26 Şubat 2018 Pazartesi

Yoksulluk takdir-i ilahi midir? (I-II) - KAMURAN KIZLAK

Aklı dini eğitimle hadım edilmiş ve bu yüzden düşünme-akıl yürütme yetisi dumura uğramış ilkel (Siyasal) İslamcılara göre öyledir. Yani yoksulluk kaderdir ve “Allah bazısını beter bir yoksullukla, bazısını ise yoksulun sofrasındaki bir lokma ekmeği ve bebesinin içeceği sütü çalarak saltanat ve sefa sürmekle sınar.” 

Nedendir bilmem, sadece İslam âlemi böyle sınanıyor. Neyse, mevzu Çin ve bunların tanrıları da bir tuhaf. Çinlilerin tanrıları İslamcıların kendi ilkellik, insani-ahlaki düşkünlük ve kötülüklerinin birebir yansıması olan o “dünyevi iktidar aracı” Allah’a (bu samimi Müslümanın iman ettiği Allah değil) hiç benzemiyor. Konuya dinden girdiğim için umarım kimsenin aklından Çinli yöneticilerin dindar olduğuna dair bir düşünce geçmemiştir. Çin resmi olarak ateist bir devlet ve insanları yoksulluktan kurtarmak için çırpınan yöneticiler arasında dindarlar olduğunu hiç sanmıyorum. Fakat hırsız yöneticiler arasında olabilir.

ÇKP, bir yıl kadar önce “Çin’in yoksul bölgelerindeki üst düzey yöneticiler bölgelerindeki yoksulluğu ortadan kaldırmadıkları sürece terfi edemeyecek veya diğer görevlere atanamayacaklar” diye bir karar aldı. 19. ÇKP Kongresi’nde (Kasım 2017) de bu karar içeriği genişletilerek “2021 yılına kadar ulaşılacak bir ulusal hedef” olarak benimsendi. 2021’e kadar her yıl on milyon insanı (toplam 40 milyon) yoksulluk sınırı üstünde bir gelir düzeyine kavuşturmayı ve böylece yoksulluğu ülkeden silmeyi hedefliyorlar.

Çin, geçen otuz yılda 700 milyon insanı yoksulluk sınırının üstünde bir gelire kavuşturmuş. Başka bir ifadeyle, yoksulluk oranı yüzde yetmişten fazla azalmış. Bu başarıda, sanayi ve kentleşmenin iş yaratmasına ek olarak, uygulanan “Yoksullukla mücadele programı”nın da payı büyük. Özellikle son beş yılda hızlı ilerleyen programın son zamanlarda biraz yavaşlamasını sıranın yoksulluktan kurtarmanın en zor olduğu bölgelere ve nüfus dilimine (son safhaya) gelmiş olmasına bağlıyorlar.

Gerideki 40 milyonluk yoksul nüfus içinde fiziksel veya zihinsel rahatsızlık nedeniyle bir işte düzenli çalışamayacak durumda olanların oranı küçük sayılmaz. Resmi verilere göre, yoksulların yüzde 46’sı sağlık (ve yaşlılık) nedeniyle yoksullar. Buna ek olarak, bir de devletten dibao (yoksullara ödenen “asgari geçim yardımı” denebilir) almak dışında bir şeyle ilgilenmeyenler var. Bu kategoride yer alanları (tembeller) devlet de pek dert ediyormuş gibi görünmüyor. Bir yetkili “Eğitimli insanlar olmaları ve ebeveynlerinden farklı bir yaşama sahip olmaları için onların çocuklarına umut aşılamalı ve fırsatlar sunmalıyız. Yapabileceğimiz bu olabilir” diyor.

“Yoksullukla mücadele programı”nı ve yapılan bazı çalışmaları neredeyse on yıldır duyardım. Fakat Xi Jinping’in Devlet Başkanı olmasının ardından bu program öyle ciddiyetle uygulandı ve o kadar yol alındı ki, şaşırmamak elde değil. Çaresiz durumdaki kırsal bölgelerin yoksulluktan kurtarılma öyküleri alınacak dersle dolu. Ağır yoksullukla baş edebilmek için kentlere çalışmaya gidenler köylerindeki kalkınmayla birlikte geri dönmeye başlamışlar. Trende yanıma oturan Hu da bu köylülerden biri.


ÇKP’nin yukarıda bahsettiğim yöneticilerin tayin ve terfilerine ilişkin kararını ilk okuduğumda bu konuda bir yazı yazmayı düşünmüştüm, unutmuşum. Tekrar hatırlatan Hu oldu. Hu’nun hikâyesi sanırım iyi bildiğim nice iç acıtıcı hikâyeden biridir. Bir Çinli dostum “Yoksulluk insanın gözlerine-bakışlarına ve omuzlarına yerleşir. Onu gizleyemezsin” der, tıpkı Hu’nun da gizleyemediği gibi. Muhtemelen, yatacak izbe bir yere bile para ödememek için akşamları bulduğu bir ücra köşede altına bir mukavva serip yattığı çok olmuştur. Çinliler gururlu insanlardır. Yoksulluklarının bir yabancının (Beyaz Adam) dilinde olmasını, onun gözüne görünmesini istemezler. Bunu bildiğim için ayrıntıları öğrenmeye hevesli olmadım. Onun anlattığı kadarıyla yetindim. “16 yıldır şehirde çalışıyorum. Ben köyden ayrıldığımda kızım 4 yaşındaydı. Şimdi üniversiteye gidiyor. Büyüdüğünü göremedim” dedi. Üniversitede okuyan o kız onun ve köyün kaderini değiştiren bir iş yapmış: Köyde şifalı bitki yetiştiriciliği başlatmış. “Yoksullukla Mücadele Programı” kapsamında, yerel hükümet ihtiyaç duyduğu desteği sağlamış (para, teknik bilgi, pazarlama vs). Ardından mantar üreticiliği gelmiş ve işler artık biraz büyümüş. Hu, “Artık bana ihtiyaçları var. İşe yetişemez oldular. Belki ömrümün bundan sonrası huzur içinde geçer” dedi.

                                                                  ***
(II)
Çin’de yoksulluk sorunu aslında kırsal bölge yoksulluğu anlamına geliyor. Kentlerin çeperinde tutunmaya çalışan yoksullarının da büyük oranda bu kırsal bölgelerden kentlere gelenler olduğu biliniyor. Yani yoksulluktan kurtarılacak kırk milyonluk nüfusa onlar da dâhil. 2021’e kadar yoksulluğu ülkeden silme hedefine o kadar önem veriliyor ki, Xi Jinping, Çin yeni yılı tatilini ülkenin “Yoksullukla Mücadele Programı” uygulanan bölgelerini ziyaret ederek geçiriyor ve bu bölgelerde yapılan çalışmaları köylülerin kendilerinden dinliyor. Xi’nin başkanlığı süresi içinde ulaşmak için belirlediği bir hedef var: Çin’i bir orta düzey refah toplumu haline getirmek.

“Yoksullukla Mücadele Programı”nın geçmişi biraz eskiye uzanıyor fakat Xi’nin Devlet Başkanı olmasıyla birlikte uygulama biçimi bütün Çin’de neredeyse tamamıyla değişti. Yoksul kırsal bölgelere bu program kapsamında yıllarca yapılan ödemeler genellikle dibao (asgari geçim yardımı) yerine geçmiş. Ne kırsal kalkınmaya hizmet etmiş, ne üretim artmış, ne köylülerin geliri-yaşam standardı yükselmiş ne de kırdan kente göç azalmış. Xi, daha Devlet Başkanı olmadan önce, yöneticisi olduğu eyalette bu sistemi değiştirmiş. Köylülere para dağıtmak yerine üretici olmalarının, üreterek kazanmalarının ve yoksulluğu böyle yenmelerinin yolunu açmış. O eyalette uygulamaya başladığı bu yöntem neredeyse altı yıldır Çin’deki tüm yoksul kırsal bölgelerde uygulanıyor. Bazı bölgelerde mucize denebilecek sonuçlar elde edilmiş. Birkaç yıl öncesine kadar ilaç alacak parası olmayan insanların bugün, bırakın yoksulluk sınırını, orta düzey gelirin bile üstünde kazandıkları yerler var. İşin sırrının köylülerin programa her anlamda tam katılımı ve sorumluluk üstlenmeleri olduğu söyleniyor.

Süreç (1) bölgenin barındırdığı olası fırsatların, potansiyelin keşfedilmesi ile başlıyor ve ortaya bir proje konuyor. Bu projeyi köylüler de geliştirebilir, yerel hükümetin üzerinde çalışıp köylülere sunduğu bir teklif de olabilir. (2) Projenin sürdürülebilir, uzun vadeli ve geliştirilmeye açık olmasına çok önem veriliyor. (3) Yerel hükümet gerekli bütün desteği (para, teknik bilgi, pazarlama vs) sağlıyor. (4) Proje pazarlama sorunu çözülmüş olarak başlıyor. Yani ürünlerin alıcısı zaten hazır oluyor (özel sektör veya yerel hükümet) ve köylülerle üretim ve satın alma kontratı yapılıyor. (5) Köydeki yoksul oranı yüzde ikinin altında düştüğünde, üst düzey yöneticilerin de katıldığı ve bir festivale dönüşen kutlamayla köy yoksul yerleşim yerleri listesinden çıkarılıyor.

“Yoksullukla mücadele programı”nın bu kadar başarıyla uygulanması her ne kadar bu faktörlerin eseri olsa da, bence çok önemli bir etmen daha var: Bu ÇKP yöneticileri kuşağı ağırlıkla Mao’nun Kültür Devrimi çocuklarından oluşuyor (Bkz. “Kültür Devrimi çocukları” başlıklı yazım). Yani lise ve üniversite yıllarında zorunlu olarak köylere gönderilen ve oralarda köylülerin eğitim ve kalkınması için çalışan kuşak. Köyü, köylülüğü tanıyorlar ve kırsal kalkınma konusunda deneyimliler. En önemlisi, köylülerin yoksulluğunu dert edinen, bundan acı duyan insanlar olmaları. Xi, ziyaret ettiği bir köyde “Benim görevin Çin halkına hizmet etmek. İnsanların iyi bir hayat sürmelerini sağlamak biz komünistlerin en büyük amacı ve özlemidir” dedi. Anlaşıldığı üzere, memleketi talan eden insani-ahlaki olarak düşkün siyasal İslamcılarla hiçbir benzerlikleri yok. Siyasal İslamcıların ekonomik kalkınma ve insani gelişmişlik gibi bir dertlerinin olmadığını, kendilerinden sadaka dilenen ve karşılığında oy satan bir sefil nüfus istediğini artık bütün dünya biliyor.

Köyleri yoksulluktan kurtarma programına ek olarak, daha geniş kapsamlı bir kalkınma çalışması daha yürütülüyor: Gelişmiş güney eyaletleri geri kalmış eyaletlere (zorunlu olarak) yatırım yapacak ve oraların kalkınmasına her açıdan katkı sunacak. Böylece kalkınmayı tüm ülkeye yaymayı planlıyorlar. Bu konuda eyaletler iki eyaletin birbirini denetleyemediği bir çapraz denetime tabi tutulacak. Yani her eyalet bir başka eyaletin az gelişmiş bir bölgedeki yatırımlarını denetleyecek.


Görüldüğü gibi, memleketteki siyasal İslamcıların aksine, adamlar gerçekten kalkınma ve halkın refah düzeyini yükseltmek için çırpınıyorlar. Eski diplomat (yeni akademisyen) dostum Hua’ya göre, “Sadece beton ve yalan üreterek (Siyasal İslamcıların tarihin gördüğü en rezil yalancılar olduğunu artık dünya anladı, malum) bir ülkenin ekonomik ve insani gelişmişlik düzeyi açısından kalkındığı görülmemiştir.”

KAMURAN KIZLAK  / BİRGÜN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder