülke arasında elektrik bağlantısı sağlanması” kararı alınması bunun somut göstergesi oldu.

Hattın adı, Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı. Avrupa Komisyonu’nun çalışmasına göre, henüz planlama aşamasında olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Hattı’nın yıllık 16 milyar metreküp doğalgazı Avrupa’ya taşıması öngörülüyor. Avrupa Komisyonu ‘Ortak Çıkar Projesi’ kabul ettiği projeye mâli destek taahhüt etti. İsrail Enerji Bakanlığı’na göre hattın uzunluğu 1300 kilometre. Bunun 200 kilometresi Leviathan’dan Güney Kıbrıs’a, 700 kilometresi Kıbrıs’tan Girit’e, 400 kilometresi de Girit’ten Yunanistan’a uzanan bölümde olacak.

İsrail Lübnan'a, Türkiye Mısır'a karşı
Taraf ülkelerin kendi aralarında yaptıkları ittifaklar, imzaladıkları anlaşmalar bir diğerinin tepkisini çekiyor. Güney Kıbrıs, Ankara’nın tepkisine rağmen Yunanistan ve Mısır ile üçlü enerji zirveleri yapmaya başladı. Güney Kıbrıs ve Yunanistan benzer şekilde İsrail’le de rutin zirveler düzenliyor. Mısır’ın ise Lübnan ile ikili, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın da olduğu üçlü anlaşmalar var. Bu ülkelerin kendi aralarındaki yaptıkları ikili anlaşmalar yeni krizlere yol açıyor. Ankara'nın Kıbrıs'ın içinde yer aldığı, İsrail'in ise Lübnan'ın bulunduğu anlaşmalara itirazları söz konusu.


Lübnan 9 Şubat’ta rezervlere yönelik sondaj için uluslararası enerji şirketleriyle imzaları attı. Beyrut, İsrail’le gerilime yol açan tartışmalı 9. Blok’un da olduğu kaydedilen iki blokta sondaja önelik İtalyan ENI, Fransız Total ve Rus Novatek konsorsiyomu ile sözleşme yaptığını duyurması hak iddiasındaki İsrail‘in tepkisini çekti. İsrail daha önce 9. Blok’un kendisine ait olduğunu iddia ederek, Beyrut tarafından atılacak tek taraflı bir adımı kışkırtma olarak göreceğini açıklamıştı.

İbrahim Varlı / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder