7 Mart 2018 Çarşamba

8 Mart’ta erkek olmak! - TAYFUN ATAY

Yarın, Dünya Kadınlar Günü. Kadınların erkek iktidarı karşısında içinde bulundukları kahredici durum ve koşullara reddiyesini sergileme yolunda en anlamlı ve önemli simgesel fırsat bu. Erkeklerle eşit haklara sahip olamamaya, erkekler karşısında ikinci sınıf konumunda olmaya ve uğranılan her türden yaygın, sistemli, önlenemez erkek şiddetine karşı “Hayır”ı, elbette bağır bağır dillendirme yolunda... 

Ancak günlerdir ülkenin pek çok yerinde özgürlük düşmanı dinbaz iktidarın bildik bahaneler eşliğinde (OHAL, terörist saldırı riski, vs.) kadınlara bu anlamlı günü zehir etme yolunda “erkekçe”, göğsünü kabarta kabarta çabaladığına da tanık oluyoruz. 
Her türlü meşru demokratik hak arayışına olduğu gibi, “Ataerkilliğe hayır” demek üzere meydanlara yönelen kadın hareketlerine, onların organizasyonlarına da aynı hiddet ve şiddetle yaklaşıyor “erkek mi erkek” devletimiz.

***
Buna rağmen korkuya teslim olmaksızın, yılgınlığa düşmeksizin her ne pahasına olursa olsun meydanlarda olacağız. 

Evet, “olacağız”! Erkekler olarak; ataerkilliğin gadrine kadınlar kadar uğrayan, o iktidarın “içeri”den kurbanı erkekler olarak biz de meydanlarda olacağız, olmalıyız!.. 
Erkek olmadan önce insan olmanın bilinciyle, “insanlık”tan eksilerek erkek olmaya reddiye ile “Kız kardeşlerimiz”le birlikte, saflarında bize de yer açmaya olumlu yaklaşmaları doğrultusunda onların yanında meydanlarda bulunacağız.

***
Erkek iktidarı, ataerkillik, ezelden ebede mevcut, değişmez ve “doğal” bir durum değil. Antropolojik olarak da, arkeolojik olarak da biliyoruz ki bu meşum iktidar, insanlık tarihinin belli bir aşamasında (tarımla, özel mülkiyetle, toprak için rekabet ve çatışma, yani “savaş” durumu ile) belirdi. Tarihin akışında belli bir noktada belirdiyse, başka bir noktada da o tarihin çöplüğüne gidebilir, gitmeli!.. 

Erkek iktidarı ebedi olmadığı gibi evrensel de değil. Dünya üzerinde bu iktidarın belirginleşmediği insan toplulukları hep oldu ve hâlâ az da olsa var. 

İstisnalar kaideyi bozmaz dememeli, bu “çarpık kaide”nin bozulabileceğine inanmalı!..

***
En çok da erkekler olarak inanmalı! Çünkü erkek iktidarı, diğer tüm iktidar mekanizmaları gibi, onu sahiplenen, taşıyan, hayata geçireni de ezer. 
Erkek olmak” adına/uğruna, hayat boyu insanî, vicdanî ve ruhî pek çok motivasyonu bastırmak durumunda kalır erkek... 
Yukarıda belirttiğim gibi, insanlığımızdan eksilerek erkek oluruz!..

***
Endüstri Devrimi, kırsal-tarımsal (toprağa dayalı) yaşam biçiminden istim aldığı söylenebilecek ataerkil cinsiyet eşitsizliğini yok edemediyse de hayli törpüledi, sorgulamaya açtı. Her şey bir yana, feminizmi endüstriyel yaşam biçimine borçluyuz. 
Ve bugün kadınlar, özellikle servis endüstrisinin hayata damgasını vurduğu ülkelerde profesyonel meslek sahibi ve yönetici olarak erkeklerle aynı düzlemlerde, hatta onlardan önde bile olabiliyor.
***

Ama “iktidar” tabii ki ortadan kalkmadı. Tersine, mali, idarî ve iradî öncelik sahibi hale gelen kadınların, rekabetçi-kapitalist sistem içerisinde “erilleştikleri” ve “ataerkil kapitalizm”in neferleri haline geldikleri gözlenmekte. 

Yani kadın dili, aklı, ruhu hayata geçirilemeyince kadının iktisadî ve içtimaî özgürleşmesi bir anlam ifade etmiyor. 

Tersine erkek iktidarı bu defa “üniseks” olarak yoluna devam ediyor.

***
8 Mart’ı kadın haklarının “kadınlara özel” mücadelesi olma takıntısından kurtarmak ve kutlamayı “erkeklik”ten mustarip erkekleri de kapsamına alacak şekilde kavramsal, yapısal ve en önemlisi “siyasal” bir değişime uğratmak en çok bu nedenle gerekiyor. 
Ataerkillik üniseks yol alabiliyor madem... 
O halde ataerkilliğe karşı 8 Mart da “üniseks”leşebilmeli!..

Tayfun Atay / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder