20 Şubat 2018 Salı

Yarınki Suriye’nin parçalanmış resmi... - Erol Manisalı

Kimse kendi kendini kandırıp aptalı oynamasın: artık Suriye’nin üniter yapıda toprak bütünlüğü, ABD’nin (ve İsrail’in) plan ve operasyonları ile tamamen ortadan kalkmıştır. 

- ABD, Irak ve Suriye’deki Kürdistan ayakları ile birlikte PKK (ve YPG) terör örgütlerini bir maşa gibi kullanarak 600 km’lik sınıra üsleri ve tesisleri ile birlikte yerleşmektedir. 
5 bin TIR’lık donanım, şimdilik 30 bin kişilik YPG ordusu içindir. Arkası, milyarlarca dolar bütçe. 

ABD artık Suriye’de PKK, YPG ve kendi üsleri ile kalıcıdır. ABD bu bölgeyi kontrol ederek çok amaçlı bir sonuca gitmek istiyor: a) bölge ülkelerini yarın da parçalamak ve denetlemek, b) Rusya’nın ve İran’ın, Irak ve Suriye üzerindeki denetimini ve etkisini dengelemek, c) En büyük rakibi Çin’i Ortadoğu kaynaklarından uzak tutmak, d) Stratejik uzantısı İsrail’i bölgede güvence altına almak, e) Bölgeyi Avrupalı büyük rakiplerine kaptırmamak, f) Bölgenin su kaynaklarını kontrol etmek. 
İşte bu nedenlerden dolayı ABD artık Suriye’de Kürdistan maşası aracılığı ile sürekli olarak kalacaktır.
 
- Ya Rusya: Rusya da Suriye’de kalıcıdır. Suriye rejimini kontrol altında tutarak, üsleri sayesinde “ABD’nin bölgedeki tekelini dengelemeye çalışacaktır”
Şimdilik en yakın dostları İran, Suriye, Türkiye ve kısmen Irak’tır. 
Dolayısıyla Türkiye’nin Güney sınırlarına iki süper güç ABD ve Rusya sürekli olarak yerleşmişlerdir. 
- İran da bölgede ve Suriye’de kalıcı konumda: yalnız Suriye’de değil Irak, Ürdün ve Lübnan’da da var.

Ve Suriye’deki Türkiye 
Ankara da, kendini korumak için, haklı gerekçelerle girdiği Suriye’den çıkamayacaktır: 
Ankara Şam ile iyi olsa, “geri dönme konusunda anlaşabilirdik”: Afrin ve El Bab bölgesini “dostumuz Şam rejimiyle, anlaşarak bırakabilirdik”. Ama şimdi bu olanak da yok. Çekilirsek oraya PKK ile birlikte ABD yerleşecek, bölge Kandil’e dönecektir. 
Dolayısıyla Ankara’nın Şam ile, “siyasal İslam kavgası” Türkiye’yi Suriye’nin içindeki sorunlar yumağına kilitleyecektir. 

2011’den başlayarak Ankara’nın Şam ile kavgası, ABD’nin, PKK’nin ve YPG’nin 600 km’lik Suriye sınırına yerleşmesine ortam hazırladı. Şimdi bu hatayı düzeltmeye çalışıyoruz. 

Bir anlamda Ankara da Suriye’de kalıcı. Ancak bizim durumumuz ABD, Rusya ve İran’dan farklı: onlar bölgede yerleşerek etkinliklerini ve çıkarlarını genişletiyorlar. Biz ise “zararın daha da büyümemesi için, üzerimize saldıranları durdurabilmek için o bataklığın içine gömülmek zorunda kalıyoruz”.

ABD ile son temas 
Türk ve ABD Dışişleri arasındaki son görüşme “çözülemeyecek gidişatın komisyona havale edilmesinden başka bir şey değildir”. 

Ankara, ABD 600 km’lik sınırda ne yaparsa yapsın “ipleri koparmak lüksüne sahip değildir”. ABD de kısa vadede “Türkiye’yi feda etme lüksüne sahip değil”. En az 5-6 yıl daha vaziyeti idare etmesi gerek. 

Erdoğan (ve AKP) için de aynı şey söz konusu. Sarraf, Halk Bankası, FETÖ ve diğer sorunlardan dolayı “komisyona havale” her iki tarafın da işine geliyor.

ABD bölgedeki uzun vadeli planlarını, AKP ise önümüzdeki seçimleri kazanmayı esas alıyor. İplerin kopması, başta ekonomik kriz olmak üzere aleyhlerine olur. 

Evet! BOP, Arap Baharı, Esad’ın Esed’e dönüştürülmesi, ABD, PKK, YPG ve zorunlu olarak Suriye’ye girmek durumunda kalmamız… Filmin birinci bölümünde çekiç güç ve 1 Mart tezkeresi vardı… “The End”e doğru yavaş yavaş gidiyoruz… 

İşin bu noktaya getirileceğini, Türkiye’nin Kürdistan projesine karşı Rusya ve İran ile işbirliğine girerek dengeleme yapması gerektiğini taa 7 Mart 2002’de Harp Akademileri’ndeki Türk ve dünya kamuoyuna açık seminerde söylediğim zaman içimizdeki FETÖ’cüler ve “Batıcılar” bana saldırmışlardı. (*) 

AKP’nin 16 yıl sonra bu noktaya gelmek zorunda kalması ise ironik bir sonuç değil mi? 

Erol Manisalı / CUMHURİYET

(*) Yolumun Kesiştiği Ünlüler, syf. 102-106, Kırmızı Kedi, 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder