10 Mart 2018 Cumartesi

Lafa gelince... İşe gelince... - ALİ SİRMEN

Hani “Bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü?” diye bir deyiş vardır, CHP’nin son tüzük kurultayı da öyle, neden yapıldığını anlayan varsa beri gelsin! 
Alelacele hazırlanıp, kurultaya sunulduğu izlenimi yaratan önerilerin ne yenilik getirdiğini kimse söyleyemiyor, olsa olsa tek milletvekili çıkarılan yerlerde merkez yoklaması yapılması geliyor akla ki o da üyelerin çoğunluğu tarafından eleştiriliyor. 
48 milletvekilinin imzaladığı sekiz maddelik istemi içeren önerilerin özeti de parti üyelerinin iradelerine saygı ve her kademede hizmete, göreve talip olanların seçimle gelmesi. 

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekilleri ve parti meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıda bütün eleştirilerin dikkate alınacağını, yeni tüzüğün bunların ışığında biçimlendirileceğini söylemiş, ama 3 Mart tarihli Cumhuriyet’te arkadaşımız İklim Öncel’in haberinden anlaşıldığına göre, epeyce de sinirlenmiş. Kemal Bey’in şu sözlerine bakın: 
- Lafa gelince hepiniz konuşuyorsunuz, ama işe gelince aynı tavrı göstermiyorsunuz. Hepinizin karnesi elimde. 
Doğrusu ya Genel Başkan’ın bu sözlerine hazır bulunanlar alınsalar da yeridir. 
Ama kabul etmek gerekir ki Genel Başkan bu sözlerinde o kadar da haksız değildir.

***
Ne ki Kemal Bey’in hakkını teslim etmek sorunu çözmüyor ve şu soru geliyor akla: 
- Madem öyle, tüzüğe bu duruma karşı neden bir hüküm getirmediniz? 
Yıllardır, ısrarla yinelediğimiz husus, CHP’nin halen sahip olduğu örgütlenme modelinin kendisinden beklenen işlevi yerine getirmediğidir. Çeyrek yüzyılı aşkın süredir, partinin elde ettiği sonuçlar ve giderek azalan etkinliğinin de, doğruluğunu kanıtladığı bu görüş, özellikle oyunun kurallarını da çiğneyen yıkıcı görüşün iktidar olarak hak ve demokrasi ihlallerini artırdığı dönemde daha da önem kazanmıştır. 

Bu durumda CHP’nin tüm örgütü, tüm üyeleri siyaset oluşturulmasına daha aktif katkıda bulunacak, sorunları yerinde tabandan tartışacak ve özgün çözümler önerecek politikaları yaşama geçirmekte daha yaratıcı bir örgütlenme modelinin önünü açacak düzenlemeler yapılmalıydı. 
Şimdiye dek itibar edilmeyen bu girişim yolunda adım atılmasına vesile olur diye tüzük kurultayı fikri ortaya çıktığında ümitlenmiştik. 
Yanılmışız! 
O konu yalnız yöneticiler değil, iradesine saygı çağrısında bulunan taban da dahil kimse tarafından dile getirilmedi. 
Bu durum, yönetimiyle tabanıyla CHP’nin, tek tek üyeler olarak da, toplamda parti olarak da kendi muhalefet performansından da hoşnut olduğunu gösteriyor. 
Bence en üzücü, en ümit kırıcı olan da bu kendini yeterli görme durumudur.

***
CHP örgütlenme modeliyle, bütün üyelerinin tabandan katılımıyla politika üretme yaratıcılığını göstermekten uzaktır. 

Lafta kalan parti içi eğitim yetersizdir. Örgütlerin sorunları irdeler ve çözüm üretirken öğrendiği ve yaratıcı nitelik kazandığı eğitim söz konusu değildir. 
Parti, Genel Başkan’ın deyimiyle iş lafa gelince ortaya atılanlara karşı, iş üretmeye aday olan üyeleri yüreklendirecek öne çıkaracak, yükseltecek bir üye performans değerlendirme ölçütüne sahip değildir, böyle bir husus ne zamandır tartışma konusu bile olmamaktadır. 

Aktif üye, destekçi üye yapılanması ilk bakışta bu gereksinimi yanıtlamaya yönelik gibi görünüyorsa da, aslında yeterli değildir. 
Oysa, bu yaratıcılık yarışması ve devrimci dayanışması sol partilerin onsuz olmazıdırlar, örgütleri halkla, üreticilerle, emekçilerle bütünleştirecek olan da budur. 
Bu husus ıskalandığında, önemini yadsımadığımız ama artık günümüz koşullarında aşılmış olması gereken mahalle kahvesi politikasının ötesine geçmek mümkün olamayacaktır.

CHP bütün bunları konuşmayacak idiyse, tüzük kurultayını neden topladı ki anlayabilmiş değilim.

Ali Sirmen /CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder